29 Ocak 2016 Cuma

Cadı Avcısı (The Witch Hunter, #1)

Kitap Adı: Cadı Avcısı
Özgün Adı: The Witch Hunter
Kitap Yazarı: Virginia Boecker
Çeviren: Onur Özkan
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2016


Cadı Avcısı, Yabancı'dan çıktığını gördüğümde deliye döndüğüm bir kitaptı. Çünkü şeffaf ceket yapmışlar ve tek kelimeyle HARİKA! Gerekten Yabancı, baskı konusunda diğer yayınevlerine göre açık ara önde. Her kitapta daha güzel şeyler yapmayı başarıyorlar.

Ancak kitap benim beklentilerimi karşılayamadı maalesef. Yani işte kendisinden hiçbir şey beklenmeyen kızın kritik yerlere gelmesi, beklenmeyen ihanetler, can düşmanla kanki olma, uyuz kızın aslında kötü bir çocukluk geçirdiğini ve ondan böyle davrandığını öğrenme, inanılmaz gereksiz ve aptalca fedakarlıklar falan filan. Çok fazla klişe var :D 

Konudan bahsedeyim biraz: 16. yüzyıldayız, kitabın sonlarına doğru tam tarih veriliyor, 1558 :D Aslında cadılık falan daha önce kullanılırken bir cadının büyüyle başlattığı veba salgını nedeniyle kral dahil milyonlarca insan ölüyor. Daha sonra da işte cadılık ilişkili her şey yasaklanıyor, yakalanan cadılar meydanlarda yakılıyor. Hatta kahinlikle ilişkilendirilebileceği için astrolojiyle ilgilenmek, yıldızların yerini bilmek falan bile yasak. 

Bir de işte bu cadıları tutuklamak için Cadı Avcıları eğitiliyor. Elizabeth de bunlardan biri. Avcı ekibindeki tek kadın. Yaşı da 14-15 falandı herhalde. Daha sonra tabii ki başına bir şeyler geliyor falan, onları okuyoruz. 



Kitap kötü değil. Ne kadar sıkıcı, hiç ilerlemiyor, on dakika aynı sayfayı okuyorum falan hiç değil. Aksine oldukça akıcı. Dün 200 sayfa okuyarak bitirdim kitabı. Ama kitap heyecanlı değil. Kurgu sizi içine almıyor, biraz sonra ne olacak merak ettirmiyor. Hani bazı kitapları okurken her sayfasını hayranlıkla okursunuz ya, bu kitap öyle değil işte. Okuyorsunuz, tamam akıyor falan ama okurken "haa öyle miymiş" falan deyip devam ediyorsunuz yani :D 

Bazı kitaplarda bana böyle oluyor. Kitabı öyle dümdüz okuyup bitiriyorum. Hiçbir şey hissetmiyorum. Bu kitap da öyle oldu. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ortalamaydı benim için. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Akıcılığa lafım yok :D Ama işte bu sizi içine almama konusu sürükleyicilik oluyor sanırım. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviri güzel, baskı zaten harika. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak ÇOK GÜZEL. 

Final puanı: 3,4

26 Ocak 2016 Salı

Komik Bir Hikaye

Kitap Adı: Komik Bir Hikaye
Özgün Adı: It's Kind of a Funny Story
Kitap Yazarı: Ned Vizzini
Çeviren: Ebru Sürmeli
Yayınevi: Go! Kitap
Sayfa Sayısı: 448
Baskı Yılı: 2016


Kitaba gerçekten BAYILDIM! 2016'ın ilk favorisi bu kesinlikle. Çok güzeldi ya, okurken inanılmaz keyif aldım. Ve de çok üzüldüm. Ağlatan kitaplar sorularına ben hep öyle bir kitap yok derdim, işte o kitap bu kitap.

15 yaşında bir karakterimiz var; Craig. Bir yıl boyunca deli gibi ders çalışıyor,  gerçekten kafasını kaldırmıyor dersten ve çok istediği Yönetici Meslek Lisesi'ne giriyor. Burası çok yoğun dersleri olan, her gün tonlarca ödev veren üst düzey bir lise. Ama Craig sonra yeterince başarılı olamadığını görüyor. Ki başarısız derken 93 almasından falan bahsediyoruz. Sonra da depresyona giriyor. Kimseyle konuşmuyor, yataktan çıkmıyor, yemek yemiyor, azıcık yediğinde de hemen kusuyor.

Bir süre Craig'in depresyondaki halini, intihar düşüncelerini falan okuyoruz. O kadar üzüldüm ki anlatamam. Daha 15 yaşında bir çocuğun ölmek istemesi gerçekten çok canımı acıttı. Yazar da duyguyu falan çok iyi vermiş. Sık sık gözlerim doldu.



Ama sonra kitap çok değişiyor. Craig psikiyatri servisine başvuruyor ve bir süre orada kalıyor. Oradaki tipler falan harika :D Craig'in gelişimini, iyileşmesini izlemek harika. Altını çizdiğim onlarca cümle var. Craig gerçekten harika bir çocuk. Arada mükemmel sistem eleştirileri falan da yapıyor.

Kitap gerçekten çok güzeldi. Eğer okumak için bir tereddütünüz falan varsa daha çok vakit kaybetmeyin. Çok çok çok beğeneceksiniz.

Ben zaten bu kitabı uzun zamandır merak ediyordum. Hatta bir ara İngilizcesini falan indirdim okurum diye ama hep ertelendi. Sonra Go!'nun çıkaracağını duyunca inanılmaz sevindim ve gün saymaya başladım. Kitabın çıktığı ilk gün de hemen sipariş verdim zaten :D 

Alıntılarımı da yazmak isterdim ama hem çok fazlalar hem de çok üşendim :D O yüzden kitabı alıp kendiniz tanışın o güzel cümlelerle :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Bir günde bitirilecek kitaplardan.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviri falan çok güzeldi. Bu mıknatıs kapak olayına hayranım zaten :D

Orijinal isim (%10): 5/5
It's kind of a funny story!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak çok güzel, kitabın içinde bu görselle ilgili hikaye çok çok daha güzel. 

Final puanı: 5

24 Ocak 2016 Pazar

Zaman Çarkı

Kitap Adı: Zaman Çarkı
Özgün Adı: Elise
Kitap Yazarı: Ken Grimwood
Çeviren: Ender Nail
Yayınevi: Koridor
Sayfa Sayısı: 298
Baskı Yılı: 2012


Zaman Çarkı hiç yaşlanmayan bir kadının hayatını anlatıyor. Kitap bize 1980 Boston'ı ve 1682 Versailles'ini anlatıyor. Bu kadının Fransa'da doğumunu, o dönemlerde gençliğini falan okuyoruz, sonra da işte 1980'lerdeki hayatını da biraz görüyoruz.

Kitapta biraz biyoloji var. İşte DNA'lar, kan değerleri falan. Kitabın bu yönünü sevdim. Daha sonra bu "yaşlanamama" olayı da biyolojik olarak açıklanıyor, ki bu da güzel.


Ama ne bileyim kitap hiç heyecanlandırmıyor. 300 sayfa boyunca yaklaşık 300 yıllık hayatı okuyoruz işte. Dümdüz gidiyor kitap. Başlangıçta iki ayrı kadınmış gibi anlatmayı hedeflediyse yazar onu da başaramamış zaten :D

Böyle işte yani, kitapla ilgili söyleyecek pek bir şey yok. Dediğim gibi kitap çok düz :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Daha önce de böyle şeyler okudum, çok özgün olduğunu söyleyemem. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Fena değildi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Sanki birkaç yazım hatası vardı ama emin değilim :D Baskı güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Kitabın adı Elise çünkü bütün kitap boyunca Elise'in hayatını okuyoruz. Başka hiçbir şey yok. Başka isim uydurmak niye?

Güzel kapak (%5): 2/5 
Uydurma isme uygun anlamsız kapak :D

Final puanı: 3,2

20 Ocak 2016 Çarşamba

Şizofren

Kitap Adı: Şizofren
Özgün Adı: Kalte Stille
Kitap Yazarı: Wulf Dorn
Çeviren: Tuna Alemdar
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2015


Uzun zaman sonra tekrar Wulf Dorn okuduğum için mutluyum. Ben yazarla Psikiyatrist kitabıyla tanışmıştım ve çok sevmiştim. Sonunda Şizofren'i de okuyabildim. 

Bir psikiyatristimiz var: Jan Forstner. Çocukluğunda bir kış günü göl gibi bir yerde akıl hastanesinden kaçan bir kızla karşılaşıyor. Kız orada donmuş göle düşüp donarak ölüyor. Ertesi gün Jan okuduğu bir kitaptan etkilendiği için o yere tekrar gidiyor. Kitap ölülerin öldükten sonra konuşmaya devam ettiğini ve bunları kaydedip dinleyebileceğimizi söylüyor. Jan da bir ses kayıt cihazı alıp tekrar oraya gidip kayıt yapmak istiyor. 

Ama küçük kardeşi Sven de gece onu takip ediyor. Jan birkaç dakikalığına onu yalnız bıraktığında kardeşi kayboluyor. Bir daha da bulunamıyor. Yalnızca bir yere atılmış iç çamaşırı bulunuyor. Aynı gece aldığı bir telefonla apar topar evden çıkan babası da araba kazası yapıp ölüyor. 



Böyle işte. Bunları öğrendikten sonra hikaye yıllar sonrasına gidiyor. Jan yıllar sonra çocukluğunun geçtiği yere geri dönüyor. Psikiyatrist olarak bir klinikte çalışmaya başlıyor. Ama sonra bu klinikle ilgili de bir şeyler olmaya başlıyor. Aynı zamanda hala da kardeşine neler olduğunu arıyor. 

Dün akşam sonunu çok merak ettiğim için 200 sayfa okuyarak kitabı bitirdim. Güzeldi, sonu epey hareketliydi. Daha önce de defalarca söylemişimdir. Bir gerilimin içine psikiyatrist, klinik falan girince kitabın verdiği keyif üçe beşe falan katlanıyor :D 

Bu kadar sanıyorum. Kitabı öneririm. Böyle şeyler okumayı sevenler bunu da sevecektir.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Gayet sürükleyiciydi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Bazı yazım yanlışları gördüm. Bir de neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde kitap boyunca tır kelimesi büyük harflerle yazılmıştı :D  

Orijinal isim (%10): 0/5
Kitabın orijinal adı Soğuk Sessizlik :D Niye Şizofren dediklerini hiç anlayamadım :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Fena değil. 

Final puanı: 4

19 Ocak 2016 Salı

Siyah Damar

Kitap Adı: Siyah Damar
Özgün Adı: Mud Vein
Kitap Yazarı: Tarryn Fisher
Çeviren: Merve Altıparmak
Yayınevi: Aspendos
Sayfa Sayısı: 344
Baskı Yılı: 2014


Bu kitapla ilgili ilginç bir okuma sürecim oldu :D Kitaba İngilizce başladım, yarısını falan okuduktan sonra Türkçesini bulunca oradan devam ettim :D Bu yüzden bu yazıyı Türkçe baskı üzerinden yapacağım ama alıntılar İngilizce olacak falan, böyle garip şeyler işte :D

Kitap kesinlikle çok güzel başladı. Senna kendini bir evde buluyor. Dışarıda deli gibi kar var. Evin kapısı kilitli. Ve evi araştırırken iniltiler duyuyor. Yatak odasında bağlı olarak doktorunu buluyor. Daha sonra işte birlikte evi keşfetmeye başlıyorlar. 

Evde aylarca yetecek kadar erzak var, buzdolabı falan dolu. Her ikisi için de tam bedenlerine uygun kıyafetler var. Ve evde ısıtıcı gibi bir şey de var. Ayrıca evde garip olan bir şey daha var. Evin bir odasında atlıkarınca var. 

Bir süre Senna ve Isaac'in neler olduğunu anlamasını, evi keşfetmesini falan okuyoruz. Sonra biraz Senna'nın geçmişine gidiyor. Senna'nın yaşadığı kötü şeyleri ve başından geçenleri öğreniyoruz. Sonra Senna'nın sevgilisinin yazdığı kitabın bir kısmını okuyoruz falan. Böyle çok katmanlı bir hikaye olmasını sevdim.



Kitap çok güzel başladı ama bilmiyorum sonu istediğim gibi değildi. Okurken sonuyla ilgili bir sürü şey düşündüm. Isaac'in gerçek olmadığını, onu Senna'nın hayalinde yarattığını falan bile düşündüm :D Ama bilmiyorum ya garip bitti, benim için birçok soru bıraktı geride.

Böyle bir yorum yapmak yazma işinden gram anlamayan benim haddime mi bilmiyorum ama bu kitabı çok çok daha iyi sonlar bekliyor olabilirdi. Ama yine de okuması keyifliydi. Evin sırrını çözmek, bu gerilimi yaşamak falan çok hoşuma gitti. 

Bu kitabı bana Eren tavsiye etmişti, o olmasaydı muhtemelen hiç okumazdım. Okuduğum için mutluyum, teşekkürler Eren! :D

Hoşuma giden birkaç alıntı da var, onları da ekleyeyim:

*
Simplicity speaks the loudest.
*
The idea of counselign pertified me; all of your inner thoughts put in a glass box, to be seen by someone who spent years studying how to properly judge thoughts
*
What kind of shrink goes by the name Saphira? It's a stripper's name.
*
"Forgiveness is for Buddhists." 
"What are you then?" she asked.
"An anarchist.
*
Repeat any phrase in the educated fancy-pants language most of the ancient philosphers used, you sounded like a goddamn genius. Repeat the same phrase in English, you sounded like a loon.
*
She was too busy looking at water. Lost in it a little. How can a man be jealous of water? 
(favorim bu olabilir :D) 



Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Sonunu beğenmesem de güzel bir kurgu ve oldukça iyi bir konusu vardı. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Güzeldi.  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Yarısını İngilizce yarısını Türkçe okudum ama Türkçe kısmında bir sorun yoktu. Baskı için yorum yapamıyorum çünkü kindledan okudum. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 3/5 
Orijinal kapağa göre biraz sansürlenmiş gibi hissettim. Kitabın özgün kapağına bakmanızı tavsiye ediyorum. Epey... Cüretkar :D 

Final puanı: 4,55

16 Ocak 2016 Cumartesi

Melekler ve Şeytanlar (Robert Langdon, #1)

Kitap Adı: Melekler ve Şeytanlar
Özgün Adı: Angels and Demons
Kitap Yazarı: Dan Brown
Çeviren: Petek Demir
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 591
Baskı Yılı: 2015


Dan Brown hayranı olmama rağmen bu kitap blogdaki ilk Dan Brown kitabı olacak. Ne kadar ayıp! Çünkü ben blog açmadan önce okumuştum tüm kitapları ve sonunda birine reread yaptım. SONUNDA!

Melekler ve Şeytanlar o kadar güzeldi ki! Bu kitabı tekrar okumak o kadar güzel ki! Normalde inanılmaz akıcı olduğu için çok daha kısa sürede bitebilecekken beş güne yaydım kitabı, doya doya okuyayım diye. Hiç bitmesin diye. Ama bitti :D

Biraz konudan bahsedeyim. Olay CERN - Vatikan - İlluminati üçlüsü arasında dönüyor. CERN'de bilim insanı bir baba kız büyük hadron çarpıştırıcısında antimadde üretmeyi başarıyor. Hem de öyle böyle değil, o ana kadar görülmemiş bir miktarda. Hani şu "Tanrı parçacığı" olarak tanıdığımız şey. Bence gerçekten de üretildi ama açıklamıyorlar :D Neyse, antimadde çok kararsız olduğu için her şeyle tepkimeye girebiliyor, havayla bile. Bu yüzden güçlü mıknatıslarla boşlukta askıda tutuluyor. Bu aşırı kararsızlık yüzünden de müthiş bir kitle imha silahı olarak kullanılabilir. Hele ki Vittorio ve babasının ürettiği miktar.
Böyle işte. Hikaye bu antimaddenin çalınmasıyla ve Vittorio'nun babasının öldürülerek göğsünün yüzyıllardır kayıp olan İlluminati ambigramıyla dağlanmasıyla başlıyor. Daha sonra İlluminati planının kiliseyi yok etmek olduğunu, papa seçimlerinde favori olan dört ünlü kardinali -preferiti- kaçırdığını ve saat başı birini öldüreceğini açıklıyor.Her birinin ölümü dört elementten birine adanıyor. Hem ölüm şekli, hem de cesedin bırakıldığı yer olarak. Ve hepsinin göğsüne de dağlanmış birer ambigram: Toprak, su, hava, ateş. 

Ambigramlar falan harika. İşin içinde CERN olması harika. Simgebilim uzmanı Robert Langdon'ın kardinalleri bulabilmek için yaptığı takip harika. Vatikan'ın her köşesindeki mükemmel sanat eserlerini görmek harika. İlluminati zaten harika :D

Dan Brown sayesinde bir Vatikan'ı ölesiye merak ediyorum, iki deli gibi Latince öğrenmek istiyorum :D Ben bu adamı gerçekten çok seviyorum ya. Daha önce de söylemişimdir, öldükten sonra beyninin korunması gerektiğini düşünüyorum :D



Sabah oturum filmini de izleyeyim dedim. Filmi duman etmişler ya :D Kitabın sonunda seçilen papadan tutun, dağlamak için kullanılan ambigramlara kadar (en son ambigramı yapmayı beceremediler herhalde :D) her şeyle oynamışlar. Bazı karakterleri çıkarmışlar. Bir sürü şey. 

Bu arada ambigram falan diyorum. Ambigram üstte gördüğünüz yazı şekli. Her kelimeye tersten baktığınızda da okuyabiliyorsunuz. Kusursuz simetri! 

Konu Dan Brown olunca yazı da epey uzuyor haliyle :D Ama gerçekten daha önce hiç Dan Brown okumadıysanız çok şey kaybediyorsunuz. ÇOK ŞEY. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Dan Brown'ın kurgusunu eleştirme terbiyesizliğinde bulunmuyorum tabii ki :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Mükemmeldi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Güzel. 

Final puanı: 5

9 Ocak 2016 Cumartesi

Kan Ateşi (Fever, #2)

Kitap Adı: Kan Ateşi
Özgün Adı: Bloodfever
Kitap Yazarı: Karen Marie Moning
Çeviren: Zeynep Çilengiroğlu Karahatay
Yayınevi: Epsilon
Sayfa Sayısı: 287
Baskı Yılı: 2010


Sanırım bu kitap seriye devam etmeyeceğimi anlamam için var edilmiş :D Aslında kış okuma şenliği için üçüncü kitabını da okumam gerekiyor. Ama gerçekten ikinci kitabı niye okuduğumu bilmiyorum mesela.

Okurken hiçbir şeye beni heyecanlandırmadı. Kolay okunan bir kitap, akıcı falan ama olaylar sadece oluyor öyle. Hiçbir yerde şaşırmadım, ne bileyim hiçbir yeri merak etmedim kitapta. Gerçekten üzgünüm bu durumdan dolayı. Çünkü ben bu seriyi çook uzun zamandır çooook merak ediyordum. Sonunda elime geçti ama hiç de beklentimi karşılayamadı. Yazar özellikle tuğla gibi beşinci kitapta ne yazmış o kadar gerçekten merak ediyorum, ama büyük ihtimalle okumayacağım. 



Bu kadar, kitapla ilgili ne söylesem bilmiyorum. Ara kitap olduğu için konusu falan da anlatılmaz :D Öyle yani, puanlamaya geçelim. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
İrlanda, Faeler, Sidhe kahinleri falan filan :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Valla kitap garip bir şekilde akıcı :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 2/5
Çok fazla yazım hatası var. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 0/5 
Kapak acayip saçma :D

Final puanı: 3,45

7 Ocak 2016 Perşembe

Kızımın Katiline Mektuplar

Kitap Adı: Kızımın Katiline Mektuplar
Özgün Adı: Letters to My Daughter's Killer
Kitap Yazarı: Cath Staincliffe
Çeviren: Ceren Alkan
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 312
Baskı Yılı: 2015


Kızımın Katiline Mektuplar'ı dün 200 sayfadan fazla okuyarak bitirdim. Kitabı okumaya başladım ve neler olduğunu o kadar merak ettim ki ben bu kitabı bitireceğim dedim :D 

Ruth, bir gün kızı Lizzie'nin ölüm haberini alıyor. Damadı telefonla arayıp spordan eve döndüğünde karısını yerde kanlar içinde bulduğunu söylüyor. Daha sonra işte polis soruşturması falan başlıyor. Biz bunların hepsini Ruth'un mektuplarında okuyoruz. Çünkü Ruth kızının katiline mektuplar yazıyor ve onu neden öldürdüğünü öğrenmek istiyor.

Kitapta şöyle bir durum var: Katilin kim olduğunu 110 civarı bir sayfada öğreniyorsunuz. Kitabın yarısına bile gelmeden katili gösterip o kitabı 200 sayfa daha okutmak. Bence bu her yazarın yapabileceği bir şey değil.


Tamam katil belli ama bir mahkeme süreci var ki okurken yerinizde duramazsınız. Amerikan mahkelemeleri, jüriler falan ben çok seviyorum. Her iki tarafın avukatı da harikaydı. Zanlının avukatına çok sinirlendim, adamın suçlu olduğunu bile bile deli gibi savunmaya devam etti :D Ama işini çok iyi yaptığını da söylemek lazım gerçekten, bulduğu en ufak bir açıkta bile hemen saldırıyor, gerçekten çok beğendim bu yönünü. Sanırım kitabın okuması en keyifli bölümü bu yargı süreciydi.

Kitabı beğendim ben. Etkileyici bir hikaye ve dil de güzel. Ruth mektupları katile yazıyor ama sanki size yazılmış gibi okuyorsunuz, "kızımı neden öldürdün, şimdi rahat uyuyabiliyor musun?" diye soruyor örneğin. Bu da kitaba bir çarpıcılık katmış bence.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Oldukça güzeldi.  

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
İnanılmaz akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çok güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kitabın dış kapağı zaten harika da bir kapak dokusu var ki anlatamam. Günlerdir onu elliyorum :D

Final puanı: 4,65

5 Ocak 2016 Salı

Karanlık Ateş (Fever, #1)

Kitap Adı: Karanlık Ateş
Özgün Adı: Darkfever
Kitap Yazarı: Karen Marie Moning
Çeviren: Aylin Kalav
Yayınevi: Epsilon
Sayfa Sayısı: 343
Baskı Yılı: 2009


Hiçbir yerde baskısını bulamadığım ve okumak için deliye döndüğüm Ateş Serisi'ne sonunda başladım! Gerçekten çok merak ediyordum bu seriyi. Aslında şimdi düşününce bu serinin kendisinden çok bulunmazlığına karşı bir istek de olabilir :D

Kitap İrlanda'da geçiyor. Mac bir gün ablasının İrlanda'da öldürüldüğü haberini alıyor. Ölmeden hemen önce de kendisine bıraktığı bir sesli mesaj var. Hiçbir şey bildiğin gibi değil, kendinin ne olduğunu bile bilmiyorsun falan diye. Bunun üzerine Mac kalkıp İrlanda'ya gidiyor.

Daha sonra biz de fantastik bir dünyanın içine giriyoruz. Gri adamlar, gölgeler, faeler falan. Daha önce hiç tanıdık olmayan bir dünya. Mac de kendinin aslında bir Sidhe Kahini olduğunu öğreniyor. Yani bu canlıların gerçek görüntülerini görebilen kişi. 

Böyle işte. Daha sonra hem kendini keşfedip, hem ablasının bahsettiği kitabı arayıp hem de bu canavarların peşine falan düşüyor. 



Kitap kötü değildi ama beklediğim kadar güzel de değildi açıkçası. Bu bana hep oluyor. Bir kitabı okumayı uzun süre isteyince kitap hep beklentilerimin altında kalıyor :D Seriye devam edeceğim ama hemen değil. Çünkü hiç seri sonu gibi bitmedi kitap :D

Yani seri yazarları bir sonraki deli gibi merak edilsin, okunsun diye çok bomba bir yerde bitirir. Bu kitap benim için hiç öyle değildi. Aa bu seri değilmiş, tek kitapmış deseler tamam o zaman der bir kenara koyarım yani :D

Hoşuma giden bazı alıntılar var:


Filmler size pembe renkli evi gösterirler. İyi bir kitap, pembe bir ev olduğunu anlatır ve detayları sizin boyamanıza, hatta belki çatı modeli seçmenize ve kendi arabanızı o evin önüne park etmenize olanak tanır.

Bu ölüme sebebiyet vermekle cinayet arasındaki farktı. Ölen öldüğüyle kalıyordu ve cesedin, hukuki ayrımları takdir edeceğini hiç sanmıyordum. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Özgün bir konu olduğu kesin. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Güzeldi.  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Bazı yazım hataları gördüğümü hatırlıyorum. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 0/5 
Kapak rezalet ya :D 

Final puanı: 3,9

2 Ocak 2016 Cumartesi

Hayalet Tugay (Old Man's War, #2)

Kitap Adı: Hayalet Tugay
Özgün Adı: The Ghost Brigades
Kitap Yazarı: John Scalzi
Çeviren: Cihan Karamancı
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 321
Baskı Yılı: 2012


Hayalet Tugay, okuyup da bayıldığım ve bunu defalarca dile getirdiğim Yaşlı Adamın Savaşı'nın ikinci kitabı. Maalesef bununla ilgili aynı duyguları paylaşamıyorum.

Kitabı beğendim. Ama 1) İlk kitabı çok uzun zaman önce okuduğum için neler olduğunu hatırlayamadım ve serinin içinde giremedim. 2) Bu kitap zaten ilkinin devamı değildi :D

İlk kitapta bahsi geçen ve aslında ölülerden oluştuğunu bildiğimiz Hayalet Tugay'ı anlatıyor bu kitap. Aslında hani seri devamı değil de yan kitap gibi çıksaymış daha güzel olabilirmiş. Çünkü kitabın başlarında bu ilk kitabın devamı mı, ilk kitapta bu karakterler yoktu ki, biz neredeyiz falan dedim sıkça :D



Yine de güzel bir kitaptı. Şöyle ki, uzay tamamen kolonileşmiş. Yüzlerce gezegen, güneş, yıldızlar, uydular, aylar falan. Her yerde koloniler var. Ve yalnızca insanlar da değil. Yine onlarca akıllı yaşam formları. O kadar geniş bir evren var ki. Yazar üşenmemiş hepsini kurgulamış. Karşınıza yeni bir canlı ırkı çıktığında bunun detaylı betimlemesini, ırkın tarihini, yaşam şekillerini falan görebiliyorsunuz. Bu anlamda yazarı gerçekten tebrik etmek lazım.

Kitabın sonunda çok eğlenceli bir teşekkür notu var. Yazar bu kitapta kullandığı bazı ögeleri, diğer bilimkurgu kitaplarında gördüğünü ve "Ne kadar harika bir şey. Sanırım bunu çalacağım." dediğini söylüyor :D O kitapların hepsini tabi ki okuma listeme ekledim. Ama maalesef hiçbiri Türkçeye çevrilmemiş. (Bu arada tabii ki ben de yazar gibi zihin nakli fikrine hayran oldum, ben olsam ben de çalardım :D)


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Dediğim gibi müthiş geniş bir kurgu. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Güzeldi.  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviri çok güzel. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapak güzel ya. 

Final puanı: 4,55