29 Ocak 2017 Pazar

Koku

Kitap Adı: Koku
Özgün Adı: Das Parfum: Die Geschichte eines Mörders
Kitap Yazarı: Patrick Süskind
Çeviren: Tevfik Turan
Yayınevi: Can
Sayfa Sayısı: 263
Baskı Yılı: 2014


Koku, kitap olarak beni bir miktar hayal kırıklığına uğratmış olabilir. Bunun sebebi filmi. Yıllar önce Koku'nun filmini izlemiş ve çok beğenmiştim. O günden beri okuma listelerimde gezinir dururdu Koku. Ne zaman aldığımı hiç hatırlamıyorum. Geçenlerde de ne okusam diye bakınırken artık okuyayım dedim.

Ama kitap o kadar farklı ki bir an acaba yanlış mı hatırlıyorum, o izlediğim Koku bu Koku değil mi diye düşündüm. Filmi izleyeli de 6-7 yıl olmuştu belki çok d hatırlayamıyorum ama farklı olduğuna eminim yani :D Dolayısıyla filmden hatırladıklarımı kitapta arayınca böyle bir durum oluştu.

Koku'nun konusunu anlatmaya gerek olduğunu düşünmüyorum, o yüzden anlatmayacağım :D Sadece şunu söyleyebilirim, insan kokusunu yapma fikri ilk izlediğimde bana inanılmaz ilgi çekici gelmişti :D


İki duygu arasında gidip geliyorum:

1) Keşke önce filmi izlemesydim, belki kitabı daha çok sevebilirdim.
2) Keşke kitabı okumasaydım, Koku filmden hatırladığım haliyle kalsaydı benimle.

İkinci duygu biraz daha ağır basıyor. Çünkü kitabı okurken sıkıldım, uzun uzun sürüp giden tasvirlerle bunaldım.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Fikir olarak güzel, orijinal şeyler vardı bence. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 2/5
ÇOK sıkıldım :D  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi.

Orijinal isim (%10): 4/5
Almancasında yer alan Bir Katilin Hikayesi kısmını kullanmamış Can ama genel olarak iyi :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Can'ın bu beyaz baskılarını çok daha fazla sevsem de kapak eh bence. 

Final puanı: 3,1

27 Ocak 2017 Cuma

Kraliçeyi Kurtarmak

Kitap Adı: Kraliçeyi Kurtarmak
Özgün Adı: Jayden's Rescue
Kitap Yazarı: Vladimir Tumanov
Çeviren: Mine Kazmaoğlu
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
Sayfa Sayısı: 176
Baskı Yılı: 2016


Kraliçeyi Kurtarmak gördüğünüz gibi bir çocuk kitabı. Ara sıra da olsa çocuk kitapları okumayı seviyorum ben :D

Aleks isimli bir çocuğun bir gün yolda bir kalem bulmasıyla başlıyor hikaye. Daha sonra bu kalemin bütün matematik problemlerini çözebildiğini keşfediyor. Kendisinin de matematikle başı belada bu arada. Bu kalemden sonra bir de kitaplığında, daha önce hiç görmediği bir kitap buluyor: Kraliçeyi Kurtarmak.

Kitabı açıp okumaya başladığında bir kraliçenin kötü bir adam tarafından kaçırıldığını ve zindanda tutulduğunu öğreniyor. Kraliçeyi kurtarabilmek için dört yüz matematik problemi çözmesi gerekiyor. Kitap biraz sihirli gibi bir şey. Çünkü sayfayı ancak o sayfadaki problemi çözebilirse çevirebiliyor ve Aleks önündeki kağıda çözüm olarak ne yazdıysa, kitapta kraliçenin elindeki kağıtta da o beliriyor.



Böyle ilerleyen tatlı, güzel bir kitaptı. Problemler güzel hazırlanmıştı ve aslında denklem kurarak çok daha kısa zamanda çözülebilecek olsa da hepsi için çocukların kolayca anlayabileceği çözümler üretilmişti. Bu yönünü gerçekten sevdim.

Daha önce buradan çocuklar için hiç kitap önermedim sanırım ama Kraliçeyi Kurtarmak gerçekten güzel bir öneri. Hazır karne sezonundayken de karne hediyesi olarak kitaptan daha güzel bir seçenek düşünemiyorum. Matematiği çok sevmeyen çocuklar için ayrıca güzel bir seçenek bence bu kitap.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Bir çocuk kitabı olduğu için kendi türünde değerlendirmek gerek tabii ki ama ben beğendim genel olarak. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Çocuklar için bile tek oturuşluk bir kitap olabilir bence.  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5
Maalesef :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak güzel olmuş.

Final puanı: 4,15

25 Ocak 2017 Çarşamba

Vejetaryen

Kitap Adı: Vejetaryen
Özgün Adı: The Vegetarian
Kitap Yazarı: Han Kang
Çeviren: Göksel Türközü
Yayınevi: April
Sayfa Sayısı: 158
Baskı Yılı: 2017


Ben Vejetaryen'i Goodreads'de dolanırken, tamamen tesadüfen keşfemiş ve görür görmez listeme eklemiştim. Hatta daha sonra e-book olarak tabletime de indirmiştim. Ama nedense İngilizce okumaya pek cesaret edemedim, öyle duruyordu. Daha sonra yine tesadüfen, kitabın çevrildiğini ve satışa çıktığını görünce çok bekletmeden aldım.

Doğrusunu söylemek gerekirse kitabı tam olarak anlayamadığımı düşünüyorum. Yazarın mutlaka bir alt metni var ama bunu anlamadım bence. Neden ödül almış mesela onu da anlayamadım :D Man Booker öyle uyduruk ödüllerden de değil, bildiğiniz baba gibi ödül yani :D

Kitap üç bölümden oluşuyor: Vejetaryen, Moğol Lekesi ve Alev Ağacı. Yazar 1997'de "Kadının Meyvesi" isimli bir öykü yazmış. Daha sonra bu öyküden hareketle 2002 ile 2005 arasında üç öykü daha yazmış. Bu üç öykü, kitaptaki üç bölüm işte. Sanırım daha sonra öyküleri biraz modifiye ederek birbirine bağlamış. Zaten kitabın sonunda da "tek tek okunduğunda her biri farklı hikayeler gibi görünse de birleştirildiğinde tamamen farklı, gerçekten anlatmak istediğim hikayeyi oluşturan bir roman" diyor.

Kitapta gayet sıradan bir kadını, memur kocasıyla tekdüze bir hayatı olan Yonğhe'yi anlatıyor. Yonğhe, gördüğü bir rüyadan sonra vejetaryen olmaya karar veriyor ve evdeki her türlü hayvansal gıdayı poşetlere doldurup çöpe atıyor. Gıdalarla da kalmıyor, kocasının deri ayakkabılarını falan da atıyor.


Ancak işler bununla da sınırlı kalmıyor. O rüyadan sonra Yoğnhe'nin kişiliği de değişiyor. İnsanlarla konuşmuyor, cevap vermiyor, saatlerce hareketsiz olarak duruyor, neredeyse hiç uyumuyor. 

İlk hikaye böyle Yonğhe'yi merkeze alarak ilerlerken ikincisinde ablasının kocası, üçüncüsünde ise ablası var merkezde. Hikayeler arasında birkaç yıllık zaman atlamaları da oluyor. Bu arada tabii Yonğhe'nin durumu giderek kötüleşiyor. Sonlara doğru yalnızca eti değil, tamamen yemeyi reddediyor.

İlginç bir kitap olduğunu kesinlikle söylemeliyim. Son bölümde Yoğnhe'de şizofreni belirtileri falan da görüldüğünü düşünüyorum, olaylar farklı bir boyut da kazandı. Ama gerçekten anlaması kolay bir kitap değil bence.

Kitabı okurken Yoğhne için gözümde hep Sense8'te Sun'ı oynayan Bae Doona canlandı. Nedendir bilmem ama bu role çok yakıştırdım kendisini. 

Dediğim gibi, alt metinde neler var, yazarın amacı neydi, bana ne vermeye çalıştı gibi konuları aydınlatmada çok başarılı olamadım kendi adıma. Biraz internette de bakındım ama kafa karışıklığımı giderici bir şeyler bulamadım :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Kitabı bitirdiğimde ortalama hissettiğim için ortalama puanlar vereceğim :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
İnce bir kitap olmasına rağmen canım tek oturuşta bitirmek istemedi.  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
Çok da zor değil zaten :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Ben orijinal kapağı daha çok sevmiştim. 

Final puanı: 3,3

23 Ocak 2017 Pazartesi

Sırrım Kokunda Saklı (Cedar Key, #1)

Kitap Adı: Sırrım Kokunda Saklı
Özgün Adı: Spinning Forward
Kitap Yazarı: Terri DuLong
Çeviren: Meltem Ayla Görgün
Yayınevi: Novella
Sayfa Sayısı: 384
Baskı Yılı: 2017


Cumartesi günü fotoğrafı görmüşsünüzdür. Novella yanında zarf ile gönderdiği bu kitapla gönlümü çaldı. Zarfın içinde ne olduğunu öğrenebilmek için hemen kitaba başladım çünkü zarfın üstünde "kitabı okumadan bu zarfı açmayın" diyordu :D

Kitap gerçekten inanılmaz akıcı. Hikayenin sürükleyici olmasına ilave olarak puntolar da normalden büyük. Dolayısıyla çok kolay ve hızlıca okunabiliyordu kitap. Zaten 300 sayfaya yakınını yolda okudum Cumartesi akşamı. Kalan 100 sayfayı da Pazar günü yarım saatte falan okuyup bitirdim sanırım :D

Kitapta 52 yaşında bir kadın var: Sydney. 20 küsür yıllık evli olduğu kocasını kaybediyor. Ancak daha sonra evine gelen tahliye memuru ile kocasının kumar bağımlısı olduğunu ve her şeyini kaybettiğini de öğreniyor. Böyle bir anda sokakta kalınca, Cedar Key diye bir adada bir pansiyon işleten arkadaşının yanına gidiyor.

O adada hayatını yeniden kuruyor, kendisini keşfediyor diyebiliriz. Çünkü eski lüks hayatından ayrılıp bir pansiyon odasında yaşamaya başlıyor. Yıllar önce ilgilenmediği için hemşirelik lisansı da iptal edildiği için kendine yeni bir iş bulmaya çalışıyor. Ve bu adada tabii ki bir şeyler de keşfediyor. Burasıyla ilgili hiç konuşmayacağım :D



Ben bu türü çok fazla okumam ama bu kitabı sevdim. Hani böyle boş bir gününüz var, canınız sadece evde vakit geçirmek falan istiyorsa bu kitap oldukça uygun bir seçenek. Pencere kenarına geçip, yorganın altında falan 3-4 saatte bitirilebilecek bir kitap. Keyifli, su gibi akan bir hikayesi var.

Ben hiç Debbie Macomber okumadım ama tarzını az çok tahmin edebiliyorum. Dolayısıyla onun kitaplarını okumayı seviyorsanız bu kitabı da seveceğine inanıyorum. Bu arada kitap henüz satışta değilmiş, 25 Ocak'tan itibaren raflarda olacak. 

Zarfın içinden tatlı bir şeyler çıktı ama ben daha farklı bir şeyler bekliyordum :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Harika değildi ama ben sevdim. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
İnanılmaz akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5
Maalesef :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Kapağı ortalama. 

Final puanı: 4,05

22 Ocak 2017 Pazar

Kül Gibi Kar (Snow Like Ashes, #1)

Kitap Adı: Kül Gibi Kar
Özgün Adı: Snow Like Ashes
Kitap Yazarı: Sara Raasch
Çeviren: Bala Tanık
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 392
Baskı Yılı: 2016


Kül Gibi Kar'ı oldukça uzuuun zamandır okumak istiyordum. Ama çok da bir şey yokmuş, benim beklentimin çok çok altında kaldı.

Yani bu hikayeyi, bu kurguyu defalarca okuduk zaten. Yazar yazarken hiç sıkılmamış mı bilmiyorum :D Bir köy gibi bir yerde yaşayan insanlar, çevresindeki düşmanlar, dünyanın en arka plandaki kızının bir anda çok önemli bir konuma gelmesi falan filan. Cidden sıkıldım yani :D



Ayrıca kitabı "Sana laik olmaya çalışıyorum" felaketinden sonra çok da ciddiye alamayacağım :D Hadi çevirmen yazmış, bu kitap kaç kez okunuyor yayınlanmadan önce, editörü, son okumacısı, hiçbiri laik ile layık arasındaki farkı bilmiyor mu gerçekten. Böyle bir şeyi nasıl gözden kaçırabilirler aklım almıyor :D

Dediğim gibi, kitabı okurken epey sıkıldım. Üzerine söyleyecek pek bir şey bulamıyorum. Kitabın kapağı çok güzel, onun dışında ilgimi çeken bir şey olmadı :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 2/5
Birçok benzeri var piyasada. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 2/5
Öldüm sıkıntıdan bitirene kadar :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 2/5
Ben laik meselesinde kaldım :D

Orijinal isim (%10): 5/5
Güzel :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı çok sevdim ne yalan söyleyeyim :D

Final puanı: 2,45

19 Ocak 2017 Perşembe

İntihar Dükkanı

Kitap Adı: İntihar Dükkanı
Özgün Adı: Le Magasin de Suicides
Kitap Yazarı: Jean Teulé
Çeviren: İsmail Yerguz
Yayınevi: Sel
Sayfa Sayısı: 141
Baskı Yılı: 2013


"Hayatta başarılı olamadınız mı? Bize gelin, ölümünüzü başaracaksınız."

İntihar Dükkanı enteresan bir kitaptı gerçekten. Böyle intiharlı şeyleri okumayı severim ben ama intihara hiç bu açıdan bakmamıştım.

Tuvache ailesi işletiyor bu intihar dükkanını. Çeşit çeşit zehirler, silahlar, bıçaklar, harakiri için kılıçlar, urganlar... Aklınıza ne gelirse. İntihar etmek için gelen müşterilerine bu ürünleri satıyorlar.
Haliyle kendileri de çok defresif bir aile. İntihar etmemelerinin tek sebebi dükkanın işlemeye devam etmesi. Yoksa hepsi dünden razı.

Kesinlikle gülmüyorlar, müşterilerine "görüşürüz" falan bile demiyorlar çünkü bir daha gelmeyecekler. Doğum günü kutlarken "bir yıl daha az yaşayacaksın" diye tebrik ediyorlar. Anne çocuklarına gece masal olarak ünlü intihar hikayeleri anlatıyor.



Ama çocuklardan biri farklı: Alan. Neşe dolu, yaşam enerjisi bir çocuk. Anne babası depresif havaya bürünsün diye haberleri izletiyor sürekli. Savaşlar, kazalar, ölümler. Ama o 200 kişinin öldüğü yalnızca 4 kişinin sağ kaldığı bir uçak kazasını bile "Bak 4 kişi gökyüzünden düşmüş ama hiç yara bile almamış" diye yorumlamayı tercih ediyor.

Kitap böyle devam ediyor işte. Müşteriler mağazaya gelip çeşitli şeyler satın alıyorlar. Biz de Alan ve ailesini okumaya devam ediyoruz. Ama sonra bir şeyler oluyor, bir şeyler değişiyor.

Bir alıntıyla bitireyim:

"Birçok insan acemilik ediyor... Biliyor musunuz, yüz elli bin insan intihara teşebbüs ediyor ve yüz otuz sekiz bini başarılı olamıyor. Ve bu insanların çoğu daha sonra tekerlekli sandalyeye mahkum olarak yaşıyor, yaşam boyu sakat kalıyorlar, halbuki bizde... Bizim intiharlarımız garantilidir. Sonu ölümdür, öyle olmadığında para geri verilir!"


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Fena değildi

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Çok kısa bir kitap zaten, hemen okunuyor.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 2/5
Bazı bölümler birbirine girmişti.   

Orijinal isim (%10): 5/5
Güzel :D

Güzel kapak (%5): 2/5 
Kapakta bir olay yok ya :D

Final puanı: 3,55

18 Ocak 2017 Çarşamba

Koğuş

Kitap Adı: Koğuş
Özgün Adı: Der Trakt
Kitap Yazarı: Arno Strobel
Çeviren: Atilla Dirim
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2016


Bu nasıl kitap böyle?! Pazartesi sabahı evden çıkarken yanıma almıştım kitabı. Yolda zaten, ne ara olduğunu bile anlayamadan 100 sayfa okumuş olarak buldum kendimi. Eve gelince de aynen şöyle düşündüm: "Ben bu kitabı bugün bitirmezsem meraktan çatlarım!"

Kitap ilk sayfasından itibaren sizi içine çekiyor ve gerçekten, meraktan deliye dönüyorsunuz. İlerledikçe de ne zaman "tamam, bir şeyler yakaladım" deseniz, yazar size o şeye güvenemeyeceğinizi gösteriyor. Sil baştan merak etmeye başlıyorsunuz.

Kitaptaki kadın karakter, Sybille, bir hastahanede odasında buluyor kendisini. Ama çok hastahane gibi de değil, çünkü bodrumda, kapısız penceresiz bir oda. Uyandığında kendisini doktor olarak tanıtan kişi 2 aydır bilinci kapalı olarak yattığını söylüyor. İlk şoku burada vuruyor!



Kadın bunun şaşkınlığını attıktan sonra bu kez oğlunu sormaya başlıyor. Oğluma ne oldu, iyi mi falan diye. Doktor ne dese beğenirsiniz? "Sizin bir oğlunuz yok!" Kitap daha başından böyle dalıyor işte size :D

Peki sonra ne oluyor? Kadın eve gidiyor, kocasının boynuna sarılıp ne olduğunu anlatmaya çalışıyor. Adam ne desin? "Siz kimsiniz, neler oluyor?" DAHA NE KADAR ŞAŞIRABİLİRDİM Kİ! :D

Gerçekten ama gerçekten, Koğuş kendi türünde okuduğum en iyi kitaplardan biri. Kitap boyunca "NASIL OLUR?" diye sorup durdum. Sybille kendisi ve ailesiyle ilgili her şeyi biliyor. Çocuğunun doğumu, onunla geçirdiği sayısız anı, hamilelik sırasında gittiği jinekolog ve hatta kocasının topuğundaki ben. Her şey! Ama kocası onu tanımıyor, en yakın arkadaşı onu tanımıyor ve hepsi ısrarla bir oğlu olmadığını söylüyor. Yani, bir akıl hastası ya da bir sahtekar, 2 ayda bu kadar detayı öğrenemez ya da kafasından uyduramaz değil mi?

Bu kitabı kesinlikle okuyun. Bu türü seviyorsanız bu kitabı mutlaka okuyun!


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
ÇOK GÜZELDİ!

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
1 günde diyorum ama toplasanız 2-3 saattir yani :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 2/5
Benim elimdeki kopyada baskı hatası vardı, birkaç sayfa karışmıştı.  

Orijinal isim (%10): 3/5
Trakt tam olarak karşılamıyor galiba ya :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Yani mükemmel değil ama güzel :D

Final puanı: 4,6

Biz, Ölümlüler

Kitap Adı: Biz, Ölümlüler
Özgün Adı: The Rest of Us Just Live Here
Kitap Yazarı: Patrick Ness
Çeviren: Berke Kılıç
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 260
Baskı Yılı: 2016


"Ya seçilmiş kişi değilseniz? Ya zombilerle, ruh emici hayaletlerle ya da o mavi parlak gözlü, ölüm getiren, yeni çıkan şey her ne ise onunla savaşması gereken kişi değilseniz?"

Biz Ölümler tam da bunu anlatıyor. Mickey, sadece liseden mezun olmak üzere olan, hoşlandığı kıza çıkma teklif etmeye çalışan sıradan bir çocuk. Biz onların bu normal, günlük hayatını okurken arkaplanda bir şeyler dönüyor. Yazar her bölümün başında çok kısacık, neler olduğunu gösteriyor.

Aslında yine doğaüstü olaylar var, mavi gözlü garip yaratıklar var ama hiçbiri merkezde değil. Hepsi bizim okuduğumuz asıl kısmın, Mickey'nin hayatının dışında oluyor. Diğer kitapların aksine Mickey bir anda dünyayı kurtaran çocuk olmuyor, bir anda o savaşçıya dönüşmüyor.



Patrick Ness, bu kitapta farklı bir şeyler denemiş ve bence başarmış da. Kitapta kullandığı tarz çok özgün bence. Yani bu bölüm başlarında ufak ufak diğer olaylardan vermeler falan. Kapağı, tasarımı da gayet güzel.

Bence farklı bir şeyler denemek istiyorsanız, ya da gayet sıradan, göz önünde olmayan çocuğun olaylar patlak verdiğinde bir anda strateji uzmanı kesildiği hikayelerden sıkıldıysanız Biz, Ölümlüler gayet iyi bir seçenek.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi, bir hata görmedim. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Ah şu isimler! :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapak güzel :D 

Final puanı: 3,3

17 Ocak 2017 Salı

Kusursuzlar

Kitap Adı: Kusursuzlar
Özgün Adı: Only Ever Yours
Kitap Yazarı: Louise O'Neill
Çeviren: Öznur Özkaya
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2017


Kusursuzlar için gerçekten çok heyecanlıydım. Arka kapak yazısı, arka kapağındaki o manken görselleri, kitabın konusu, kapağı her şeyi inanılmaz ilgi çekici. Kitapta yaratılan dünyayı okurken o kadar sevdim ki, yoruma ekleyebilmek için bir sürü not aldım :D

İlk olarak geçmişine bakalım: "Afet" denen bir olay yaşanmış. Buzulların erimesiyle deniz seviyesindeki bir çok ülke sular altında kalmış. Hayatta kalan insanlar da iç kısımlara doğru ilerlemiş ve yükselen sulardan korunmak için "Bölgeler" yeniden biçimlendirilmiş. Buna "Nuh Projesi" deniyor. Tüm bu olayların arkasında kurucu olarak büyük saygı duyulan bir "Baba" var.

Böyle olunca toplumda çok az kadın kalmış ve bu kadınlar da doğurganlık dönemini geçtikleri için insan ırkı tehlikeye girmeye başlamış. Bunun üzerine de genetik mühendisleri insan ırkının hayatta kalabilmesi için yeni kadınlar tasarlamaya zorlanmışlar. Onlara yuva olarak da "Okullar" oluşturulmuş.

Ama toplumda kadına ilişkin korkunç algılar var. Toplumda daha önce istenmeyen kız bebekler toplu olarak imha edilmiş. Kız bebek doğurulmasını engellemek için eczanelerde cinsiyete özel üreme ilaçları dağıtılıyor. Kadınlar eğer başarılı olabilirlerse yalnızca erkek doğurabiliyor, tüm kız çocuklar ancak mühendislerce "üretiliyor".

Kitapta şöyle çok çarpıcı bir alıntı var: "Nihayet beden öğrendi. Kız bebeğin bir istilacı olduğunu, annesinin güzelliğini çalmaktan başka bir işe yaramadığını öğrendi. Kız bebekler tehlikeliydi."



Okulun tek ve nihai amacı bu üretilen kadınları toplumda "Varis" olarak bilinen erkeklere eş olarak hazırlamak. 16 yıl boyunca erkeklere hizmet etmek için, eş ya da cariye olmak için, çocuk yapmak için eğitiliyorlar. Kiloları sürekli kontrol altında tutuluyor, çünkü şişman kadınları hiçbir erkek sevmez :D "Aşırı duygusal kız dürtülerini" yok etmek için rekreasyon seanslarına giriyorlar.

Kızlar arasında ilk 10'da olanlar eş olarak seçilebiliyor. Hatta iyi, köklü bir aileye gitmek için de ilk 5'te olmak gerek. Daha kötüleri eş olmayı hak etmediği için cariye olarak erkeklere hizmet ediyorlar. 

Örneğin bir olay oluyor toplumda. Bir erkek eş olarak seçtiği kadının burnunu kırıyor, başka bir erkekle yakınlaştığını düşündüğü için. Bırakın buna karşı çıkmayı, onaylamakla kalmayıp "ah o erkek çok yakışıklı, keşke bana da vursa" falan diyor kızlar. Çünkü doğdukları dandan itibaren böyle yetiştiriliyorlar. Uyurlarken bilinçaltlarına işlemek için sürekli "Ben uzmanlaşmacıyım, her zaman bana söyleneni yaparım" gibi mesajlar veriyorlar hoparlörlerden.

Böyle sert bir dünya işte. O kadar sert ki, yazar kitap boyunca kadın isimlerini küçük harflerle yazmış. Yalnız erkek isimlerinin baş harfleri büyük yazılıyor. Toplumda kadının yerini gösterebilmek için yazarın böyle bir detay seçmesi harikaydı bence.

Kitabı gerçekten çok beğendim. Kendi türünde değerlendirildiğinde oldukça orijinaldi. Ayrıca şunu da unutmamak lazım: Tek kitapta distopya yazmak bence çok zordur, çünkü bütün dünyayı, her şeyi vermek için tek bir şansınız var. Yazarın başarılı olduğunu düşünüyorum bu konuda.

Sonu da oldukça şaşırtıcıydı. Ben hep bir isyan bekledim, olaylar bir yerde patlayacak diye düşündüm ama yazar kitabı çok farklı bir yere götürdü. Böyle biten bir kitaba da pek rastlayamazsınız bana kalırsa :D 

Bu konuyu okuduğunuzda, kadınlarla ilgili şeylerden dolayı çok rahatsız olmuş olabilirsiniz. Ama bence kitabı güzel kılan bu. Distopya dediğin rahatsız etmelidir, yüzüne yüzüne vurmalıdır insanın! :D

Fuarda bir sürü kişiye bu kitabı sattım, günün sonuna yaklaşırken elimizde hiç kalmamıştı. Umarım kitabı alan herkes benim kadar sever :D

Unutmadan, Yabancı Yayınları bu kitap için çok güzel ve farklı bir sunum hazırlamış. Görünce gerçekten çok şaşırdmıştım, kendilerine çok teşekkür ediyorum.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok çok güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
2 günde bitirdim 400 sayfa kitabı :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi, bir hata görmedim. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Ah şu isimler! :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Ben yabancı kapakları hiç sevemedim, bizim kapak çok daha iyi bence. 

Final puanı: 4,5

13 Ocak 2017 Cuma

Yolcu (Passenger, #1)

Kitap Adı: Yolcu
Özgün Adı: Passenger
Kitap Yazarı: Alexandra Bracken 
Çeviren: Özlem Özarpacı
Yayınevi: Parodi
Sayfa Sayısı: 548
Baskı Yılı: 2016


Benim bu kadınla yıldızım hiç barışmayacak sanırım :D Karanlık Zihinler'i daha ilk kitabından sıkıntıdan patlayarak bırakmıştım. Yolcu'da da çok sıkıldım.

Zamanda yolculuk hikayesi falan deyince epey umutluydum ama olmadı, bilemiyorum. Kitap bence fazla uzun, dolayısıyla da okurken "eh artık, ne zaman bitecek" diye düşünüyorsunuz.

Etta müzisyen olarak davet edildiği bir konserde bir anda bir karmaşının içinde buluyor kendini ve daha sonrada gözlerini bir gemide açıyor. Sonra işte yavaş yavaş farklı bir zamanda olduğunu fark ediyor, FARKLI BİR YÜZYILDA! Daha sonra annesiyle ilgili bir şeyler öğreniyor ve işte biz de onun macerasını okumaya başlıyoruz. YAKLAŞIK 500 SAYFA BOYUNCA :D



Dediğim gibi ben okurken sıkıldım, yani bu kadar kalın bir kitap yazıyorsan bunu inanılmaz akıcı kılmalısın. Yoksa sıkılmamak elde değil bence. Yazarın bunu çok başaramadığına inanıyorum.

Uzun zamandır beklenen, çok popüler olan bir seri Yolcu serisi, biliyorsunuzdur. Parodi de inanılmaz bir işçilik çıkarmış. Kapağı, cildi, her şeyi çok güzel. Bence yine de bir bakın, belki benden daha çok sevebilirsiniz.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Yani, eh :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Bu da ne çok iyi ne de çok kötüydü benim için. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi, bir hata görmedim. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Passenger!

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapağı oldukça güzel!

Final puanı: 3,35

6 Ocak 2017 Cuma

Aplikasyon

Kitap Adı: Aplikasyon
Özgün Adı: Free to Fall
Kitap Yazarı: Lauren Miller
Çeviren: Sevinç Seyla Tezcan

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 408
Baskı Yılı: 2016


Aplikasyon'u sanırım Çarşamba günü bitirmiştim ama İstanbul'a gelince arada kaynadı, az önce geldi aklıma ben yorum girmedim diye :D

Kitabın tek kitap olması beni gerçekten çok şaşırttı, tam 3 kitaplık seri gibi duruyor çünkü :D Sizce de öyle değil mi? Aslında kitabın sonunda bütün olaylar sonuçlandı ama devam etse de edebilirdi yani. 

Kitap bir distopya. İnsanların cep telefonlarında kullandığı bir uygulama var: Lux. Gnosis isimli dev bir teknoloji şirketi tarafından geliştirilmiş. Bu uygulama bütün hayatınızı kontrol ediyor. Sizin alerjilerinizi, kilonuzu, her neyse sizin bütün değerlerinizi biliyor ve ona göre size yemek seçiyor. Her türlü etkinliğinizi kaydediyor ve zamanı geldiğinizde size haber veriyor. "Şunu yapmalı mıyım?" falan diye sorduğunuzda parametrelerinize dayanarak en uygun cevabı veriyor. Her şey yani :D


Biz de ülkenin en popüler okullarından birine kabul edilen Rory'nin etrafında okuyoruz olayları. Ama Rory kitap ilerledikçe çocukken kaybettiği annesi, kabul edildiği okul ve uygulamayla ilgili bir şeyler keşfetmeye başlıyor ve biz de böylece hareketleniyoruz :D

"Bir harika", "ooo efsane" kıvamında değildi ama kitap güzeldi. Uygulama fikrini çok sevdim, bu uygulamanın arkasında dönen oyunları da sevdim. Güzel, keyifli bir distopyaydı yani özetle.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Akıcıydı, zorlasanız tek günde bile biter bence, okutur kendini.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi, bir hata görmedim. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Free to Fall, sanırım bir yerden alıntı çünkü kitabın sonlarında "düşmek de senin elinde" gibi bir şeyler geçiyor ama tabii metnin orijinalini görmek gerek. 

Güzel kapak (%5): 4/5 
Ortalama bir kapak bence. 

Final puanı: 4,1