30 Aralık 2018 Pazar

Bir Skandalın Anatomisi

Kitap Adı: Bir Skandalın Anatomisi
Özgün Adı: Anatomy of a Scandal
Kitap Yazarı: Sarah Vaughan
Çeviren: Güneş Becerik Demirel
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 368
Baskı Yılı: 2018


Bir Skandalın Anatomisi Yabancı'nın en yeni kitaplarından biri. Ben bir suç işlendikten sonraki kovuşturma ve dava sürecini okumaya tek kelimeyle bayılıyorum. Ama nedense bu yıl hiç okumadım böyle bir kitap galiba, o yüzden bu kitabı büyük keyifle okudum. 

James bir bakan, galiba İngiltere'de. Ekibindeki kadınlardan biriyle karısını aldatıyor ve bu bir şekilde duyuluyor. Sonra haber olarak patlıyor tabii ama James bir şekilde çok pişman olduğunu, geçici bir heves olduğunu falan söyleyip bu işten yakasını sıyırıyor. Fakat sonra aynı kadın tarafından kendisini tecavüz ettiği iddiasıyla suçlanıyor ve hakkında dava açılıyor. Biz de bu dava sürecini okuyoruz. Olayların çoğunu da madurun avukatı Kate'in gözünden görüyoruz.



Bu kitabı okurken hayatımda en az bir kere jüri olmayı deneyimlemek istediğimi fark ettim. Bildiğiniz gibi birçok ülkede jürilik bir vatandaşlık görevi. Mahkemeye gidip iki tarafın savunmalarını dinliyorsunuz ve taraflar hakkında bir karar veriyorsunuz. Özellikle tecavüz gibi bir suçta üzerinizdeki yük inanılmaz büyük. Ya birinin işlemediği bir suçla ceza almasına sebep olacaksınız ya da tecavüzcüyü suçsuz bularak bu travmayı yaşamış madurun hayatını daha kötü hale getireceksiniz.

Dava sürecini okumak keyifliydi ama kitabın sonu beni pek tatmin etmedi. Hem istediğim gibi bitmedi hem de biraz açık bitti. Öyle ki, kitap bittiğinde sanki yeni başlıyordu. Ortalama bir kitaptı yani, önerebilirim ama çok büyük beklentileriniz de olmasın.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ehhh.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Bu da ehh :D 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Olmuş :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Yaaani fena değil :D

Final puanı: 3.3

Münzevi (Solitaire, #1)

Kitap Adı: Münzevi
Özgün Adı: Solitaire
Kitap Yazarı: Alice Oseman
Çeviren: Ayten Emili
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 360
Baskı Yılı: 2018


Hikayelerimden mutlaka görmüşsünüzdür, bir süre önce Nihan sayesinde Heartstopper isimli bir çizgiromanla tanıştım ve çok sevdim. O kadar çok sevince yazarı araştırmaya başladım ve kitapları olduğunu öğrendim. Sonra da bu kitaplardan birinin Pegasus tarafından Türkçeye çevrildiğini de öğrenince hemen o kitabı aldım tabii ki :D Şimdi baktım da kitap çok yeni çıkmış zaten, henüz bir ay bile olmamış.

Kitap güzeldi ama çok kafamı karıştırdı. Yazar neden yapmış, nasıl yapmış bilmiyorum ama çizgiroman ve kitap arasındaki zaman çizgisini karıştırmış. Kontrol ettiğimde kitabın yayım tarihi 2014, çizgiromanın başlama tarihi 2016 olarak görülüyor. Çizgiromanda Nick ve Charlie yeni tanışıyor, ilişkileri başlıyordu. Kitapta ise zaten birlikteler. Dolayısıyla yakın zamanları anlattığını düşünüyor insan doğal olarak. 

Ama karakterler birbirinden dünyalar kadar farklı. Çizgiromanda Charlie gayet mutluydu, güzel ve oldukça destekleyici bir anne babası vardı. Tori çok gözükmese de onunla ilgili de farklı bir durum yoktu. Fakat kitapta herkes derbeder halde. Tori dünyanın en depresif insanı. Charlie'de ne sorun var hiç anlamadım, kendini kesiyor hastanelik oluyor falan. Anne deseniz apayrı bir dünya, çocukları hiç umrunda bile değil ve bunu açıkça söylüyor. Yazarın neden bunu yaptığını gerçekten anlayamadım.


Konuya dönecek olursak, olaylar Tori'nin etrafında dönüyor. Çok mutsuz, hiç arkadaşı yok, hayattan en ufak bir keyif bile almıyor. Ama bir gün okulunda Solitaire diye bir oluşum baş gösteriyor. Okul bilgisayarlarını hackleyip mesajlar falan yayınlıyorlar. Bu grubun kim olduğunu öğrenmeye çalışırken Michael Holden isimli bir çocukla tanışıyor.

Sonra da olaylar gelişiyor işte. Tori'nin hem Solitaire'i keşfetmesini hem de Michael ile ilişkisini okuyoruz. Kitap bu haliyle de güzeldi ama Heartstopper'ın o etrafa mutluluk saçan havasından sonra bu depresiflik beni biraz şoka uğrattı. Bu karakterleri daha çok sevmek istiyorsanız çizgiromanı kesinlikle okumalısınız! Ben telefonumdaki Tapas isimli uygulamadan okuyorum, internette başka yerlerde de var bakabilirsiniz.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Fena değildi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Gayet hızlı ve kolay okunabilir. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim.

Orijinal isim (%10): 3/5
Solitaire-Solitary ilişkisinden ötürü böyle bir çeviri yapmışlar :D 

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak çok tatlı :D 
Final puanı: 4

26 Aralık 2018 Çarşamba

Uzaktan Kumandalı Kız

Kitap Adı: Uzaktan Kumandalı Kız
Özgün Adı: The Girl Who was Plugged in
Kitap Yazarı: James Tiptree Jr.
Çeviren: Begüm Kovulmaz
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 72
Baskı Yılı: 2018


İthaki'nin bilimkurgu klasikleri serisini büyük bir ilgiyle takip ediyorum. Uzaktan Kumandalı Kız da bu serinin yeni çıkanlarından. Kısa olduğu için bir çırpıda okurum diyerek elime almıştım geçenlerde.

Konusu aslında çok güzel. Ürünün nasıl kullanılacağını anlatan basit videolar dışında bir tüketiciyi ürünü almaya teşvik edecek her türlü reklamın yasaklandığı bir dünyayı okuyoruz. Ama şirketler tabii ki bunun için farklı yollar deniyorlar. Kendi yarattıkları ikonik insanların hayatlarına bir anlamda ürün yerleştirme yapıyorlar.

Bu kapsamda da vücudu deforme olmuş P. Burke, kendini Delphi ismindeki bu reklam yüzünün vücudunda buluyor. P. Burke bir kapsüle sokuluyor ve o kapsülün içinden Delphi'yi kontrol ediyor, onun hayatını yaşamaya başlıyor. Ve sonra bir şeyler oluyor işte :D


Dediğim gibi konuyu gerçekten çok sevdim ama yazarın üslubunu sevemedim. Ben böyle okuyucuyla sohbet havasında, araya girip bölen yazım tarzlarını sevmiyorum. O yüzden yazarın dili bu anlamda hoşuma gitmedi. Bir de kitap çok kısa. Bu kadar güzel bir konuyu işlemek için asla yeterli değil sayfa sayısı. O yüzden de pek keyif alamadım okurken.

Kitabın başında Ursula K. Le Guin'in bir giriş yazısı var ve burada yazarın aslında kadın olduğundan ve çeşitli sebepler yüzünden erkek takma adıyla yazdığından bahsediyor. Bunu bilmiyordum ve okuyunca çok şaşırdım. 

Sonuç olarak böyle kısacık bir kitaptı işte. Daha çok sevebilmeyi isterdim ama ortalama oldu benim için :D 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ortalamaydı :D 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Kısalığına rağmen çok akıcı değildi benim için. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Üzgünüm :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapak fena değil. 

Final puanı: 2.85

24 Aralık 2018 Pazartesi

Karanlık Köy

Kitap Adı: Karanlık Köy
Kitap Yazarı: Gürgen Öz
Yayınevi: Yitik Ülke Yayınları

Sayfa Sayısı: 264
Baskı Yılı: 2016

Karanlık Köy'ü Tüyap kitap fuarı zamanında Yitik Ülke'den tanışma kitabım olarak almıştım. Bundan önce Yaprak Öz'ün Berlinli Apartmanı'nı da okumuştum. Bir kıyaslama yapmak gerekirse Karanlık Köy daha güzeldi bence :D

Kitap, Trabzon'da geçiyor. Belgesel filmleri çeken Murat, kameramanı Kerem ile birlikte Sümela Manastırı ile ilgili bir belgesel çekmek üzere Trabzon'a gidiyorlar. Burada onlara rehberlik yapan Serhat, Karanlık Köy'den bahsediyor. Uzun zaman önce bir gecede köyde yaşayan tüm insanlara bir şey olmuş ve çoluk çocuk demeden herkes birbirini öldürmüş. Resmen bir gecede tüm köy katledilmiş. O zamandan beri de köy öyle terkedilmiş şekilde duruyormuş. Belediye bile köye girip düzenleme yapmamış çünkü köyde garip şeyler olduğu söyleniyormuş.

Serhat bunları anlatınca Murat'ın çok ilgisini çektiği için orada da çekim yapmak istiyor. Serhat "ben orada bir şeyler yaşadım, tekrar gitmem." deyince de Murat'ın iyice merakı artıyor. Ve biz de yolculuk öncesini, yolculuğu ve köyde yaşadıklarını okuyoruz kitapta.


Hayatım boyunca seri katiller, kanlı vahşetler, psikolojik gerilimler içeren onlarca kitap okudum ama asla böyle şeylerden korkmam. Kitabı elimde tuttuğum için gerçek olmadığını her zaman hissedebiliyorum ve hiçbir zaman o korku duygusunu yaşamıyorum. 

Ama bu kitapta biraz gerildim. Yani, bize yakın şeyler beni korkutmasa da daha çok geriyor. Bir yanım "saçmalama, sen psikolojik danışmansın böyle şeylere nasıl inanırsın" derken bir yanım "gerçek olabilir mi acaba" diye sormadan edemiyor. Ve bu yüzden de benim kafama silah dayasanız yine de böyle söylentiler olan bir yere gitmem, adımımı bile atmam :D Sonuç olarak, kitabın bana yaşattığı bu gerginlik hissini sevdim. Türk işi korku kurgusu okumak isterseniz size de tavsiye ederim. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 4/5
Gayet güzeldi. 

Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 5/5
Kitap aşırı sürükleyici, neler olacağını çok merak ettim.  

Baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim. 

Güzel kapak (%5): 3/5
Ehhh, bir esprisi yok bence :D

Final puanı: 4,5

23 Aralık 2018 Pazar

Pençe (Talon, #1)

Kitap Adı: Pençe
Özgün Adı: Talon
Kitap Yazarı: Julie Kagawa
Çeviren: Tuğçe Kayıtmaz
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2018


Pençe, Tüyap zamanı kendime liste hazırlarken ilgimi çekmişti. Tabii konu okuma adetim asla olmadığı için adı ve kapağına bakıp listeme eklemiştim. Sonra fuarda standda arkasını okudum ve kitabın ana karakterinin bir ejderha olduğunu öğrendim. İŞTE BANA BUNLARLA GELİN dedim ve kitabı hemen aldım :D

Ejderhalar benim en en en çok sevdiğim fantastik yaratık galiba ve onlarla ilgili bir şey okumayı da çok seviyorum. Bu kitaptaki ejderhalar biraz farklı tabii. Ember ve Dante ejderhalarda çok nadir olan bir durum sonucunda aynı kuluçkada doğmuşlar. Dolayısıyla ikiz sayılıyorlar. Ve tüm ejderhalar gibi insan formuna dönüşerek insanların arasına karışıyorlar. İkisi de bağlı oldukları Pençe isimli örgüt tarafından iki ergen olarak bir tatil beldesine gönderiliyorlar. Bu onların sınavı, sınavı geçerlerse göreve hazır oldukları anlaşılacak ve örgüt içindeki gerçek konumlarını alacaklar. 



Bir yanda da ejderhaları avlayarak tamamen ortadan kaldırmayı amaçlayan silahlı bir özel harekat birimi var. Garrett de bu örgütün bir askeri olarak, iki ejderhanın geldiği haberini aldıkları için bu tatil beldesine gönderiliyor. Biz de Ember ve Garrett'in birbirini keşfetmesini ve yaşadıklarını okuyoruz özete.

Açıkçası okurken biraz sıkıldım. Bana o beklediğim keyfi veremedi. Düşününce bunda biraz ejderhaların insan formunda olması meselesi etkili olabilir. Ben istediğim kadar ejderha göremedim yani :D Ama sonu gerçekten güzel bitti ve devamını merak ettirdi bana. O yüzden yayınevi hızlıca çıkarırsa ben de alır okurum diye düşünüyorum :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Fena değildi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Akıcıydı ama öyle harika sürükleyici de değildi :D 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Bir sorun yok :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapak kendini sattırıyor bence :D

Final puanı: 3.35

22 Aralık 2018 Cumartesi

Kafes

Kitap Adı: Kafes
Özgün Adı: Bird Box
Kitap Yazarı: Josh Malerman
Çeviren: Aslı Dağlı
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 330
Baskı Yılı: 2015


Ben Kafes'i aslında bundan 3 yıl önce, ilk çıktığı zamanlarda okumuştum. Ve çok sevmiştim. Kitap birçok eleştiri alsa da o eleştirdikleri şey kitabı bu kadar güzel yapan şey olmuştu aslında benim için. Şimdi filmi çıkacağı için tekrar okudum ve yine aynı şeyleri düşünüyorum.

Kitap bize bir kıyamet sonrası kurgusu sunuyor diyebiliriz. Başlangıçta her şey yolunda ama sonra dünyanın çeşitli yerlerinden haberler gelmeye başlıyor. İnsanlar bir şey görüyor ve o anda adeta delirerek kendini öldürüyor. Bu vakalar ilerledikçe hayatta kalanlar artık evlerinden bile çıkmıyor. Pencereler kalın yorganlarla, tahtalarla kapatılıyor. 

Malorie'yi de bu olayların patlamasından 4 yıl sonrasına denk gelen bir zamanda görüyoruz. Yanında bir kız ve bir erkek çocuk var. Bir evde tek başlarına yaşıyorlar. Ve bir gün Malorie artık karar veriyor, çocukları da alıp bir kayıkla uzun bir nehri geçecekler. Varacakları yerde önceden kontak kurduğu bir yardım merkezi ve pek çok insan var. Kitap boyunca arada flashbacklerle geriye dönsek de çoğunlukla nehri geçiş süreçlerini okuyoruz. 


Bana göre bu kitabı bu kadar güzel kılan, dışarıdaki o "şey"lerin ne olduğunu asla bilmiyor oluşumuz. Yazar bununla ilgili hiçbir şey söylemiyor, bize onları hiç göstermiyor. Gösterseydi, o şeye bir vücut verseydi çok sıradan bir kurgu olurdu bence. Kitaptaki gerilimi arttıran tam da burnumuzun dibindeki o tehlikeyi göremiyor oluşumuz. Çünkü ne olduğunu bilmediğiniz bir şeyle savaşamazsınız, ona karşı koyamaz ondan kurtulamazsınız.

Bu yazıyı yazdıktan sonra oturup filmi izleyeceğim. Filmle ilgili hem iyi hem de kötü yorumlar gördüm, bakalım bana nasıl gelecek. Ama kitabı muhakkak okumalısınız, Kronik Okur tavsiyesi :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Ben çok beğeniyorum kurguyu. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Gayet akıcı bence. İlk kez okuyorsanız daha büyük merakla okunuyor. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 4/5
Çeviride hassasım biliyorsunuz :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak da güzel ya :D

Final puanı: 4.9

7 Aralık 2018 Cuma

Yol (Matched, #2)

Kitap Adı: Yol
Özgün Adı: Crossed
Kitap Yazarı: Ally Condie
Çeviren: Emine Ayhan

Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 368
Baskı Yılı: 2013

"Bizim oyukta neredeyse hiçkimse seksen yaşını görmez. Sizce buna değer mi? Yani hiç seçim hakkı olmamak ama bu kadar uzun yaşamak?"

Yol, Eşleme serisinin ikinci kitabı. Eşleşme'yi ne kadar sevdiysem Yol'da bi o kadar sıkıldım açıkçası. Distopyaların ikinci kitapları böyle geçiş kitabı oluyor, karakterler sürekli bir yerden bir yere gitmeye çalışıyorlar. Ama gerçekten sıkıcı yani :D

Eşleşme'nin yorumu epey uzun olmuştu ama burada yazacak hiçbir şey bulamıyorum. Zaten böyle ara kitaplarda spoiler olmasın diye konudan hiç bahsetmem. Bir de ek olarak, distopyalarda bu sorunu hep yaşıyorum galiba. İlk kitap giriş kitabı olduğu için kurulan dünyayı tam olarak göremiyoruz. Daha fazla şey öğrenmek istiyorum, etrafa biraz bakmak istiyorum derken de ikinci kitapta isyan başlıyor ve bununla birlikte gelen koşuşturmaca dünyayı iyice geri plana itiyor.


Bu kitabı okurken çok sıkılınca seriden de biraz uzaklaştım. O yüzden üçüncü kitaba başlamak yerine araya başka bir kitap aldım. Açıkçası seri nasıl sonlanacak diye hiç merak da etmiyorum ama bu kitapları unutmaya başlamadan önce son kitabı da okuyarak seriyi tamamlamayı planlıyorum. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ehhhh :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 2/5
Çok sıkıldım gerçekten. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim. 

Orijinal isim (%10): 0/5
İlk kitap ehti ama bu kitapta tamamen uzaklaşmışlar :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapakları seviyorum, onlara laf yok :D

Final puanı: 2,45

Eşleşme (Matched, #1)

Kitap Adı: Eşleşme
Özgün Adı: Matched
Kitap Yazarı: Ally Condie
Çeviren: Emine Ayhan

Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2013

"Bence herkes kiminle eşleştirileceğini kendisi seçebilmeli", diyorum ikna edici olmayan, zayıf bir ses tonuyla.
"Bunun sonu gelir mi, Cassia?" diyor sabırlı bir sesle, "Bunun peşinden insanların kaç çocuk sahibi olacaklarınıa, nerede yaşayacaklarına veya ne zaman öleceklerine de kendilerinin karar vermesi gerektiğini mi söyleyeceksin?"

Ben Eşleşme'yi 2016'nın başlarında okumuştum aslında. Ama sonra bir şeyler oldu ve seriye devam edemedim. Sonra kitabı da elden çıkarmıştım. Ama bir süre önce Black Mirror'un Hang the DJ bölümünü tekrar izlemiş ve bu seri aklıma gelmişti. Yeniden okumak istediğime karar verip seriyi yeniden satın almıştım :D Sonuç olarak Eşleşme'yi tekrar okudum işte :D

Kitabı zaten çok sevdiğimi hatırlıyordum, şimdi yeniden okurken de yine çok sevdim. Eski yorumumu açıp baktığımda dünyayı çok sevsem de bir distopya için çok hareketsiz, aksiyonsuz ilerlediğimi söylemişim. Bu sefer okurken hiç böyle bir şey hissetmedim. Hatta o kadar ki bir gün içinde okuyup bitirdim kitabı. Su gibi akıp gitti yani.

Eşleşme bize çok güzel bir distopik dünya sunuyor. Bu dünyada her şey Toplum denen yönetim tarafından sunuluyor. Kimle evleneceksiniz, kaç yaşında evlenecek kaç yaşında çocuk yapacaksınız, hangi işte çalışacaksınız ve hatta ne zaman öleceksiniz... Hepsi Toplum tarafından belirleniyor. Daha da ötesinde, Toplum her şeyden iyi yüz tanesini seçmiş. Yüz Resim, Yüz Kitap, Yüz Şiir... Geri kalan her şey yok olup gitmiş. 


17 yaşına gelen gençler bir eşleşme töreninde Toplum tarafından uygun bulunan kişiyle eşleştiriliyor ve flört etmeye başlıyor. 21 yaşına geldiklerinde evleniyorlar. Galiba 27 yaşında da çocuk yapıyorlar. Araştırmalar ölmek için en uygun yaşın 80 olduğunu gösterdiği için de 80 yaşına gelen vatandaşlar ölüyor. Nasıl olduğunu kitapta öğrenirsiniz :D

"İnsanlar eskiden her sabah uyandıklarında kendilerine, "Bugün son günüm mü olacak?" diye sorarlardı ya da gece yatağa yattıklarında karanlığın içinden ertesi sabaha çıkıp çıkamayacaklarını bilmezlerdi. Bugünse, bizim için hangi günün karanlıkla biteceğini ve hangi gecenin bitmek bilmeyen, son gecemiz olacağını biliyoruz artık." 

Gerçekten keyifle okuduğum bir distopya oldu Eşleşme benim için. Hatta belki de o anki ruh halimden kaynaklı, acaba böyle yaşasak daha mı mutlu olurduk diye düşündüm. Bütün hayatınız doğdunuz andan itibaren planlı. Hiçbir şey için düşünmeye, karar vermeye, risk almaya gerek yok. Bilmiyorum, nasıl olurdu acaba? 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok sevdim ben. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Aynı gün içinde başlayıp bitirdim :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim. 

Orijinal isim (%10): 4/5
Eşleşme değil Eşleşmiş aslında :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Serinin bir bütün olarak kapaklarındaki mesaj çok iyi bence. 

Final puanı: 4,9

2 Aralık 2018 Pazar

Ötediyar (Furthermore, #1)

Kitap Adı: Ötediyar
Özgün Adı: Furthermore
Kitap Yazarı: Tahereh Mafi
Çeviren: Selim Yeniçeri

Yayınevi: Yabancı Yayınları
Sayfa Sayısı: 312
Baskı Yılı: 2018

Ötediyar cıvıl cıvıl kapağıyla elime geçtiğinden beri çok ilgimi çekiyordu. Ama arka kapağını okuyup Alice diye bir karakter görünce Alice Harikalar Diyarı'ndanın yeniden yazımı falan sandığım için uzak duruyordum. Çünkü sevmiyorum böyle yeniden yazımları :D Ama neyse ki öyle çıkmadı bu kitap.

Alice Ferenorman'da yaşayan küçük bir kız. Ferenorman rengarenk ve sihirli bir yer. Her yerde yüzlerce farklı tonda renkler görebiliyorsunuz. Ferenorman halkı sihirlerini topraktan alıyor ve hepsinin farklı yetenekleri var. Ama Alice öyle değil, Alice'in hiç rengi yok. Neden olduğunu kimse bilmiyor. Birkaç yıl önce de babası bir gün evden gitmiş ve hiç dönmemiş.


Çok uzun yıllar önceden tanıdığı Oliver bir gün Alice'e gelerek ona görevinde yardımcı olmasını istiyor. Ve bunun karşılığında babasının yerini bildiğini söyleyerek Alice'i ikna ediyor. Böylece Alice, Oliver ile birlikte hep efsanalerde duyduğu ve gerçekliğini yeni öğrendiği Ötediyar'a geçiyor. 

İnsan bazen tam böyle kitaplara ihtiyaç duyuyor. Özellikle kış aylarında. Yani en azından ben duyuyorum :D Hani böyle beni çok zorlamasın, okumaya başladığım an sarsın ve 2-3 saat keyifli vakit geçirerek bir çırpıda bitireyim kitabı. Bu kitap böyle bir amaç için ideal bence. Çok akıcı, hiç sıkmıyor ve güzel bir dünyası var. O yüzden tavsiye ediyorum! 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Gayet güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Çok rahat okunuyordu. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu. 

Orijinal isim (%10): 5/5
İlginç bir çeviri ama daha iyisini düşünemiyorum :D 

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı cıvıl cıvıl ya harika :D

Final puanı: 4,2

1 Aralık 2018 Cumartesi

Berlinli Apartmanı

Kitap Adı: Berlinli Apartmanı
Kitap Yazarı: Yaprak Öz
Yayınevi: Yitik Ülke Yayınları

Sayfa Sayısı: 239
Baskı Yılı: 2013

Yitik Ülke uzuuun zamandır denemek istediğim bir yayıneviydi ve Tüyap'ta Öz kardeşlerin iki kitabını alarak sonunda bu hedefimi gerçekleştirdim. Bu kitaplardan biri Yaprak Öz'ün Berlinli Apartmanı'ydı ve kendisi hem yayıneviyle hem de yazarla tanışma kitabım oldu.

Cinayet kitapları çeviren Oya, köklü bir apartman olan Berlinli Apartmanı'na taşınıyor. Her şey çok iyi, komşularla çok iyi anlaşıyor. Evi gerçekten çok seviyor. Ama sonra bir şeyler olmaya başlıyor. Apartmanda bazı tuhaflıklarla karşılaşıyor. Cinayet çevirilerinin de getirdiği dedektiflik ruhuyla bu olayları deşmeye başlıyor. 

Öncelikle, Yaprak Öz'ün tarzını çok sevdim. Okumaya devam etmek istiyorum kesinlikle. Ama bu kitap bir korku kitabı değil asla. İnsanlardan bu yönde yorumlar duymuştum, okurken çok korktuklarını çok gerildiklerini söylemişlerdi. O yüzden bir miktar hayal kırıklığı yaşadım.


Aslında kitabın ortalarına doğru gerçekten korku hissetmeye başlamıştım, hatta gerilip kitabı kapatmıştım. Yazar keşke oradan devam etseydi. Vampirler, hayaletler bizim için hiçbir zaman korkutucu değil bence, çünkü bizim kültürümüzden değiller. Ama işin ucunda cinler, Arapça yazılar, dualar falan olunca bu beni her zaman daha çok tedirgin ediyor. Çünkü bunlar çok aşina olduğumuz kavramlar ve insanı ister istemez "acaba" diye sorgulatıyor.

İşte yazar kitabı tam bu kıvama getirmişken yavaş yavaş odağını çevirmeye başladı. Bana ilk kez "bir kitaptan korktum" hissini yaşatacakken birden her şey mantık çerçevesinde açıklanmaya başladı. O kısımdan çok çok uzaklaşıldı ve finalde her şey çözüldü. Dolayısıyla benim gözümde harika bir korku olabilecekken tam bir polisiyeye dönüştü kitap.

Gerçekten güzel bir kitaptı. Oldukça akıcı bir dille yazılmıştı ve merak ederek okudum. Ama dediğim gibi tür olarak aradığımı bulamadım ben. Yine de Yaprak Öz'ün diğer kitaplarına da kesinlikle şans vereceğim. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 4/5
Kurgu yukarıda bahsettiğim şekilde ilerleseydi mükemmel olacaktı.   

Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 5/5
Çok akıcı ve sürükleyiciydi, ona lafım yok. 

Baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun görmedim. 

Güzel kapak (%5): 3/5
Fena değil. 

Final puanı: 4,5