31 Ocak 2018 Çarşamba

Aura

Kitap Adı: Aura
Özgün Adı: Desperate
Kitap Yazarı: Daniel Palmer
Çeviren: Belgin Selen Haktanır

Yayınevi: Koridor
Sayfa Sayısı: 408
Baskı Yılı: 2017

Okumaya yeni başladığım zamanlarda deli gibi Koridor okuduğum bir dönem olmuştu. Çünkü ben psikolojik gerilim okumayı çok seviyorum ve yayınevi de bunun onlarca örneğini sunuyordu bana. Sonra sonra okumaz oldum artık. Fakat geçenlerde kitaplığıma bakınırken çok uzun zamandır okumadığımı fark ettim ve Aura'yı aldım elime. 

Bu kitabın inişli çıkışlı bir kitap olduğunu söyleyebilirim benim için. Aslında güzel başladı. Çocuk sahibi olamayan bir çift, Gage ve Anna. Evlat edinmek için bir internet sitesine kaydoluyorlar. Sonra garip tesadüfler ile hayatlarına genç bir kadın giriyor, bebeğini onlara evlatlık verecek. Fakat bu kadında garip bir şeyler var. Sanki Gage'i deli etmek için özellikle bir şeyler yapıp duruyor. 

Bu kısmı kitabın giriş bölümü olarak düşünebiliriz. Gelişme bölümünde heyecanlı şeyler oldu aslında ama benim hoşuma gitmedi. Kitap çok... Kurtlar Vadisi havası diyeceğim ama olmayacak :D Yani bir mafyalar, uyuşturucu ticaretleri, kaçakçılık falan şeyleri okumak beni açmadı. Yeter sıkılıyorum artık demeye başladım :D



Fakat sonra, sonuç bölümüne girerken kendini bir toparladı ve ilgimi yeniden çekmeye başladı. Ama şunu da söylemeliyim ki hiç alakasız görünen insanın altından bir bit yeniği çıkacağı ÇOK belliydi. Tam olarak ne olduğunu bilemesem de bir şeyleri tahmin ettim. Bunu kitabın zayıflığı olarak düşünebiliriz çünkü ben böyle şeyleri tahmin etme konusunda berbat biriyim :D

Özetle, ortalama bir kitap oldu Aura benim için. Okuduğum için memnun muyum? Evet kesinlikle. Dediğim gibi uzun zamandır okumuyordum ve Koridor'un bu gerilimlerini okumayı özlemişim. Ama kitabı kendi kulvarında ilk ona falan sokar mıyım? Sanmıyorum. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ortalama. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Merak uyandırdığını söyleyebilirim. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Koridor asla orijinal isim kullanmıyor sanırım :D

Güzel kapak (%5): 3/5
İçerikle alakasız fakat ilgi çekici :D

Final puanı: 3,25

25 Ocak 2018 Perşembe

Güç

Kitap Adı: Güç
Özgün Adı: The Power
Kitap Yazarı: Naomi Alderman
Çeviren: Özden Umut Akbaş

Yayınevi: Misis Kitap
Sayfa Sayısı: 408
Baskı Yılı: 2017

Güç, belki de 2017'nin en iddialı kitaplarından biriydi. Yılın son günlerinde çıktı ve ben de inanılmaz merak ediyordum zaten. İnanılmaz bir konusu var, Women's Prize ödülü almış, kapağında Margaret Atwood'un övgüsü var. Daha ne diyeyim yani?

"Ya güç kadınların elinde olsaydı?" sorusuyla başlıyor kitap. Genç kadınlar vücutlarında bulunan ve kas çilesi denen bir "oluşum" ile elektrik yayabildiklerini keşfetmeye başlıyor. Bu her gün daha fazla kadında ortaya çıkmaya başlıyor ve en sonunda anlaşılıyor ki artık gelecek her dişi bebek bu özellikle doğacak. Bunun ne anlama geldiğini görebiliyor musunuz? Bin yıllardır devam eden erkek egemenliği artık yok. Kontrol ansızın gezegendeki tüm erkeklerin elinden kayıp gidiyor. 

"Başını geriye atarak göğsünü öne çıkardı ve adamın bedeninin tam ortasına büyük bir akım verdi. Adamın göğsünde ve boğazında, kızıl dereler ve ırmaklar akmaya başladı. Sonra elini kalbinin üstüne koydu ve hayatını aldı."

Kadınların gücün artık kendilerine geçtiğini fark ettikçe dünya çapında isyan etmeye başlıyorlar. Ülkelerin yönetimleri tek tek ele geçiriliyor. Çeşitli ülkelerdeki, yaşlardaki kadınların ilk kez gücünü hissetmesi ve isyan etmeleri inanılmazdı. Çok etkileyici sahneler vardı. Özellikle Suudi Arabistan'daki devrim bölümünü okumak, oradaki kadınların ekstra dezavantajlı olduğunu düşününce inanılmaz çarpıcıydı.

"Savaş çoktan başladı. Erkeklere karşı aile içi şiddet rakamlarını gördün mü? Kadınlar tarafından öldürülen erkek sayısını?"


İşler böyle ilerlerken kitap boyunca bir geri sayım da yapılıyor. Bunun vardığı yer de etkileyiciydi benim için. Yani kitapta her şeyden etkilendim. Bu kadar büyük bir güce sahip olmanın yarattığı ortam... Bir ülke erkeklerle ilgili bazı yasalar çıkarıyordu örneğin. Erkekler artık araba kullanmayacak. Her erkeğe bir kadın vasi atanacak ve onun yazılı izni olmadan erkekler dışarı çıkamayacak. Erkeklerin oy kullanma hakkı bulunmayacak. Erkekler işletme sahibi olamayacak. 

Hal böyle olunca dinlere de dokunuyorlar tabii. Kadın egemen dünyası, tüm dinlerde erkeklerin eşdeğeri kadınlara yönelmeye başlıyor. İnanılmaz çarpıcı bir alıntı daha var örneğin burada:

"Yahudiler: Musa'ya değil, Miryam'a bakın ve ondan bir şeyler öğrenmeye çalışın. Müslümanlar: Muhammed'e değil, Fatma'ya bakın. Budistler: Özgürlüğün annesi Tara'yı hatırlayın. Hristiyanlar: Ruhunuzun kurtuluşu için Meryem'e dua edin."

Özetle, bu kitap hayatımda okuduğum en çarpıcı, en etkileyici kitaplardan biriydi. Zaten hakkında müthiş yorumlar var ve kendi türünde klasikleşeceği, bir kült esere dönüşeceği düşünülüyor. Şimdi düşünüyorum da, umarım bu kitabın sağlam bir filmini de izleyebiliriz. Tek kelimeyle mükemmel olur!

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok iyiydi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Su gibi olduğunu söyleyemem. Yoğun bir konusu olduğu için bir tık etkiliyor ama yine de meraktan okumaya devam ediyorsunuz. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Daha ne olsun :D

Güzel kapak (%5): 5/5
Kitaba yakışır bir kapak bence :D

Final puanı: 4,55

19 Ocak 2018 Cuma

Simon Homo Sapiens'e Karşı

Kitap Adı: Simon Homo Sapiens'e Karşı
Özgün Adı: Simon vs. the Homo Sapiens Agenda
Kitap Yazarı: Becky Albertalli
Çeviren: Sevinç Seyla Tezcan

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 320
Baskı Yılı: 2017

Bu kitabı aslında uzun zamandır merak ediyordum ama elim bir türlü okumaya gitmiyordu. Çünkü yine yürek burkan bir hikayeyle kalbime hançerler saplayacak diye düşünüyordum :D Ama öyle olmadı, Simon dünyanın en eğlenceli, en tatlı karakterlerinden biri!

Simon bir eşcinsel. Ama bugüne kadar bunu hiçkimseye söyleyememiş. Sadece takma adı Mavi olan mailleştiği bir çocuk biliyor. Ama tabii o da Simon'ın gerçek kimliğini bilmiyor. Ve bir gün bu mailler Simon'ın sınıfından bir çocuğun eline geçince çocuk ona bir tür şantaj yapmaya başlıyor. Simon da işler iyice sarpa sarmadan bu işin içinden çıkmaya çalışıyor.



Kitap gerçekten çok tatlıydı. Simon inanılmaz biri, keşke gerçekten arkadaş olabilseydik diye düşünüp durdum kitap boyunca :D Simon hikayesiyle yine de bir yanınıza dokunuyor ama fazlasıyla da eğlendiriyor sizi. O yüzden okumanızı mutlaka ama mutlaka tavsiye ediyorum.

Ayrıca az önce Love, Simon'ın fragmanını izledim. Yani o fimin bu kitabın uyarlaması olduğu gözüküyor her yerde ama ALAKASI YOK. Çok temel detaylar dışında inanılmaz değişimler gördüm ben fragmanda. Ben mi bir şeyleri yanlış anlıyorum? Çünkü o fragman benim okuduğum kitap falan değildi :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok güzeldiiii :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Tek oturuşta çok rahat biter :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu.  

Orijinal isim (%10): 4/5
Eh yani :D

Güzel kapak (%5): 4/5
Kırmızı kırmızı çok güzel :D

Final puanı: 4,85

15 Ocak 2018 Pazartesi

İstasyon On Bir

Kitap Adı: İstasyon On Bir
Özgün Adı: Station Eleven
Kitap Yazarı: Emily St. John Mandel
Çeviren: Ferhan Ertürk

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 365
Baskı Yılı: 2017

İstasyon On Bir'i görünce çok heyecanlanmıştım ve merak etmiştim. Çünkü tanıtımlarda falan gördüğüm kadarıyla konusunu çok beğenmiştim. Hala da beğeniyorum aslında. Bir grip virüsü inanılmaz bir hızla yayılıyor ve yakalanan insanlar 3-4 gün içinde ölüyor. Hal böyle olunca da çok kısa bir sürede dünya nüfüsunun %99'u ölmüş oluyor. İnsanlar öldükçe medeniyet de yok oluyor. Elektrik gidiyor, şehirler birer birer yıkılıyor. 

Konu gerçekten çok güzel ama kurguyu hiç ama hiç beğenmedim. Bu kadar güzel bir konuya yazık olmuş diye düşündüm açıkçası. Yani ben böyle bir durumda insan ırkının yok olma tehlikesiyle ilgili bir şeyler okumak isterdim. Ya da kalan bu bir avuç insanın daha vahşi olmasını, bir hayatta kalma mücadelesi vermesini beklemez misiniz siz de? Buradaki insanlar gayet medeni, müze falan kuruyorlar, seyyar tiyatroyla oradan oraya dolaşıp Shakespeare oyunları falan oynuyorlar. GERÇEKTEN Mİ? Hani bütün dünya yıkılmış falan? :D Arada çıkıntı yapan birkaç kişi var tabii ama hiç tatmin edici değil :D



Bunların üstüne bir de çok dağınık da geldi bana kurgu. Yani farklı karakterlere geçiyor. Zamanda bir ileri bir geri gidiyor falan. Kurguyla ilgili gerçekten çok sıkıntım var. Sanırım hiçbir şeyi beğenmedim :D Dolayısıyla da okurken ölümüne sıkıldım. Ama son zamanlarda kitapları yarım bırakamama gibi bir huy geliştirdim. O yüzden bunu da ite kaka da olsa bitirdim :D

Böyle kitapların yorumunu yaparken biraz çekiniyorum çünkü kendisinin bolca ödülü var :D Kitabın Arthur C. Clarke Ödülü -ki bu hiç de hafife alınacak bir ödül değil bence :D- de dahil olmak üzere 3 farklı ödülü, madalyası ve başka ödüllerde finalistliği var. O yüzden benim hiç sevmememi değerlendirirken bunları da gözünüzün önünde tutabilirsiniz :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 2/5
Konu güzel, kurgu değil :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 1/5
Sıkıntıdan ölmeye beş kala :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu.  

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 3/5
Ehh :D

Final puanı: 2,05

11 Ocak 2018 Perşembe

Kocamın Karısı

Kitap Adı: Kocamın Karısı
Özgün Adı: My Husband's Wife
Kitap Yazarı: Jane Corry
Çeviren: Begüm Kovulmaz

Yayınevi: Beyaz Baykuş
Sayfa Sayısı: 418
Baskı Yılı: 2017

Kocamın Karısı benim çok önceleri orijinalini görüp de aşırı merak ettiğim bir kitaptı. Çünkü isim yani. Bu isimde bir kitabı merak etmemem gerçek anlamda imkansız. Belli, bir entrika var işin içinde :D

Ama kitabın beklentilerimi karşılayabildiğini pek söyleyemeyeceğim. Ben çok daha hareketli, merakın beynimi kemirdiği ve ters köşe bir kitap olmasını isterdim. Ama öyle olmadı. Kitabın bitmesine 50-60 sayfa kala olay gerçekleşmişti bile. Bir de kitap çok uzun bir zamana yayılıyor, neredeyse 20 yıllık bir arkaplanı olan olayları okuyoruz aslında.



Avukat olan Lily ve kocası Ed'in etrafında dönüyor diyebiliriz olaylar. Evliliklerin başlarında dokuz yaşındaki komşu kızı Carla ile tanışıyorlar. Zaman zaman annesinin işi olduğunda Carla ile birlikte vakit falan geçiriyorlar. Carla, 16 yıl sonra tekrar bu çiftin hayatına giriyor ve olaylar da o zaman başlıyor.

Yani, dediğim gibi istediğim keyfi alamadım ben çok bu kitaptan. Üzüldüm de çünkü beklentim epey yüksekti. Ama ortalama bir kitap olarak kalacak hafızamda sanırım :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Meh :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Fena değildi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu.  

Orijinal isim (%10): 5/5
İsme bayılıyorum :D

Güzel kapak (%5): 3/5
Franklin'den yapılmış alıntı çok iddialı olmuş kapakta ama keşke kitap da öyle olsaydı :D

Final puanı: 3,3

5 Ocak 2018 Cuma

Roanoke Kızları

Kitap Adı: Roanoke Kızları
Özgün Adı: The Roanoke Girls
Kitap Yazarı: Amy Engel
Çeviren: Pınar Polat

Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2017

Roanoke Kızları 2018 yılının ilk kitabı oldu benim için. Hakkında "okurken sizi rahatsız ediyor" falan şeklinde birkaç yorum görmüştüm, merak ettiğim için daha fazla bekletmek istemedim.

Kitap boyunca Lane'in geçmişi ve bugününü okuyoruz. 15 yaşında annesi intihar edince büyükanne ve büyükbabasıyla yaşamak üzere onların malikanesine taşınıyor. Orada kuzeni Allegra da var. Ergenliği onlarla birlikte geçiyor fakat sonra bir şeyler oluyor ve oradan ayrılıyor. 11 yıl sonra, Allegra'nın kayıp olduğu haberini alınca bu malikaneye geri dönüyor. Ve burada geçmişiyle, geçmişinde yaşanan olaylarla yüzleşmek zorunda kalıyor bir anlamda. 



Evet, biraz ağır bir içerik olduğunu söyleyebilirim. Yani aslında nasıl anlatacağımı da bilmiyorum. Çok durgun bir kitaptı. Yazarın neden böyle bir kitap yazdığına anlam veremedim bir türlü. Orada işlediği konuya dikkat çekmek için mi? Bazı kitaplar bana bunu hissettiriyor, bu kitap da kesinlikle onlardan biriydi. Neden yazılmış bu kitap? Bilmiyorum. :D

Pek hoşuma gitmedi kitap genel olarak. Dediğim gibi, durgundu. Kıza ne olduğunu bile merak etmedim çünkü bu konu biraz arka plandaydı. Bu kitap bir polisiye mi yani, bence kesinlikle değildi.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 2/5
Beğenmemekten ziyade anlam veremedim :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Fena değildi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu.  

Orijinal isim (%10): 5/5
Roanoke Girls zaten :D

Güzel kapak (%5): 3/5
Kapak fena değil, ilgi çekici. 

Final puanı: 2,95

1 Ocak 2018 Pazartesi

Travma

Kitap Adı: Travma
Özgün Adı: Die Kinder
Kitap Yazarı: Wulf Dorn
Çeviren: Regaip Minareci

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2017

Travma Wulf Dorn'un en son çıkan kitabı. Yaptığımız ankette en çok oy alan kitap olduğu için 2017'nin en son kitabı olarak okudum ben de.

Bu kitap Wulf Dorn'un diğer kitaplarından farklı bir yerde bence. Yani tam olarak açıklayamıyorum ama bu kitaba yüzde yüz psikolojik gerilim demiyorum ben. Değişik bir şeyler denemiş bence Dorn. Yine de tam bir Wulf Dorn kitabı. Su gibi kitap ya, akıyor yani. Gerçekten bu ifade çok iyi tanımlıyor yazarın kitaplarını. Adam ne yazarsa yazsın, ilk sayfadan sizi içine çekiyor, meraktan deli oluyorsunuz ve sayfaları deli gibi çevirirken "ne zaman okudum ben bu kadar sayfayı?" falan diye düşünüyorsunuz :D



Laura Schrader isimli bir kadın, bir dağ yolunda kaza yapmış olarak bulunuyor. Arabanın bagajında da bir çocuğun kafatası var. Hakkında başlatılan soruşturma kapsamında da bir psikolog ile görüşüyor Laura. Biz de aslında Laura'nın başından geçenleri anlattığı birkaç saatlik zaman dilimini okuyoruz. 

Ben yine oldukça beğendim kitabı :D Wulf Dorn'un burada denediği şeyi sevdim, kurguda çocuklarla ilgili ortaya koyduğu o şeyi sevdim. Buna getirdiği açıklamayı da sevdim :D Sevdim yani, zaten Wulf Dorn sevmeyen taş olur :D

Kitabı önerdiğimi söylememe gerek yok herhalde. Belki siz de benim gibi öncekilere kıyasla biraz farklıymış hissi yaşayabilirsiniz ama seveceğinizi düşünüyorum :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Su gibi :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu.  

Orijinal isim (%10): 0/5
Kitabın bütün olayı "Çocuklar" iken orijinal adı kullanmamak neden yani? :D

Güzel kapak (%5): 3/5
Meh :D

Final puanı: 4,05