29 Ağustos 2015 Cumartesi

Meleğin Düşüşü (Penryn & The End of Days, #1)

Kitap Adı: Meleğin Düşüşü
Özgün Adı: Angelfall
Kitap Yazarı: Susan Ee
Çeviren: Barış Emre Alkım
Yayınevi: Dex
Sayfa Sayısı: 316
Baskı Yılı: 2012

Melekli kitaplar kategorisinde tek bir kitap okudum bugüne kadar. O da 4-5 yıl önce okuduğum Asi Melekler'di. O yüzden canım bir süredir melekli bir şeyler okumak istiyordu. O yüzden Meleğin Düşüşü'nü okudum :D

Öncelikle kitapta çok kısıtlı bir hayal gücü var. Meleklerle ilgili aklınızdaki tüm tasvirleri unutun. Çünkü tamamen bize benziyorlar. Sadece sırtalarında bir çift kanat var. Kanatlar olmadığında bir insandan ayırt edilemiyorlar bile. 

Kitabın bu yönünü hiç sevmedim. Başlarken kesinlikle çizme falan giyen, erkek model tipinde bir melek beklemiyordum. Melek yahu bunlar :D İnsan daha 'insanüstü' bir şeyler bekliyor :D


İkinci olarak, Goodreads'de de yazmıştım; "Bu kız bu meleğe aşık olursa kusarım." diye :D İlk kitapta çok netleşmedi ama belli ki aşık olacak. Yazarlar niye bunu yapıyor anlamıyorum. Niye her kadın karakter karşısındaki canlı her ne olursa olsun aşık oluyorlar? Niye bu kadar ayran gönüllü karakterlerimiz var? :D 

Konuya gelecek olursak melekler dünyayı işgal ediyorlar. Olaylar baş melek Gabriel'in -ya da bizim tanıdığımız haliyle Cebrail- dünyaya inerken vurulmasıyla başlıyor. Sonra işte kaos patlak veriyor ve insanlar bir tür kıyamet sonrası dünyasında hayatta kalmaya çalışıyorlar. Penryn de kafayı sıyırmış annesi  ve tekerlekli sandalyedeki kardeşiyle yaşıyor. Bir de diğer melekler tarafından kanatları koparılmış Raffe var. 

Kitap ilerlerken Raffe'yle ilgili bir gerçek öğreniyorsunuz. Ben görünce baya şaşırdım. Aslında çok göz önünde ama bakmayınca göremiyorsunuz :D

Öyle yani, kitap ortalamaydı bence. Öyle çerezlik niyetine okunur ama sizi çok heyecanlandıracak, merakta bırakacak bir kitap değil bence. Son olarak Eren serinin final kitabı için ilk kitaplardan daha sönük, finale yakışmamış falan diyor. Ben bunun hakkında ortalama beğeniye sahipsem onu hiç beğenmem sanırım :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 2/5
Dediğim gibi ortalama bir konu ve kurguydu. Belki biraz daha bile altında. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Bu da ortalama.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviride bir sıkıntı görmedim. Kindle'dan okuduğum için baskı kalitesiyle ilgili yorum yapamam. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Meleğin Düşüşü'nü İngilizce'ye çevirsem Angelfall demezdim ama daha uygun bir şey bulamıyorum :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Önceki kapakta iğrenç bir sırt yarası var :D Bu da güzel ama çok değil. 

Final puanı: 2.95

25 Ağustos 2015 Salı

Üç (The Tree, #1)

Kitap Adı: Üç
Özgün Adı: The Tree
Kitap Yazarı: Sarah Lotz
Çeviren: Mehmet Gürsel
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 472
Baskı Yılı: 2014


Harika bir konu bu kitapta berbat edilmiş :D Konusu gerçekten güzel ve ilk çıktığı zamandan beri okumak istiyordum. Uçak kazalarından kurtulan çocuklar olduğunu görünce Lost gibi bir şey okuyacağımı sanmıştım. Ama alakası yok. 

Kitaptaki olay şu: 12 Ocak 2012 günü, dünyanın farklı yerlerinde 4 uçak düşüyor. Diğer yolcular kimliği bile belirlenemeyecek kadar korkunç haldeyken, 3 farklı uçaktan 3 farklı çocuk ufak sıyrıklarla kurtuluyor. Ve tabii doğal olarak çocuklara mucize gözüyle bakıyorlar. Çocukların uzaylılar tarafından kurtarıldığını falan söyleyenler var. Bir sürü komplo teorisi üretiliyor.

Bir de kitapta sıkça gördüğümüz Hıristiyan cemaatler var. Çocukların mahşerin dört atlısı tarafından kontrol edildiğini söylüyorlar. İncil'de her bir atlı için bahsedilen renkler ne tesadüftür ki çocukların bulundukları uçakların logolarının rengi :D Bu konu kitapta o kadar çok işlenmiş ki bayıyor yani :D


Neyse işte, kitap aslında kendi içinde bir kitap barındırıyor. Elspeth Martins diye bir kadın çocuklarla ilgili Kazadan Komploya kitabını yazıyor. Bunu yazarken de yüzlerce kişiyle röportaj yapıyor, ses kayıtları falan dinliyor. Siz de bunları okumak zorunda bırakılıyorsunuz :D O kadar çok röportaj var ki, kurtulan çocuklardan birinin sınıf arkadaşının annesiyle bile var yani :D 

Çocuklarla ilgili bir gariplik var, hikayenin burası ilgi çekiyor ama kitapta doğru dürüst bir kurgu bile yoktu bence. Çocuklar kazadan sonra garip davranıyorlar. Kişilikleri falan değişiyor. Çok daha sakin, daha olgun ve garip oluyorlar. Altından bir şey çıkacaksa da ilk kitapta bunu öğrenemiyoruz. 

Sonlara doğru çocuklarla ilgili bir şey olunca kitap biraz hareket kazandı ama yok yani. Kitap benim için büyük hayal kırıklığıydı. Bugün D&R'da ikinci kitap olan Dört'ü inceledim. O böyle röportajlı ilerlemiyor sanki. Okuyan varsa beni de bilgilendirebilir mi? :D

Bu arada Kinle'dan okuduğum için fotoğraf yok. Bu sefer üşengeçlik değil :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Konu güzel ama kurgu kesinlikle olmamış. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Ne akıcı ne değil. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Çevirmen uzun süre Benim Küçük Ponny'im diye çevirse de sonunda saçmalığını fark edip My Little Ponny'ye dönmüş :D 

Orijinal isim (%10): 5/5
Bu düzgün bari :D 

Güzel kapak (%5): 5/5 
Ben kitabı kindledan okudum ama kitabın kapapı ve tasarımı güzel. Simsiyah olmasını çok beğendim. 

Final puanı: 3.35





21 Ağustos 2015 Cuma

Kafes

Sakın Gözlerini Açma

Kitap Adı: Kafes
Özgün Adı: Bird Box
Kitap Yazarı: Josh Malerman
Çeviren: Aslı Dağlı
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 330
Baskı Yılı: 2015


İthaki çıktığı andan itibaren bu kitabın çılgınlarca reklamını yaptı. Okuyan herkes bayıldı. Ben de daha çok dayanamadım ve aldım :D Gerçekten çok güzel bir kitaptı. Keşke bitmeseydi, daha çok okusaydım dedim. Aslında seri olarak gözükmüyor ama tam seri kitabı gibi bitti bence. Yazar belki sürpriz yapabilir.

Daha önce böyle bir kitap okumadığınıza emin olabilirsiniz. Çünkü şimdiye kadar okuduğumuz her kitapta tehlikenin ne olduğu belliydi. Bir katil, bir canavar, bir uzaylı, bir büyücü. Her neyse. Belki katilin kimliğini bilmiyorduk ama ne olduğunu biliyorduk. Bu kitap öyle değil. Hemen kapının ardında bir şey duruyor, dışarı çıktığınızda etrafınızda dolanıyor. Ama ne olduğunu 'göremiyorsunuz'. O şey bir insan mı, hayvan mı  yoksa yepyeni bir tür mü, bilmiyorsunuz. Büyük mü küçük mü, hiçbir şey bilemiyorsunuz. 

Kitabın türü de beni şaşırttı. Ben öyle kitap alırken tanıtım yazılarını falan çok okumam. O yüzden kitabı bir cinayet romanı sanmıştım. Ama kitap kıyamet sonrası çıktı :D

Kitabın başında normal bir dünyadasınız. Ama dünyanın her yerinden haberler gelmeye başlıyor. İnsanlar 'bir şey' görüyor ve saniyeler içinde deliriyor. Bazen sadece kendilerini öldürüyorlar, bazen de etrafındaki insanlara da vahşice şeyler yapıyorlar. Bu vakalar ilerledikçe artık insanlar evlerinden bile çıkamıyor. Pencerelerini kalın battaniyelerle örtüyorlar.

Malorie'yi bu olaylardan dört yıl sonra yanında bir kız ve bir erkek çocukla birlikte kayıkla bir nehri geçmeye çalışırken görüyoruz. Daha sonra ara ara geçmişe dönerek o dört yılda neler olduğunu ve neden şu an nehirde olduğunu öğreniyoruz. 



Kitabın içinde beni merakta bırakan bazı güzel sorular vardı. Bu şey insanları delirtiyorsa, zaten deli olan insanları nasıl etkiler? Ya da hayvanları? Ve tabii ki bu şey ne? :D

Kitapla ilgili bir şeye takıldım sadece :D Kitabın adı Bird Box olduğu için okurken sürekli kuşlarla ilgili bir şey olmasını bekledim. Sayfaları çeviriyorum, bir yandan da hadi bir şey patlayacak falan dedim hep. Ama olmadı :D Hikayenin içinde gerçekten bir kuş kutusu varken yazar bu isimle metafor yapmayı tercih etmiş sanırım. İnsanlar artık evlerine hapsolduğu için kutuya kapatıldılar falan filan :D

Ama kesinlikle tavsiye ederim. Okuyanlar genelde ürkmüş, ben kitap okurken öyle şeyler yapmam :D Yine de burnunuzun ucunda duran şeyi göremeden okuyor olmak insanı geriyor :D Dizisi falan çekilse mükemmel olur. Gerçekten çok güzel olur. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Kesinlikle çok yaratıcı bir konu ve güzel bir kurgu. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Meraktan delirerek okuduğunuz için baya akıyor :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 4/5
Tam çeviri değil ama oldukça yakın. 

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı Trendeki Kız gibi pencereli. Çok güzeel :D

Final puanı: 4.9



20 Ağustos 2015 Perşembe

Kuşatma ve Fırtına (The Grisha, #2)

Kitap Adı: Kuşatma ve Fırtına
Özgün Adı: Siege and Storm
Kitap Yazarı: Leigh Bardugo
Çeviren: Ozan Aydın
Yayınevi: Martı
Sayfa Sayısı: 447
Baskı Yılı: 2014


Bu kitabı normalden daha hızlı bitirdim çünkü Kafes'i almıştım ve bir an önce onu okumaya başlamak istiyorum :D Kuşatma ve Fırtına Grisha serisinin ikinci kitabı. Alina, Karanlıklar Efendisi ile savaşına devam ediyor. Bu kitapta Alina'nın daha da güçlendiğini gördük. Aslında biraz da daha acımasız olduğunu.

İşte bu kitapta Alina, Karanlıklar Efendisi'ni durdurmak için planlar falan yapıyor. Bunun için saraya geri dönüyor. Orada olaylar olaylar :D


Böyle işte, kitapla ilgili yazacak pek bir şey bulamıyorum. Serinin üçüncü kitabı elimde olmadığı için uzun süre sonra okuyacağımı düşünmüştüm ama e-book olarak buldum :D O yüzden yakın zamanda okuyarak seriyi tamamlarım belki.

Yine fotoğraf çekmeye üşendim. Bu aralar üzerimde bir üşengeçlik var :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Bu kitap ilkinden yaklaşık 100 sayfa daha kalın ama yine de hızlı okunuyor.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Çok fazla yazım hatası vardı. İlk kitap böyle değildi, bunu okurken şaşırdım. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Yine orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 4/5 
Serinin bütün kitaplarında benzer kapaklar var. Güzel bence. 


Final puanı: 4.05




18 Ağustos 2015 Salı

Gölge ve Kemik (The Grisha, #1)

Kitap Adı: Gölge ve Kemik
Özgün Adı: Shadow and Bone
Kitap Yazarı: Leigh Bardugo
Çeviren: Ozan Aydın
Yayınevi: Martı
Sayfa Sayısı: 382
Baskı Yılı: 2013


"Onu yalnızca geçmişi... Geleceği ise bir tek o kurtarabilir." Şu cümlenin düşüklüğüne, berbatlığına bakar mısınız? Bu cümleyi yazan kişi hayatında hiç anlatım bozukluğu çalışmamış herhalde :D 

Neyse, Grisha serisi bize fantastik bir dünyayı anlatıyor. Bu dünyada Grisha'lar var. Bir çeşit büyücü gibi bir şeyler :D Aslında şimdi düşününce element bükücü de olabilirler gibi geldi :D Havayı, suyu, ışığı falan kontrol edebiliyorlar. 

Alina da bu dünyada yaşayan bir kız. Tabii ki çocukluk arkadaşı Malyen ile birlikte başlarına gelmeyen kalmıyor. Alina kendisini keşfediyor. Aslında her zaman aklının bir köşesinde olan gerçekler sonunda gün yüzüne çıkıyor. Ve böylece olaylar olaylar işte :D


Aslında çoğu zaman fantastik bir şeyler okuyorum ama uzun zamandır böyle büyülü bir fantastik okumamıştım. O yüzden iyi geldi. Kitapların sayfaları mı kalın, yazıları mı büyük nedendir anlamadım çok hızlı okunuyor :D 

Kitap boyunca beni böyle über şaşırtan bir şey olmadı ama temposu yüksek bir kitaptı. Bu yazıyı yazarkan ikinci kitabı yarılamış bulunuyorum ama üçüncü kitap elimde yok. O yüzden ya seriyi tamamlamayı sonraya bırakacağım ya da dayanamayıp üçüncü kitabı sipariş edeceğim. Sanırım her şeyi ikinci kitabın sonu belirleyecek :D

Kitabın güzel bir fotoğrafını çekemedim, sinir oldum. O yüzden internetten bulup koydum fotoğrafını :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Farklı bir dünya, güzel bir kurguydu. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Dediğim gibi çok hızlı okunan bir kitap bence :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Serinin tamamında orijinal isimler korunmuş. Yaşasın! 

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapaklar ilginç. Böyle masal kitabı gibi ama tam değil gibi de :D

Final puanı: 4.15

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Mid-Year Book Freakout: 2015 Edition

Selaam,

Periodic Library beni bu tage etiketlemiş. Baya beğendim, 2015'in ikinci yarısında hızla ilerlerken şu ana kadar okuduklarımız için güzel bir değerlendirme fırsatı olmuş bence. Kendisine teşekkürler!



Ben şu ana kadar 70 kitap hedefinden 57'sini okuyarak yıllık Book Challenge'ımı %81 oranında tamamladım :D Hadi, sorulara geçelim! (Kitapların üzerine tıklayarak kitap incelemelerini de görebilirsiniz.)

1. Şu ana kadar okuduğun en güzel kitap?
Ya bu yıl çok güzel kitaplar okudum. O yüzden bu soruya cevap vermek çok zor. Ama sanırım Yaşlı Adamın Savaşı diyeceğim.

2.Şu ana kadar okuduğun en iyi devam kitabı?
Bu yıl aslında çok fazla seri okumadığım için çok fazla da devam kitabım yok :D Ama en iyi devam kitabı, en iyi seriden gelen Bir Milyon Güneş.

3.Okumak istediğin ama henüz okuyamadığın yeni çıkan bir kitap?
Kesinlikle Kafes. İthaki çılgınlarca reklamını yapıyor, okumak için ölüyorum :D
4. İkinci yarıda çıkmasını çok beklediğiniz bir kitap? 
Her Gün'ün ikinci kitabı Another Day.
5. Sizi hayal kırıklığına uğratan kitap?
Karanlık Zihinler. Çok merak ediyordum ama bitiremedim bile. Çok sıkıcı :D
6. Sizi şaşırtan bir kitap?(İyi anlamda)
Silber olur mu? Kitap bir anda fantastiğe dönünce şaşırmıştım :D
7.Favori yeni yazarınız?
Kesinlikle David Levithan!
8.En yeni kurgusal aşkınız?
Kitap karakterleriyle böyle şeyler yapmıyorum :D
9.En yeni favori karakteriniz?
Me and Earl and the Dying Girl'den Greg :D
10.Sizi ağlatan kitaplar?
Ben kitap okurken ağlamam ama Her Gün ve Tek İsim Tek Kader ağlamalık kitaplardı bence. Belki Kurucunun Kızı da.
11. Sizi mutlu eden kitap?
Me and Earl and the Dying Girl'de baya gülmüştüm. Silber da çok tatlıydı, o da sayılır bence.
12. En beğendiğiniz kitaptan uyarlanan film? (Bence böyle daha güzel bir çeviri oldu :D)
Bu sene kitaptan uyarlanan film olarak sadece Labirent'i izledim. Onda da bazı değişiklikler vardı, güzel bir uyarlama değildi bence. O yüzden bu soruya cevabım yok :D
13.Bu yıl yazdığın favori kitap yorumun?

Yaşlı Adamın Savaşı herhalde :D

14.Bu yıl satın aldığın en güzel kitap?
Dış güzelliğe bakarak Trendeki Kız diyorum :D Silber'ın cildi de harika ama.

15.Yıl sonuna kadar neleri okumak istiyorsun?
Okunmayı bekleyen kitaplarımı :D Ama yıllık okuma hedefimi tamamlayınca yılın kalan zamanında rereadlerimi yapmayı planlıyorum.

Ben de Athena'nın Güncesi,Kalemşor ve Deniz'den Notlar'ı etiketliyorum. Kolay gelsin! :D


14 Ağustos 2015 Cuma

İçgüdü

Düşman bizdik. Siz ve ben. İnsanlar. İnsanoğlu! 

Kitap Adı: İçgüdü
Özgün Adı: Zoo
Kitap Yazarı: James Patterson & Michael Ledwidge
Çeviren: Mutlusel Reyhan Tuncay
Yayınevi: Nemesis
Sayfa Sayısı: 383
Baskı Yılı: 2014


Bu kez bizi öldürmeye çalışanlar ne robotlar ne de uzaylılar. Bu kez saldırı içeriden geliyor. Çok yakınımızdan! 

Bu kitabı aslında dizisiyle keşfettim. Zoo'yu izlemeye başladıktan sonra kitaptan uyarlandığını öğrendim ve o andan itibaren kitabı okumayı çok istiyordum. Ama kitap ve dizi arasında dağlar kadar fark var :D Dizide tüm bu insan-hayvan çatışması teorisini ortaya atan Oz'un babasıyken, kitapta kendisi. Bir sürü değişiklik var ya. Çıkarılan, değiştirilen ve sonradan eklenen karakterler. Yazarlar diziyi izliyorsa fenalık geçirir :D

Ama konu çok güzel. Şunu sorguluyor: Hayvanlar bir araya geldiklerinde bizim türümüzü çok rahat ortadan kaldırabilecekken, neden yüzyıllardır onları yememize, her türlü işte kullanmamıza ve sırf spor olsun diye öldürmemize izin veriyorlar? İşte kitapta hayvanlar artık "dur!" diyor ve çıldırmış bir şekilde insanları öldürmeye başlıyorlar. 



Ben böyle beni rahatsız eden kitaplar okumayı severim. Aslında vejetaryen olabilecek son insanım, koyu bir etçilim :D Ama neden hayvanları yiyoruz? Taksonomik olarak aynı ailede olduğumuz canlıları yiyoruz. Bunu arada düşünüyorum ve beni rahatsız ediyor. Kitap da size bu rahatsızlığı veriyor. Sadece yeme konusunda da değil. Niye doğada baskın tür biziz? Ayrıca söylemem spoiler olur ama hayvanlarda görülen bu ani davranış değişikliğine neden olan şeyi bulunca bu da rahatsız ediyor insanı. 

Hayvanlardaki davranış değişikliğini açıklayan kısmı da çok severek okudum. Diziyi izlerken hep merak etmiştim, birden ne oldu bu hayvanlara diye. Kitapta çok güzel bir teori var bence. Kitapta bir süre hayvan saldırılarından kurtulmak için topluca onları öldürme fikri konuşuluyordu. Ben de merak ettim, sonucunda ekosistem çökeceği için biz de yok olurduk. Ama yine de kendimizi korumak için böyle kitlesel katliamlar yapar mıydık acaba? 

Takıldığım bir nokta var ama :D Kitap boyunca dünyanın farklı yerlerinden hayvan saldırıları haberleri geliyor ama Türkiye'nin bahsi hiç geçmiyor. Biz insan değil miyiz, hayvanlar bize de saldırmıyor mu? :D

Kitabı çok beğendim ama sonu çok aceleye gelmiş gibiydi. Hani böyle bir sayfa sınırı varmış da onun dışına çıkmamak için üstünkörü yazılmış bir sondu bence. Birkaç alıntıyla bu yazı bitiyor :D

Tüm kıtalarda, tüm türler, aniden tek bir hayvana karşı hiper-agresif tavırlar sergilemeye başlamıştı. Düşman bizdik. Siz ve ben. İnsanlar. İnsanoğlu!

Yalnızca, bundan sonra kafeslere sürgün edilecek olan tür homo sapiens olacak givi görünüyordu.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Dediğim gibi sonu çok olmamıştı ama konu çok ilgi çekici ve özgündü. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Akıcı bir kitaptı. Zaten bölümler çok kısa. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviride de baskıda da beni rahatsız eden bir şey olmadı. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Tamamen uydurma :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Kapak ortalama bence. 

Final puanı: 3.6










12 Ağustos 2015 Çarşamba

Silber: Rüyalar Kitabı-1 (Silber, #1)

Kitap Adı: Silber
Özgün Adı: Das Erste Buch der Träume
Kitap Yazarı: Kerstin Gier
Çeviren: Firuzan Gürbüz
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 397
Baskı Yılı: 2015


Silber tıpkı Her Gün gibi herkeste görüp okumak için sabırsızlandığım bir kitaptı. O yüzden en son yaptığım kitap alışverişine ekledim ve çok bekletmeden okudum. Ben aslında kitabın türünü ve konusunu bilmiyordum o yüzden kitap fantastiğe dönünce bir şaşırdım :D Ama güzel bir kitaptı. Okurken çok keyif aldım.

Silber Almanca'da gümüş demek. Kitapta da ana karakterimiz Liv'in soyadı olarak geçiyor. Liv, kızkardeşi, annesi ve bakıcılarıyla birlikte göçebe bir hayat sürüyor. Çünkü annesi öğretmen :D Sürekli taşınıp duruyorlar. En son taşındıkları yerde de annesi bir adama aşık olunca onun evine taşınmaya karar veriyorlar. 

Liv, burada üvey abisi Grayson ile tanışıyor ve onların çevirdiği işlere ortak oluyor :D Bu arada rüyalara falan giriyor. Kitapta gerçek hayat kadar rüyalar alemini de okurken buluyoruz kendimizi. Ben bir süre inanamadım. Mutlaka altından bir şey çıkar diye düşünüyordum ama baya rüya içinde buluşup konuşabiliyorlar :D


Öyle işte, kitabı sevdim. Liv'i özellikle sevdim. Acayip komik ve zeki bir kız. Ama ufak bir şeye takıldım okurken. Liv aslında 16 yaşında ama kitabın çoğu yerinde bu bilgiyi unuttum ben. Sanki daha büyük gibiydi ya da bana öyle geldi bilmiyorum :D

Kitap öyle bir yerde bitti ki, gerçekten "aslında her şey yeni başlıyorj" dedirtti. O yüzden ikinci kitabı çok merak ediyorum. Böyle bitmeseydi bile yine devamı merak edecektim çünkü blogu kimin yazdığını da çok fena merak ediyorum. Onu öğrenemeden bu seri biterse olay çıkarırım :D

Bu arada Kerstin Gier, Aşk Tüm Zamanların İçinden Geçer serisinin yazarıymış. Kitabın sonunda serinin reklamları var. İlk gördüğümde ne alaka falan demiştim, sonradan öğrendim :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Konu hem rüyalar açısından hem de Grayson'ların yaptığı şeyden dolayı çok ilginçti bence :D Kurgusu da güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Goodreads'e de yazmıştım, okuduğum en akıcı kitap olabilir. Bir baktım, bir oturuşta 150 sayfa okumuşum :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal ismin dibi ya :D Rüyalar Kitabı-1 kısmı bile çevrilmiş :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Ya şömiz çok tatlı, içinde kırmızı cilt olması daha tatlı :D

Final puanı: 5


9 Ağustos 2015 Pazar

Me and Earl and the Dying Girl

Kitap Adı: Me and Earl and the Dying Girl
Kitap Yazarı: Jesse Andrews
Çeviren: -
Yayınevi: ABRAMS
Sayfa Sayısı: 232
Baskı Yılı: 2012


Bu kitap benim ilk İngilizce okuma denemem. Sonunda! Aslınd İngilizce seviyem iyi olmasına ve zaten sınav hazırlıklarında falan bolca okuma yapmama rağmen İngilizce roman okumaktan korkuyordum :D Okumaya başlarım, anlamam ve moralim bozulur diye :D Ama gayet anladım yani :D

Bu kitabı Ecmel'de görmüştüm. O çok beğenmişti ve birkaç vlogunda bahsetmişti. Benim de ilk gördüğümden beri aklımda. Kitabı indirdim, öylece bekliyordu. Artık tamam ben bu kitabı okuyacağım dedim ve başladım. 

Ama şunu da söylemeliyim ki, ilk kez İngilizce roman okuyacaksanız bu kitap doğru tercih olmayabilir. Çünkü kitapta iki ergen erkek var ve tahmin edersiniz ki kötü bir İngilizce konuşuyorlar. Argolar falan havada uçuşuyor :D O yüzden anlaşılması biraz zor gelebilir. Zaten kitabın içindeki karakter, Greg, bu kitabı yazıyor. Kitabı bitirirken de "Bu kitap İngilizce için bir utançtır. Hatta tüm diller için." diyor :D 



Konusuna biraz bakalım. Greg, esas oğlanımız :D Klasik ergen erkek. Okulu falan çok sallamıyor. Okuldaki temel felsefesi, görünmez olmak. Aslında herkesle arkadaş gibi gözüküyor ama hiç kimsenin grubuna girmeyip hiç kimsenin dikkatini çekmemeye çalışıyor. Dolayısıyla hiç gerçek arkadaşı yok, tabii Earl dışında. 

Earl de kötü bir ailede yaşayan, biraz kaybolmuş bir çocuk bence. Greg'le takılıp film izliyorlar ve o filmleri amatör kamerayla tekrar çekmeye falan çalışıyorlar. 5-6 tane filmleri var ve hepsi birbirinden rezalet :D

Bir de Rachel var. Dying Girl kendisi. Greg'le bir ara çıkmışlar gibi bir şey. O yüzden lösemi olduğunu öğrendiklerinde annesi Greg'den Rachel'a arkadaşlık yapıp onu eğlendirmesini istiyor. Kitap da böyle başlıyor işte. Daha önce hiç arkadaşı olmayan Greg, önceden terk ettiği kızla tekrar arkadaşlık yapmaya çalışıyor :D

Kitap çoğunlukla çok komikti. Gerçekten Greg de Earl de komik çocuklar. Ama sonlarında birden hüzünlendi. Greg'e falan baya üzüldüm. Ne güzel gülüp eğleniyorduk, niye böyle oldu dedim. Aşağıya hoşuma giden birkaç alıntı bırakıyorum. Kitap İngilizce olduğu için alıntılar da öyle haliyle :D

Girsl like good-looking guys, and I am not very good-looking. In fact, I sort of like a pudding.

It's somehow worse to draw attention to the fact that there are two boobs. I don't know why this is, but it's true. "You have nice boobs." Bad. "You have two nice boobs." Worse. "Two boobs? Perfect." F minus.

You can't even fart in there. You have to go out into the hall or something to fart. Or you could just never fart, then who knows what would happen. 

When you convert a good book to a film, stupid things happen. 

Kitabı hem kindledan hem de İngilizce olarak okuduğum için puanlamada biraz değişiklik yapmam gerekti. Çeviri ve baskı kalitesi ile orijinal isim puanlarını diğerlerine dağıttım. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%45): 3/5
Öyle vay bee dediğim bir konu ve kurgu yoktu ama okuması keyifli vir kitaptı. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Anadilimde okuduğum bir kiTaba göre bir tık daha yavaş ilerledim ama bunun kitapla alakası yok tabii :D

Güzel kapak (%10): 5/5 
Ya kapağı çok güzel. Kesinlikle alıp kitaplığıma dahil edeceğim! :D

Final puanı: 3,65





7 Ağustos 2015 Cuma

Her Gün (Every Day, #1)

Her gün farklı bedende. Her gün farklı hayatta. Her gün aynı kıza aşık.

Kitap Adı: Her Gün
Özgün Adı: Every Day
Kitap Yazarı: David Levithan
Çeviren: Derya İmer Aydınlık
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 331
Baskı Yılı: 2015


A'nın arkadaşı yok. Ebeveyni yok. Ailesi yok. Mülkü yok. Evi bile yok. Çünkü her sabah başka birinin bedeninde uyanıyor. Her sabah farklı bir yatak. Farklı bir oda. Farklı bir ev. Farklı bir hayat. 

Ya bu kitap haaarikaydı. Gerçekten çok beğendim. Okuduğum ikinci David Levithan kitabı. İlkinde olduğu gibi bu da böyle dağıtıp gitti beni. Sayfalar boyunca A'nın sevdiği insana dokunurken, sarılırken, onu öperken aslında bunları gerçekten yapamayışını okudum. Hiçbir zaman da bunları yapamayacak oluşunu. Ama A'yı çok sevdim. Kitap bitene kadar bu kadar fazla insanın hayatına dokunmayı da çok sevdim. 

Kitap gerçekten çok güzel. Sizi üzüyor ama okuması çok keyifli. Kitabı bitirince hikayenin verdiği üzgünlük yetmezmiş gibi bir de bittiği için üzüldüm. Kitap sadece 331 sayfa ve çok az geliyor. Ama sonra bir seri olduğunu ve devam kitabı olduğunu keşfettim. Yaşadığım sevinci tarif edemem, baya çocuk gibi sevindim :D 



Ayrıca bir de ara kitap gibi bir şey var: Six Earlier Days. Elimizdeki kitap 5994. günden başlıyor. Bu ara kitap da A'nın daha önceki altı gününü daha anlatacak bize. Anladığım kadarıyla sadece e-book versiyonu var. Ama internetin altını üstüne getirdiğim halde bulamadım. O yüzden dayanamayıp Amazon'dan alacağım sanırım :D 

David Levithan kitaba çok güzel düşüncelerini serpmiş yine. "Ben hiç cinsiyete aşık olmadım. Bireylere aşık oldum." demiş mesela. Onur Yürüyüşü'nü (Çevirmene not: Gurur yürüşü değil, Onur Yürüyüşü :D) protesto edenler için "Şenlikleri protesto eden birkaç insanın olduğu bir köşeye geldik. Bunu hiç anlamıyorum. Bazı insanların kızıl saçlı olmasını protesto etmek gibi bir şey." diye düşünmüş A.

Aşağıda hoşuma giden birkaç alıntı daha var:

"Protestoculardan birinin pankartı gözüme takıldı. Homoseksüellik şeytanın işidir, yazıyordu. Bir kez daha insanların korktukları her şey için nasıl da şeytanı kullandıkları aklıma geldi. Şeytan kimseye bir şey yaptıramaz. İnsanlar bir şeyler yapar ve sonrasında suçu şeytana atarlar." 

"Çünkü öldüğümüzde yediğimiz her hayvanın da bizi yeme şansı olacağına dayanan bir teorim var. Yani, etobursan ve yediğin tüm hayvanları hesaba katarsan... Eh, Araf'ta çiğnenerek uzunca bir vakit geçireceksin demektir."

"Vejetaryenim çünkü bence diğer bilinçli yaratıkları yemek yanlış."

"Bazı insanlar, zihinsel hastalığın ruh haliyle, kişilikle ilgili olduğunu düşünürler. Depresyonun sadece bir tür hüzün olduğunu, Obsesif Kompülsif Bozukluğun bir tür titizlik olduğunu zannederler. Bedenin değil, ruhun hasta olduğunu düşünürler. Bu konuda seçme şansınız olduğuna inanırlar." 

Kitabı bitirdikten sonra kendimde bir şey fark ettim. İlk kez bir karakter 'acaba şimdi ne yapıyordur?' diye düşündüm. Kitabı baya sevdim yani :D Neyseki Another Day ile A'yı tekrar görebileceğiz. Umarım çok beklemeyiz :D

Özgün konu ve kurgu (%35): 5/5
Nefisti.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Nasıl bittiğini anlamadım.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gurur Yürüyüşü'ne takılmış olsam da bir sorun yoktu :D

Orijinal isim (%10): 5/5
Pegasus her zaman yapmaz bunu, değerini bilelim :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı aslında harika değil ama kitap tam puanı hakediyor :D

Final puanı: 5

6 Ağustos 2015 Perşembe

Yaz Etkinliği

Selaam,

Uzun zamandır böyle tag falan yapmıyordum. Minerva'dan Notlar beni etiketlemiş. Hemen başlayalım!

1) Klasik bir soruyla başlayalım; senin için 3 kelimeyle yaz mevsimi neyi ifade ediyor?

İğrenç sıcak, ter, sokakta bağıra çağıra oynayan çocuklar :D


2) Yaz aylarında ne sıklıkla kitap okuyorsun?

Her gün yaklaşık iki saat okuyorum.

3) Yaz aylarına daha uygun olduğunu düşündüğün kitap türleri var mı?

Ben böyle zamana göre ayrım yapmam. Zaten okuduğum türler belli, yine onu okurum :D

4) Plajda kitap okuyanlardan mısın? Eğer öyleyse en son hangi kitabı okudun?
Hayır :D



5) Ve son soru; senin için yaz mevsimi hangi renktir?
Ter mavisi :D Hiç sevmiyorum yazı ya :D


Kimler yaptı kimler yapmadı bilmediğim için birilerini etiketlemiyorum. İsteyenler yapabilir! 

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Kızıl Yükseliş (Red Rising, #1)

Ben dünyaları ateşe verecek kıvılcımım. Ben zincirleri kıracak çekicim. Ben halkımın ve esaret içinde yaşayan herkesin umuduyum.

Kitap Adı: Kızıl Yükseliş
Özgün Adı: Red Rising
Kitap Yazarı: Pierce Brown
Çeviren: Selim Yeniçeri
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 445
Baskı Yılı: 2015


Hiçbir kitap için beklentinizi yüksek tutmayın. Kızıl Yükseliş'te bu hataya düştüm. Kitabı uzun süredir okumak istiyordum ve çok merak ediyordum. O yüzden beklentim uzaya falan çıkmıştı :D İşte bu yüzden, kitap aslında güzel olsa da bir türlü beni heyecanlandıramadı. Belki hayranı olacağım bir kitabı "ee ne olmuş yani" modunda okudum sürekli :D

Kitabın konusu azıcık şöyle: İnsanoğlu yine Mars'a gitmiş. Darrow'da Mars'ta maden kazıcısı olarak görev yapan 16 yaşında bir çocuk. Gezegene gelen öncü grup Mars'ı sonradan gelecek olanlar için yaşamaya hazır hale getirmekle görevli. Acaba? :D



Kitap bana çoğunlukla Açlık Oyunları'nı (özellikle şu ormanın ortasında buldukları ziyafet masası sahnesinde) biraz da Harry Potter'ı (danışamanlar kısmıyla :D) hatırlattı. Ya güzel bir kitap aslında. Konu güzel. Kitap boyunca tempoyu ayakta tutan bir savaş ortamı hakim, o da güzel. Darrow'un evrimi inanılmaz :D Ama nasıl desem, o elektriği alamadım kitaptan :D Okurken gerçekten heyecanlanmadım yani. Bir Ölümcül Kaçış'ı, bir Evrenin Ötesi'ni okurken olduğu gibi sayfaları çılgınca çevirip okumaya devam etmedim yani. 

Ama güzel bir yerde bitti kitap. O yüzden ikinci kitabı merak ediyorum. Darrow biraz iktidar aşkıyla gözü dönmüş ve hedefinden şaşmış gibiydi :D İstediğini yapabilecek mi merak ediyorum. 

Şimdi düşününce şunu fark ettim. Normalde her zaman kitapları filmlerine tercih ederim ama Kızıl Yükseliş için güzel bir film çekilirse bana daha çok keyif verebilir. Bu arada kitapta en sevdiğim karakter Sevro oldu :D 

Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Mars'ı görünce gözlerim parladı ama çoğu zaman o gezegende olduğumuzu unuttum kitapta. Ama güzel bir konu ver kurgu vardı. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Sürükleyiciydi bence sorun yoktu. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Kitapta evlilikÇağı, taramaEkibi, başSözcü gibi birleşik yazılan bir sürü kelime grupları var. Başta yazım hatası sanmıştım ama hikayeye özgü şeylermiş :D Çeviride bir sorun yoktu.

Orijinal isim (%10): 5/5
Pegasus gözlerimi yaşartıyor :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Dikkat çekici bir kapak :D

Final puanı: 4,15