29 Mayıs 2015 Cuma

Vlog | Kitap Alışverişi

Selaam,

İkinci vlog denememle karşınızdayım. Arayı fazla açmadım ve ilk videoda bahsettiğim gibi kitap alışverişi videosu çektim. Kitaplarla ilgili bir şey sormak isterseniz buraya ve videonun altına yazabilirsiniz. Video önerileriniz varsa onları da paylaşabilirsiniz.

Videoyu nasıl bulduğunuzu yazmayı, beğenmeyi ve kanala abone olmayı unutmayın! :D

26 Mayıs 2015 Salı

Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları

Kitap Adı: Bayan Peregrine'in Tuhaf Çocukları
Özgün Adı: Miss Peregrine's Home For Peculiar Children

Kitap Yazarı: Ransom Riggs
Çeviren: Fethi Aytuna
Yayınevi: Sayfa 6
Sayfa Sayısı: 358
Baskı Yılı: 2013


Goodreads'de bu kitapla ilgili sürpriz gelebilir demiştim, geldi :D İlk vlog denemem vatana millete hayırlı olsun ! :D




Lütfen videoyu izledikten sonra videonun altında ya da buraya yorum atın, videoyu ve kitabı nasıl bulduğunuzu yazın. Tabii ki beğenmeyi ve kanala abone olmayı da unutmayın! :D Bu arada videoda sesim çok değişik çıkmış, kendi sesimi tanıyamadım :D


Videoda kitabın puanını söyleyemiyorum, çünkü hesaplamamıştım :D Şimdi hesaplayalım:


Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Fotoğraflarla kurgulanması çok hoşuma gitti.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5 
Akıcıydı genel olarak

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Çeviri de baskı da güzeldi.

Orijinal isim (%10): 2/5
Gerçek ismi Payan Peregrine'in Tuhaf Çocuk Evi :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Kapak da fena değil.

Final puanı: 3,75

24 Mayıs 2015 Pazar

Eurovision 2015



Sercan'da görünce ben de sonuçlarla ilgili bir yazı yazayım dedim :D Bu sene yeni bir şey denedim ve Eurovision'dan önce şarkıların hiçbirini dinlemedim. Öyle önceden defalarca dinleyince tadı kaçıyor gibi geliyordu :D

Here are the results:



1. yarı finalle başlayalım. Benim bu partta favorilerim Moldova, Belçika, Danimarka, Rusya, Arnavutluk ve Gürcistan'dı.

Moldova

Ben bu şarkıyı sevmiştim, baya eğlenceli ama finale çıkamadı :D Aslında kıl payı kaçırmış, çünkü yarı final oylamasında 11. olmuş



Belçika

Bu şarkı da çok güzeldi. Ama şarkıcı bi garip gelmedi mi size de? Mimiklerinde ve ağzında bir şey var :D Kendi yarı finalinde 2. oldu, finalde de 217 puanla 4. oldu.



Danimarka ve Arnavutluk şarkıları da güzeldi. Zaten hepsini çalma listeme ekledim, dinliyorum :D Gürcistan biraz Ruslana çakması gibiydi ama şarkı güzeldi :D Danimarka da finale çıkamadı, kendi yarıfinalinde 13. oldu. Finalde Gürcistan 11, Arnavutluk 17. oldu. Rusya bir ara kazanacak gibiydi, ama sonunda İsveç eze eze kazandı :D Kendi yarı finalinde 1. olsa da finalde 303 puanla 2. sırada kaldı. Ama bir ilke imza attı, ilk kez ikinci olan şarkı 300 puanı geçti.

2. yarı finalde favorilerim Litvanya, İsrail ve tabii ki İsveç'ti. Açıkçası ben Azerbeycan'ın şarkısını çok sevmedim.

Litvanya



Bu şarkı da gayet güzeldi bence. Ama sadece 30 puan alarak 18. sırada kaldı.

İsrail



Çok eğlenceli değil mi ya? Oy verebilseydik muhtemelen İsrail'e oy verirdim. Bayıldım şarkıya, deli gibi dilniyorum :D Finalde 97 puanla 9. oldular. Birinci olmasını ister miydim emin olamıyorum çünkü Eurovision İsrail'e gitseydi Türkiye de dahil birçok ülke çekilirdi bence. Yine de let me show you Tel Aviv! :D

İsveç



Veeee İsveç! İsveç kazanacak diye tahmin etmiştim ve kazandı! Henüz dört ülke oy vermemişken matematiksel olarak kazanmıştı zaten, yarışmayı 365 puanla kapattı. Sahne şovu harikaydı, şarkı tam Eurovision şarkısıydı. Kendi yarı finalinde de birinci olmuştu zaten. Congratz Sweden! Grattis Sverige!

Big 5, İtalya hariç şaşırtmadı :D Direkt finalde yarışan 7 ülkenin 4'ü son dörtteydi :D İtalya'ya çok şaşırdım ben, çünkü big 5 genelde fos çıkıyordu. İtalya baya zorladı, zaten puanlar en başından beri İsveç, Rusya ve İtalya arasında döndü. Ama yine de 3. sırada kaldı. Fransa kendini geliştirerek 4 puan aldı, geçen sene 3 almışlardı :D

Ve Avusturya... Avusturya da bir ilke imza attı. İlk kez bir ev sahibi kendi düzenlediği organizasyondan sıfır puanla ayrıldı. 40 ülke oy kullandı ve Avusturya hiçbirinden tek bir puan bile alamadı. Şarkı çöptü zaten :D Geçen sene birinci olan Avusturya bu sene Almanya ile birlikte sıfır çekti.

Son olarak Azerbeycan. Başka şarkıları çok beğensem de kalbim tabii ki Azerbeycan'daydı. Ama bence şarkı sıkıcıydı. Zaten kendi yarı finalini 10.sıradan zar zor geçti. Finalde de sadece 49 puan alarak 12. oldu.

İşte bu kadar, seneye muhtemelen Malmö'de oluruz :D

22 Mayıs 2015 Cuma

Geceyarısı Güneşi (Twilight, #1.5)

Kitap Adı: Geceyarısı Güneşi
Özgün Adı: Midnight Sun

Kitap Yazarı: Stephenie Meyer
Çeviren: olimbera
Yayınevi: --
Sayfa Sayısı: 304
Baskı Yılı: --


Bir çılgınlık yapıp Alacakaranlık serisinin ara kitabı olan Midnight Sun'ı okudum. 2008 yılında Meyer bu kitabı yazmayı sürdürürken, 12 bölümü internete sızdırılmış. Meyer de bunun üzerine yazmayı bırakmış ve hatta "Bu ruh haliyle yazarsam orjinal hikayeye sadık kalamam ve tüm Cullen'lar ölür." demiş :D "Herkes bu olayı unuttuktan sonra yazmaya devam edebilirim." de demiş ama maalesef devam etmedi.

Neyse, e-bookları karıştırırken bu kitabı buldum ve merak edip okudum. Gerçekten bu dünyaya geri dönmüş olmayı çok sevdim. Kitabı okurken acayip keyif aldım ve hatta eğlendim. Bella'nın sakarlıklarını özlemişim :D Alice'i de çok özlemişim :D Ben bu seriyi filmleri çıkmadan ve bu kadar popüler olmadan önce okudum. O yüzden boku çıkmadan okuma fırsatını da yakaladım. Ve gerçekten ergenlerin eline düşmeden önce bu seriyi çok sevmiştim, doğrusu hala da seviyorum. 

Aslında düşününce her kitapta bir grup insanın aşık olduğu bir karakter mutlaka oluyor. Ama sanırım bu Edward'da patladı, öyle böyle değil :D Bir kitap karakterine aşık olmayı, onun için baya ölmeyi falan anlayamıyorum, hiç de anlayamayacağım :D Bir de şunu merak ediyorum, bu ilgi kitaptaki Edward'a mıydı yoksa onu oynayan Robert Pattinson'a mı? 

Bu seri benim düzenli kitap okumaya başladığım ilk zamanlarda okuduğum kitaplardandı ve seriyle ilgili komik bir anım da var :D Alacakaranlık benim ilk seri deneyimimdi. O yüzden baya ilk kitap hangi sahnede bittiyse ikinci kitabın da tam olarak o noktadan başlayacağını düşünmüştüm. İlk kitap yanlış hatırlamıyorsam bir dans sahnesiyle bitiyordu, ikinci kitap da oradan başlamayınca bi şaşırdım, dedim kitap mı eksik falan :D Elimdeki kitap da korsandı zaten, baya şüphelendim. Neyse, çok gülmeyin :D


Biraz da kitaptan bahsedeyim, Geceyarısı Güneşi aslında ilk kitabın Edward versiyonu. Yani bu sefer anlatıcı Bella değil, Edward. Ama Meyer hikayeyi biraz değiştirmiş, niye yapmış anlamadım. Bella'nın vampir olayını öğrendiği sahne komple değişik. Bir de şu yemekhanedeki meşhur elma sahnesi hiç yok. 

Kitap basılmadığı için haliyle elektronik versiyonu var sadece. Okumak istediyseniz, Meritokrasi ağının vasat kitaplar kategorisinde bulabilirsiniz. Bulamazsanız da aşağıya bir yere yazın, ben size mail ile ulaştırırım :D Bu arada bu vasat, içerikle ilgili değil, epub versiyonunda bazı hatalar olduğu için oraya atılmış :D Ama okumayı engelleyecek hiçbir şey yok, merak etmeyin.

Belki oturup filmini de izlerim. Aslında benim favorim 4. filmin ikinci partı. Çünkü savaş sahnesi müthişti benim için, çok iyiydi. Filmde var mıydı hatırlamıyorum ama kitaptan Bella'nın avlanma sahnesine de bayılmıştım. Neyse, ben baya Alacakaranlık fanı çıktım :D

Ya bu kitaba puan vermek çok garip olacak çünkü bir yayınevi tarafından basılmadı :D

Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Vejetaryen vampirlerle ilk tanışmamız bu seriydi, değil mi? 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Su gibi aktı :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Baskı olmadığı için yalnızca çeviriyi puanlıyorum. O da profesyonel bir çevirmen elinden değil sanırım ama bir sorun yoktu.

Orijinal isim (%10): 5/5
Aynen çeviri. 

Güzel kapak (%5): 3/5 
Üstteki fan kapağına veriyorum puanı da :D

Final puanı: 4,55

20 Mayıs 2015 Çarşamba

Kızıl Ejder (Hannibal Lecter, #1)

Kitap Adı: Kızıl Ejder
Özgün Adı: Red Dragon

Kitap Yazarı: Thomas Harris
Çeviren: Pınar Öcal
Yayınevi: Nemesis
Sayfa Sayısı: 462
Baskı Yılı: 2014


Kızıl Ejder, Hannibal serisinin ilk kitabı. Ben bu kitabı başka bir kitapta keşfettim :D Ama kitabın adını hatırlayamıyorum. Oradaki katil bu kitabı okuyor ya da kitaptan alıntı yapıyordu. Bunu da net hatırlamıyorum :D Neyse dedim ki katil bu kitabı okuyorsa bu kitap iyidir. CNR'dan almıştım ilk kitabı. Keşke tüm seriyi alsaydım dedim sonradan, kapakları falan çok güzel :D

Kitapta kendini Kızıl Ejder olarak tanıtan ve aileleri öldüren manyak bir katili okuyoruz. Aslında katil ile ilgili bir teşhisim var ama söylersem fena spoiler olur :D Ama bir kişilik bozukluğu var, adam baya büyük bir klinik vaka. Bu kadarından zarar gelmez :D

Thomas Harris bu türün babası falan diyorlar ama benim daha çok sevdiğim bir sürü gerilim ve polisiye kitabı var :D Ya kitap aslında güzel ama böyle efsane falan değil yani. Gerçekten kendi türünde ilk sırada değil bence. Ama yazar çok sağlam yazmış. Kitabın başlarında katili size açıkça gösteriyor, sonra sonlara yaklaştığınızda öyle bir şey patlatıyor ki "oha katil bu değilmiş, kim o zaman" oluyorsunuz :D Sonra işte başka şeyler keşfediyorsunuz, baya iyi yani :D



Kitapta Hannibal da var aslında ama çok arka planda. Yani bir şeyler olmuş ve Hannibal'ı akıl hastahanesine kapatmışlar. Sanırım onun hikayesini üçüncü kitapta okuyacağız. Okuyalım da zaten, yoksa böyle çok havada kalır.

Kitabın sonunda ayrı bir şey daha oldu. Son 20 sayfaya girdiğimde her şey çözülmüştü, okuyorum ama bir yandan da "yazar bize niye hala okutuyor, bitti işte her şey" diye söyleniyorum :D Sonra ortalık yine karıştı, bu kısım da güzeldi :D

Serinin devam kitapları e-book olarak bende var ama hemen okumayı düşünmüyorum. Belki birkaç kitap sonra okurum. İşte bu mesele, kitap aslında güzel ama bana hemen ikinci kitabı okutmuyor.

Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Klasik bir polisiyeden farklı olan pek bir şey göremedim. Emekliye ayrılmış bir polis, karısıyla arası pek iyi değil, sonra tekrar göreve çağırılıyor falan :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5 
Akıcılıkta bir problem yoktu. Bu tarz kitaplar hep akıcı olur zaten.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzel bir çeviriydi.

Orijinal isim (%10): 5/5
Red Dragon!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Bu kitap önceden Altın Kitaplar'daymış ve kapağı çok kötüymüş. Nemesis almış ve bu süper kapağı basmış, bravo Nemesis! :D

Final puanı: 4,2


15 Mayıs 2015 Cuma

Yabancı (Alinated, #1)

 Uzaylılar insanlarla iki yıl önce bağlantı kurdu.

Kitap Adı: Yabancı
Özgün Adı: Alinated

Kitap Yazarı: Melissa Landers
Çeviren: Demet Orhan
Yayınevi: Go!
Sayfa Sayısı: 423
Baskı Yılı: 2014


Bu benim ilk young-adult kitabım heralde. Emin olamıyorum çünkü kitap türlerini çok ayırt edebilen biri değilim :D The 100 ya da Evrenin Ötesi falan young-adult sayılmaz di mi? :D Neyse, hem young-adult olduğu için hem de lisede falan geçiyor diye duyduğum için beklentim çok düşük düzeydeydi. Ama kitabı beğendim, yani beklediğimden daha çok beğendim. 

Kitabın içinde uzaylı varsa o kitabı severim zaten ben. Yazar yabancıda uzaylıları çok farklı işlemiş aslında :D Çünkü kitapta başka bir gezegende yaşayan uzaylılarla kontak kurulmuş zamanında. Şimdi de iki tür arasında ittifak yapılması için öğrenci değişim programı uygulanıyor. Öncelikle onlardan bir çocuk, yani Aelyx bir yıl kalmak için bize geliyor. Sonra da bizden biri, yani Cara L'eihr gezegenine gidecek. Bomba değil mi :D

Uzaylı kitaplarını seviyor olmamın bir nedeni de aslında şu. Kendi türümüzü farklı bir akıllı yaşam formunun gözünden görme fırsatı veriyor bize. Ben bunu çok seviyorum. Üremeyi kontrol altına almış, bunu duygusal boyutlardan tamamen soyutlamış bir türe bizim ilişkilerimiz çok garip geliyor mesela :D 



Aslında benim planım kitabı bu akşam bitirip yazısını da yarın girmekti. Ama son yüz sayfaya girince kitap inanılmaz hareketlendi. Ben de merak ettim, o yüzden oturup bitirdim. Bu aralar okuma hızımdan çok memnunum gerçekten. Yaklaşık 3 günde bir kitap bitiriyorum. Tabii finaller kapıda olduğu için yakında bu hızdan eser kalmayacak, o ayrı konu :D

Ayrıca kitaptaki "dünyaperver"lere uyuz oldum. Manyak mısınız ya insan uzaylıları neden istemez :D Dünya dışı yaşama kesinlikle inanan, hatta çoktan akıllı yaşam formlarıyla temas kurulduğu halde kamuoyuna açıklanmadığını düşünen biri olarak kesinlikle L'eihr fanı olurdum :D

Kitapla ilgili tek sorunum var, o da kapağı. Mis gibi uzaylı kitabına niye ergen kapağı basıyorsunuz :D Gerçekten böyle kapaklar beni kitaptan uzaklaştırıyor. Bilmiyorum yani, kapağı sevenler de olabilir ama bence hiç güzel değil. Kapağını beğenmediğim için bugüne kadar ne kadar güzel kitaplar kaçırdım belki de. Ama Go'nun mıknatıs kapağı olayı kurtarıyor biraz :D

Son olarak kitapta bazı artikelli kelimler görünce acaba yazar Fransız mı diye düşündüm ama değil galiba. Sadece uydurduğu kelimeler Fransızcaya benziyor sanırım :D


Özgün konu ve kurgu (%35): 5/5
Uzaylılarla gezegenler arası öğrenci değişim programı. Daha özgün ne olabilir? :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Gayet sürükleyiciydi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviri de güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
Alinated!

Güzel kapak (%5): 2/5 
Tam kitap beş puana doğru gidiyor derken geldik kapağa :D Ben kapağı gerçekten sevmedim, mıknatısın hatrına veriyorum bu puanı :D

Final puanı: 4,85

12 Mayıs 2015 Salı

Amatörler

Kitap Adı: Amatörler
Özgün Adı: Amateurs

Kitap Yazarı: Marcus Sakey
Çeviren: Seçil Ersek
Yayınevi: Koridor
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2014


Şöyle düşünün.
Bir cinayetle suçlanıyorsunuz ve şüpheli dört kişisen birisiniz.
Önünüzdeki seçenekler:
Ya susacaksınız.
Ya suçluyu ele vereceksiniz.
Ya da hepiniz aynı hikayeyi anlatacaksınız.

Nasıl? Heyecanlandınız di mi? Ama üzgünüm, kitapta böyle bir şey olmuyor. Koridor ne güzel orijinal adı kullanmış diye sevinirken (ki neredeyse hiç yapmaz bunu :D) şimdi de arka kapak vakası çıktı. Arka kapakta oyun teorisi falan filan var ama kitapta bunu göremiyoruz. Tamam arka planda birkaç kez adı geçiyor ama üstte bahsedildiği haliyle kesinlikle yok.

Kapağın neresinden tutsam hiç bilmiyorum. Çünkü kitabın 150. sayfasına geldiğinizde öğrendiğiniz cinayeti laaaap diye arka kapağa yazmışlar. Şaka mı bu? Bütün olayı başlatan noktayı, nasıl arka kapağa yazarsınız? Üstelik kitapla alakası olmayan şeylerin içine? 

Ben aslında bu kitabı uzuun zaman önce aldım, düşündüm ne zaman diye ama bulamadım :D Bir ara da bu kitapla ilgili birinin yorumunu okumuştum. Hiç beğenmediğini falan söylemiş, hatta o da arka kapakla ilgiliydi galiba. O yüzden çok ön yargılıydım kitaba, baya okumaktan korkuyordum :D



Ama iyi ki okumuşum, kitabı beğendim. Kitap inanılmaz akıcı, bir oturuşta rahat 200 sayfa okutuyor. Konu da güzel, aksiyon hiç düşmedi. Güzel kitap yani, arka kapak saçmalığına takılmayın :D Kitabı beğendim ama kitabın başında tam 3 sayfa övgü cümleleri var. Bu kadar da değil yani, abartmayın :D

Kitapta bir oyun teorisidir gidiyor. Ben de oturdum sizin için araştırdım. Aslında daha önce derste duyduğumu hatırlıyorum ama ne olduğunu hatırlayamadım. Sanırım o dersi dinlememişim :D

Oyun Teorisi, belirli bir hedefe yönelik karar verme gücüne sahip birimlerden oluşan sistemleri incelemekte kullanılan matematiksel bir yöntemdir. (Şunun sonuna metin içi kaynak koymamak için zor tuttum kendimi :D) Yani, bireyin başarısı diğerlerinin seçimine bağlıysa böyle durumlarda olası davranışların matematiksel olarak hesabı. Başlangıçta ekonomide falan ortaya çıkmış, sonra diğer bilim dallarına da geçmiş, sonra filmlere konu olmuş. Survivor gibi yarışmalarda bile gözlenebileceği söyleniyor. 

Aslında tam da üstte anlatılan şey. Keşke kitapta bu oyun oynansaydı, süper olurdu. Çünkü ben arka kapağı okuyunca (ah o arka kapak) baya dört kişinin sorgulandığını, böyle seçimler yapmak zorunda kaldıklarını düşünmüştüm.

Konudan çok bahsetmek istemiyorum, spoilerın babası var zaten :D Ama olayın etrafında döndüğü dört kişiden de arka kapakta bahsedilmiş. İnanılmaz sıradan dört insan, sonra hayatları çılgına dönüyor.

Son olarak, bu aralar ne kadar hızlı kitap bitirdiğimi fark ettiniz mi? Alkış bana :D

Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Konu baya ilginçti aslında, güzeldi yani :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Koridor'dan çıkan ve sürükleyici olmayan 3 tane falan kitap okudum herhalde şu ana kadar

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Ya kültürel uyarlamalara bayılıyorum. "Ne bokuma öğrendim bunu." gibi bir cümle vardı, acayip bayıldım :D

Orijinal isim (%10): 5/5
Gözlerimi yaşarttın Koridor :D

Güzel kapak (%5): 0/5 
Şu arka kapak bombalarının puanını nereden kırsam diye düşünüyordum, buradan kırıcam :D Aslında ön kapak güzel, onu sevdim.

Final puanı: 4,4




11 Mayıs 2015 Pazartesi

Et

NE YİYORSAN O'SUN


Kitap Adı: Et
Özgün Adı: Meat

Kitap Yazarı: Joseph D'Lacey
Çeviren: Barış Emre Alkım
Yayınevi: Minima
Sayfa Sayısı: 351
Baskı Yılı: 2009


Ben bu kitabı ilk kez ukitapta görmüştüm ve o zaman istek listeme ekledim. Daha sonra yine oradan takasla buldum ve aldım. Bir süredir elimde bekliyordu, sonunda okuma fırsatı buldum. Kapağındaki yazı çok çarpıcı: Ne yiyorsan o'sun! Kitap etin kutsal olduğu bir kasabayı anlatıyor. Aslında et kutsaldır olayını ilk gördüğümde et yemediklerini düşünmüştüm. Ama aksine bu kasaba halkı sadece et yiyor. Ayrıca ete herkes sahip olamadığı için bazı insanlar hiçbir şey yiyemiyor. 

Kasaba halkı Tanrının bu kasabayı yoktan yarattığına, oradaki insanları özel kıldığına ve onlara kutsal yiyecek olarak hayvanları gönderdiğine inanıyor. Bu yüzden hayvanlara saygı sonsuz ve kasabada her insan yaşayamıyor. Soyadlarına göre falan yaşama hakları var. Hayvanlara saygısızlık yaparsan ya da dini öğretileri reddedersen kadabada yaşamaktan men edilirsin ve "eğer kasaba halkından değilsen etsindir." 

Baya ceza olarak insanları o et üretim zincirine sokup onları yenilebilir ete dönüştürüyorlar. Bu bölümü dehşetler içinde okudum. Bir insanın hala hayattayken derisinin yüzülmesini, boğazının kesilip kanının akıtılmasını okudum. Çok ürkütücü bir deneyimdi. 



Kitapta garip olan bir şey var. Hayvanlarla ilgili öyle betimlemeler yapılıyor ki boğaların falan iki ayak üstünde yürüdüğünü hissediyorsunuz. Zaten sonlara doğru iki ayak üstünde durduklarını açıkça gösteren bir sahne de var. Yazar niye böyle bir detay oluşturmuş anlamadım :D

Kitabın sonunda niye böyle garip, bir o kadar da vahşi bir hikaye yazdığını açıklamış yazar :D Uzun süre konuyla ilgili araştırma yaptığını ve dünyanın her köşesinde et elde etmek için hayvanların akıllara zarar koşullarda yetiştirildiğini ve vahşice kesildiğini gözlemlemiş. Bu yüzden de böyle irrite edici bir kitap çıkmış ortaya.

Et yemeyi ben de çok sevsem de yazarın şu sözleri çok hoşuma gitti, yazımı da bunlarla bitiriyor olacağım:

Eğer bir hayvanı öldürmeyi, iç organlarını boşaltmayı, derisini yüzmeyi ve ayıklamayı mideniz kaldırmıyorsa, o zaman onu yiyecek yüreğiniz de olmamalı.

Özgün konu ve kurgu (%35): 5/5
Daha önce böyle bir şey okumadığınıza emin olabilirsiniz

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5 
Nedendir bilmem, kitap biraz ağır ilerledi benim için. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Yazım hatası gördüğümü hatırlamıyorum. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Meat!

Güzel kapak (%5): 4/5 
Benim için ilgi çekici bir kapak.

Final puanı: 4,05





10 Mayıs 2015 Pazar

#Mim: Bir Kitap Olsam

Herkese merhabaaa,

Uzun zaman önce Supercel beni mimlemişti, hep aklımdaydı ama anca fırsat bulabildim. Kendisinden özür diliyorum ve hemen başlıyorum. Hiç beceremem aslında böyle kitap yazma şeylerini :D

Bir kitap olsaydım adı ne olurduuuuu? Üşengeç olurdu herhalde :D

Kapağında da "Düşünüyorum öyleyse varım, üşeniyorum öyleyse yarın." yazsın o zaman :D

Kapakta hani şu uyurken uyuma hayali kuran Homer Simpson resmi olurdu. Ama onu ayarlayamadım o yüzden başka bir tane kullandım :D Sonuçta oturdum kendime kitap kapağı yaptım, üşenmedim :D


Önsözde "Bu kitabı kesin okuyun diyeceğim ama amaan kim okuyacak şimdi." yazsın.

Arka kapakta hiçbir şey yazmasın. Öyle kitapları daha çok seviyorum ben.

Vay be, eğlenceli oldu :D Kısa oldu ama olsun. Umarım okuyunca siz de eğlenirsiniz. Artık herkes yapmıştır diye kimseyi etiketlemiyorum ama bu yazıyı okur ve yapmak isterseniz buyurun yapın :D Buraya da linkini falan bırakın :D

Herkese iyi eğlenceleeer!

8 Mayıs 2015 Cuma

Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi? (Blade Runner, #1)

Kitap Adı: Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?
Özgün Adı: 
Do Androids Dream of Electric Sheep?

Kitap Yazarı: Philip K. Dick
Çeviren: Mehmet Öztekin
Yayınevi: Altıkırkbeş
Sayfa Sayısı: 289
Baskı Yılı: 2014


Kitap ilginçti. Ama dünyanın içine çok giremedim, neler dönüyor çok anlayamadım, o yüzden de çok sevemedim. Böyle kült kitapları çok sevemeyince de üzülüyorum, kendimi suçlu hissediyorum :D

Anladığım kadarıyla dünyada bir şeyler olmuş, asit yağmurları falan var, insanlar Mars'a yerleşmişler. Ama bazı insanlar da gitmeyi reddederek dünyada kalmışlar. Bir de marsta üretilen androidler var. İnsana çok benziyorlar ve bazı özel testlerle ayırt edilebiliyorlar. Polisler de işte şüphelilere bu testleri yapıyor ve android olduğu belli olursa vuruyorlar.

Garip yani :D Konu güzel aslında, ben böyle "dünya yaşanamaz hale gelmiş, uzayda yeni koloniler kurulmuş" falan gibi konuları severim. Ama çok akıcı değildi yani ve kurulan dünyayla ilgili çok detay olmadığı için hikayenin içine giremedim. Ama yine de iki günde bitirdim kitabı, kısa zaten :D


Sanırım bu asit yağmurlarından dolayı dünyada hayvanlar da çoğunlukla tükenmiş. O yüzden hayvanlar çok pahalı ve bir hayvana sahip olmak inanılmaz bi lüks. Bir de hayvansız olmak da utanç verici bir şey. O yüzden insanlar daha ucuz olduğu için elektrikli hayvanlar alıyor. Gerçek hayvan gibi görünüyor ama bataryayla falan çalışıyor işte :D

Böyle yani, daha fazla anlatmayayım konuyu. En iyi bilimkurgular, mutlaka okumanız gereken kitaplar gibi listelerde mutlaka görürsünüz bu kitabı. O yüzden alın okuyun, belki benden daha çok seversiniz :D 

Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Konu güzeldi, dünya güzeldi ama çok açık değildi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5 
O kadar da sürükleyici değildi bence.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Kitap boyunca yazım hataları gördüm.

Orijinal isim (%10): 5/5
Güzel, tam çeviri.

Güzel kapak (%5): 3/5 
Kapak garip. Bir arkadaşım görünce çok güzel demişti ama beni çok açmadı :D

Final puanı: 3,55

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Çırak (Rizzoli & Isles, #2)

Cerrah geri dönüyor ve bu kez yalnız değil

Kitap Adı: Çırak

Özgün Adı: The Apprentice
Kitap Yazarı: Tess Gerritsen
Çeviren: Cumhur Mısırlıoğlu
Yayınevi: Martı
Sayfa Sayısı: 384
Baskı Yılı: 2014

Çırak, Rizzoli & Isles serisinin ikinci kitabı. Fuardan bu kitabı alırken standdaki görevli kitaplardaki hikayelerin birbiriyle bağlantılı olmadığını, sırayla okumasam da bir şey olmayacağını söylemişti. Aslında öyle değilmiş, yan, tam olarak değil. Tamam yepyeni bir olay da oluyor ama aynı zamanda ilk kitaptaki katil geri dönüyor ve kitap boyunca ilk kitaptaki olaya da atıflar var. 


Diğer kitaplar nasıl olacak bilmem ama bu kitabın daha keyifli olması için Cerrah'ı tanıyor olmanız ve Rizzoli ile arasında geçenleri biliyor olmanız gerekiyordu bence. Ama bu kitap biraz daha durgundu benim için. Çünkü daha çok Rizzoli-Cerrah ilişkisine ve Cerrah'ın patolojisinin sebeplerine ağırlık verilmiş gibi. Tamam arkada yine cinayetler oluyor ama aradığım kanı, vahşeti göremedim :D


Kısaca konusu şöyle: Rizzoli yeni bir seri katil vakasıyla çalışmaya başlıyor. Bu katil de Cerrah'ın yöntemini ve onun kullandığı malzemeleri falan kullanmaya başlıyor. Bu yüzden de Rizzoli'yi yine uykusuz geceler bekliyor işte :D


Ayrıca Tess beyne alınan darbeler ve bunun sonucunda kişilik değişimlerinden falan bahsetmiş biraz, bu kısmı çok sevdim. Gerçekten bazı vakalardan biliyoruz ki çeşitli kazalarla alınan beyin hasarları insanların kişiliğini değiştirebiliyor. Aslında fiziksel hiçbir belirti görülmeyebiliyor, o kişi günlük hayatında devam ediyor ama bambaşka bir kişiliğe sahip oluyor.

Bu konuyla ilgili çok meşhur olan ve benim de derste gördüğüm Phineas vakası var. Phineas çalışırken bir kaza sonucunda iki metrelik demir çubuk sol yanağından girip kafatasını delerek çıkıyor. Ama Phineas ölmüyor, tedavi ediliyor ve bu olaydan sonra yıllarca da yaşıyor. Ama bambaşka biri olarak. Düzgün konuşuyor, yürüyor, ellerini kullanabiliyor, duyabiliyor ve görebiliyordu (elbette sağ gözüyle). Ama kazadan önce duyarlı, zeki ve saygılı bir adam olarak tanınsa da artık saldırgan, düşüncesiz biri oluyor.

Bu konular özetle beynimizin ne kadar çılgın olduğunu gösteriyor :D Daha önce katilin çocukluk yaşantıları ve onu cinayet işlemeye iten sebeplerin incelendiği bir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Bu kitabın bu yönünü de çok sevdim.

Kitap genel olarak güzeldi yani. Ama Cerrah'ı okumadan okumanızı tavsiye etmiyorum. Bu ne ya, bu nereden çıktı diye takılabileceğiniz noktalar var. 


Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Güzel bir kurguydu, şaşırtmalar hiç bırakmadı beni :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Oldukça sürükleyiciydi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Bendeki kitap ciltli, şömizli. Gözlerinde kalp olan emojiden koymak istiyorum buraya :D 

Orijinal isim (%10): 5/5
Güzel çevirmişler :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Eski beyaz versiyonu çok daha güzel, bu parlak kırmızıyı sevemedim :D Lütfen Martı, tekrar beyazlardan bas! 

Final puanı: 4,5