29 Mart 2016 Salı

Babil Taşı Görünmez Kütüphane (The Invisible Library, #1)

Kitap Adı: Babil Taşı Görünmez Kütüphane
Özgün Adı: The Invisible Library
Kitap Yazarı: Genevieve Cogman
Çeviren: Müge Atalay Bayyurt
Yayınevi: Timaş
Sayfa Sayısı: 377
Baskı Yılı: 2016

Bu kitabı Timaş'ın postunda görmüştüm ve o zaman ilgimi çekti. Hemen İdil'e mesaj attım bu kitabı gönderir misin diye :D O da sağolsun hemen 5 dakika içinde kargoya verdi :D UPS'in de harikalarıyla Cuma günü saat 14:30 civarı verilen kargo Cumartesi saat 11:30 gibi elime ulaştı :D Ben de hemen başladım. Kendisine ve Timaş Yayın Grubu'na teşekkür ediyorum.

İşin içinde bir kütüphane olması benim için çok ilgi çekici. Kitap da genel olarak güzeldi. Favorilerime girecek kadar güzel değildi ama güzeldi.

Konuyu şöyle anlatabilirim herhalde: Çok boyutlu bir dünyadayız, paralele evrenler falan. Bir de boyutlardan bağımsız bir Gerçek Kütüphane var. Bu kütüphane her boyuttaki nadir kitapları toplayıp kendi bünyesinde koruyor. Böylece bir boyutta ilgili kitap kaybolacak olursa onlara bir kopyasını verip kitabın tamamen yok olmasını engelliyorlar. Bu Kütüphane'ye mühürle bağlanmış, kitap avcısı falan gibi insanlar var. Üstelerinden gelen emirlerle göreve çıkıp bu kitapları topluyorlar.

İşte biz de Kütüphaneci Irene ve ona öğrenci olarak verilmiş aday Kai'nin alternatif Londra'lardan birindeki Grimm Masalları kitabını aramasını okuyoruz. 



Kitapla ilgili en sevdiğim nokta kesinlikle Lisan meselesi oldu. Bu konunun benzeriyle daha önce Yerdeniz Büyücüsü'nde de karşılaşmıştım. Büyülü dünyaları anlatan diğer kitaplarda da olduğunu tahmin ediyorum. Bu kitapta Lisan Kütüphanecilere özel. Kadim dil gibi bir şey diyebiliriz. Bu dilde konuşma becerisine sahipseniz istediğiniz her şeye hükmedebilirsiniz. Varlıkların gerçek isimlerini bilince onlara hükmetme şeklinde vardı Yerdeniz'de de. 

Lisanla ilgili şöyle bir şey de var ki bunu da çok sevdim: Verdiğiniz emrin tam olarak yerine gelmesi için onu açık ve net bir şekilde söylemelisiniz. Çünkü belli bir mesafedeki her şey lisana tepki veriyor. Yani bir odada yalnızca "Açıl!" emrini verirseniz o odada açılabilecek her şey açılır. "Mavi kulplu dolap kapağı, açıl!" gibi oldukça spesifik emirler vermeniz gerekiyor. Çok sevdim ya! :D

Dediğim gibi favorilerimde değil ama güzel bir kitaptı, önerebilirim. Seriye devam edeceğimi kesin olarak söyleyemem :D Timaş'ın artık bize hitap eden kitaplar çıkarmaya başlaması da oldukça güzel. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Normal bir sürükleyicilikteydi benim için.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Yazım hataları gördüm. 

Orijinal isim (%10): 4/5
Babil Taşı nereden çıkmış bilmiyorum :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapağı güzel, dikkat çekici.

Final puanı: 4

27 Mart 2016 Pazar

Toz (Repossession, #1)

Kitap Adı: Toz
Özgün Adı: Repossession
Kitap Yazarı: Sam Hawksmoor
Çeviren: Eda Aksan
Yayınevi: Martı
Sayfa Sayısı: 480
Baskı Yılı: 2016

Toz yeni çıktığında hemen sıcak sıcak elime ulaşmıştı. İlk gördüğümde kapağına hayran olmuştum. Arka kapaktaki şu yazı da oldukça ilgi çekici: Dönüp baktığında, ondan geriye bir avuç toz kaldığını gördü. Bu bir hayal miydi? Yoksa kabus mu?

Kitabın konusunun hiç böyle bir şey olmasını beklemiyordum. Ne olduğunu söyleyemeyeceğim çünkü arka kapakta yazmıyormuş, o yüzden spoiler olur :D Aslında düşününce o zaman konuyla ilgili hiçbir şey söyleyemeyeceğim. Ama okumayı sevdiğim, kesinlikle ilgilendiğim bir konu var kitabın içinde :D

Kitap 500 sayfa, epey uzun. Ama ben 3 günde bitirdim. Oldukça akıcı bir kitaptı. Okurken bir şeyler hissettim ama ne olduğunu kelimelere dökemiyorum. Hani böyle uzun zamandır bu kitapla birlikteymişim gibi. Ya da ne bileyim sanki film izliyormuşum gibi. Kitabın uzunluğu beni sanki içine aldı ve bir süredir onunla yaşıyormuşum gibi hissettirdi. Bu hissi sevdim. 



Dediğim gibi konuyla ilgili hiçbir şey söyleyemiyorum. Kitabı beğendiğimi söyledim ama sonu benim için bir sonraki kitabı okutturacakmış gibi bitmedi. Mesela Kül'ü bitirdiğimde, baya hemen o an, internete koşmuştum ve ikinci kitabı ebook olarak bulabilir miyim diye bakmıştım. Çünkü gerçekten çok bomba bir yerde bitmişti. Ama nedense bu kitabın sonu o kadar heyecanlandıramadı. 

Kitabın çevirisiydi, satışa sunulmasıydı falan derken muhtemelen bir yerlerde tesadüfen denk gelip alırım. Çıkar çıkmaz hemen okur muyum emin olamıyorum yani. Doğrusu serinin devamı gelir mi onu da bilemiyorum, Martı'ya sormak lazım :D

Bu arada yazar kitabı Kanada'da her yıl kaybolan ve bir daha haber alınamayan 12000 çocuğa ithaf etmiş. Çok hoşuma gitti. Neyse, birkaç güzel alıntı var, onlarla bitireyim:
*
Dokunamayız, seni hissedemem. Rüzgarı ya da yağmuru hissedemeyiz. Hiçbir şeyin kokusunu alamayız. Ve biliyorum, bu aptalca ama bir şeyleri hissedebilmeyi çok özlüyorum. Biz sadece varız. Bunu açıklayamam.
*
İçlerinde şeytanı gören var mıydı? Hayır. Peki ya Rahip Schneider? Bundan gerçekten şüpheliydi. Ama Genie, onların yüzlerinde şeytanı her gün görebiliyordu.
*
Diyelim ki birilerinin elinin altında trilyonlarca atomu saklayabilecek kadar güçlü bilgisayarları var. Yani bir e-posta dosyası gibi ışınlanabilmen için parçalara ayrılma sürecinde aynı zamanda yok olursun. Kasabanın diğer ucundaki yeni sen, sadece bir kopya olur ve her ileri gidişinde başka bir kopya yaratmış olursun. Bir bilgisayar aynı zamanda hafızanı da parçalara ayırıp saklayabilir mi? Hayal gücünü?

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
500 sayfa 3 gün :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Oldukça güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5
Yeniden Var Olma falan diye çevrilebilir sanırım :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağına hayranım! Orijinal kapaktan daha güzel. 

Final puanı: 4,15

25 Mart 2016 Cuma

Sherlock Holmes İlk Macera

Kitap Adı: Sherlock Holmes İlk Macera
Özgün Adı: -
Kitap Yazarı: Sir Arthur Conan Doyle
Çeviren: Saffet Günersel
Yayınevi: Timaş
Sayfa Sayısı: 280
Baskı Yılı: 2015

Bu benim ilk Sherlock kitabım. İnanabiliyor musunuz? :D Böyle şeyler okumayı deli gibi seven ben neden daha önce hiç Sherlock okumadım, inanın bilmiyorum :D Neyse, fuar zamanı İdil sağolsun bu kitabı aldım. 

Ben tek bir hikaye bekliyordum ama kitabın içinde 8 farklı hikaye var. Hepsi güzeldi ama favorim Benekli Kordon'du galiba. Doğrusu okurken biraz dizideki Sherlock ile karşılaştırdım hep ve birbirlerinden farklıydılar :D



Öyle işte ne denir bilmiyorum. 20-30 sayfalık hikayeler var, o yüzden nasıl yorum yapılır bilmiyorum. Ayrıca yorum yapmaya gerek var mı? Sherlock Holmes bu! Timaş Yayınları sanırım 7-8 kitaplık bir dizi olarak basmış Sherlockları. Hepsini okumak istiyorum.

Bu arada kitap inanılmaz kolay okunuyor. Konu zaten akıcı, puntolar büyük, sayfa düzeni falan. Her şeyiyle çok kolaydı. O yüzden yoğun bir zamanda okunacak, ne bileyim reading slumptan çıkaracak bir kitap falan arıyorsanız bu kitap en iyi seçeneklerden biri olabilir.

Son olarak kitabı okurken, ilk kez Timaş okuduğum için edisyona, çeviriye, yazıma falan dikkat ederek okumaya çalıştım. İki ya da üç tane yazım hatası gördüm, onun dışında bir problem yoktu.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzel.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Dediğim gibi çok iyiydi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Bunu da üstte söyledim :D

Orijinal isim (%10): 0/5
Orijinal ismi yazmıyor içinde, Goodreads'de de bulamadım. O yüzden 0 veriyorum :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Turuncusu güzel :D

Final puanı: 4




20 Mart 2016 Pazar

Benimle Asla Tanışamayacaksın

Kitap Adı: Benimle Asla Tanışamayacaksın
Özgün Adı: Because You'll Never Meet Me
Kitap Yazarı: Leah Thomas
Çeviren: Aslı Tümerkan
Yayınevi: Novella Dinamik
Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2016

Bu kitabı ilk gördüğüm an keşke bana gelse demiştim :D Sonra öğrendim ki zaten gelmiş, ama her zamanki kargo saçmalıkları yüzünden geri dönmüş.O yüzden okumak için bir süre daha bekledim ve iyice meraklandım.

Şu isimde bir kitabı alıp okumamam, merak etmemem falan İMKANSIZ :D İşte Benimle Tanışamayacaksın, Beni Bul, Bana Yardım Et falan. Bu isimler beni deli gibi kendine çekiyor :D

Kitap gerçekten çok güzeldi. Novella Dinamik kendisinden okuduğum her bir kitapla favori yayınevim statüsünü kuvvetlendiriyor. Bu kitap için de daha arka kapak yazısını okuduğumda anlamıştım, orijinal ve güzel bir şeyler okuyacaktım. Öyle de oldu ve bittiğinde hiç zorlanmadan 2016 favorilerine girdi.



Kitapta iki erkek çocuk birbirlerine mektup yazıyor. Oliver, elektromanyetizm ile ciddi sorunları var. Bu nedenle elektrik dalgası yayan hiçbir şeye yaklaşamıyor. Hiçbir şeye. Buna piller, el feneleri, otomatik kapılar falan bile dahil. Diğer tarafta Moritz var. Onun da gözleri yok. hiç yok. Orada sadece deri var. Bir de kalp pili var. İşte bu yüzden asla tanışamayacaklar. Çünkü birbirlerini öldürmeden bir araya gelmeleri mümkün değil. 

Gerçekten çok güzeldi ya. Çok büyük bir keyifle okudum. Tabii ki üzüldüm. İki çocuk da çok tatlıydı. Ama çok zor hayatları var. Böyle mektuplar falan giderken sonlara doğru çok ilginç şeyler de çıkıyor ortaya. O detayları da beğendim gerçekten.

Kitabı kesinlikle tavsiye ediyorum. Mutlaka okumanız gerekenler listenize falan ekleyin :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok güzel!

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
İnanılmaz sürükleyiciydi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Baskısı çok güzel ya. Kapağı falan.

Orijinal isim (%10): 5/5
Because eksik ama dert değil :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı çok güzel.

Final puanı: 5


16 Mart 2016 Çarşamba

Cinder (The Lunar Chronicles, #1)

Kitap Adı: Cinder
Özgün Adı: Cinder
Kitap Yazarı: Marissa Meyer

Çeviren: Deniz Arı
Yayınevi: Artemis
Sayfa Sayısı: 421
Baskı Yılı: 2016

Bu seri bir yıldan fazla zamandır okunuyor falan, epey popüler. Ama nedeninden tam emin olmayarak hiçbir zaman ilgimi çekmiyordu. Yani ne bileyim, hiç öyle ben de okuyayım falan demedim. Açıp internetten konularına bile bakmadım. Sonra bir gün birden aklıma düştü kitaplar ve dedim ki ben bunları fuardan alayım. Ama sonra fuarda Artemis olmadığı için alamadım. Ama sonra okuoku'nun kampanyasından bütün seriyi aldım :D Cinder, Scarlet, Cress ve Levana.

Bu kitapları okumak için bu kadar beklediğim için dünyanın en büyük aptallığını yapmış olabilirim. Çünkü Cinder HARİKAYDI! Gerçekten çok güzeldi. Bir kere kitapta robotlar ve sayborglar var. Nasıl sevmem ki?

Serinin çok orijinal ve güzel olan esas olayı şu. Çocukluktan beri bildiğimiz, binlerce kez dinlediğimiz masalları bambaşka bir dünyada yeniden işliyor. Bu kitapta Külkedisi masalı vardı örneğin. 


Cidden çok güzeldi. Benim için bazı kitaplar vardır, başına otururum ve sonra "oha ne ara 100 sayfa okudum ben!" derim. Bu kitap da kesinlikle öyleydi. Dün 200 sayfa falan okuyarak bitirdim. Çünkü hadi şurada bitireyim de yarın devam ederim diyemiyorsunuz :D

Hemen ikinci kitaba devam etmedim çünkü Winter henüz çıkmadı ve ben beklemek istemiyorum :D Yakın zamanda o da çıkarsa dört kitabı maraton gibi arka arkaya okuyup bir süre sadece bu dünyada kalmak istiyorum.

Bu kitapta Cinder'ı çok sevdim. İko'yu çok sevdim. Bilmiyorum çok güzeldi her şey. Gerizekalı Levana ile o ağzımı bozduracak Cinder'ın yasal vasisinden tiksindim tabii ki :D

Neyse, henüz serinin tamamını okumadım ama şimdiden güzel olacağına eminim. O yüzden bütün seriyi kesinlikle öneririm.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok güzel!

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
İnanılmaz sürükleyiciydi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Bu da güzel. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Bu da :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak da güzel :D

Final puanı: 5




14 Mart 2016 Pazartesi

Ejderha Bakıcısı (Dragon Keeper, #1)

Kitap Adı: Ejderha Bakıcısı
Özgün Adı: Dragon Keeper
Kitap Yazarı: Carole Wilkinson
Çeviren: Bora Serkan Yavuz
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2016

Şimdi baktım da Ejderha Bakıcısı, 5 ana kitap ve 4 yan kitapla birlikte epey kalabalık bir seriymiş ve son kitap 2014'te yayınlanmış. Biz daha ilk kitabı Şubat 2016 itibariyle elimize alabildik :D 

Ben kitabı okuduğum için mutluyum. Çünkü yıllaar önce Merlin'i izlediğimden beri ejderhalarla tekrar karşılaşmamıştım. Ve böyle karakterlerden birinin ejderha olduğu bir kitabı okumak çok keyifliydi. 

Ayrıca kitabın Antik Çin Uygarlığı'nda geçmesi de orijinal ve güzel yönlerinden biriydi. Ben daha önce hiç o yörelerden bir kitap okumamıştım :D Ana karakter Ping, bir Çin İmparatorluğu'nda Ejderha Bakıcısı'nın yanında köle olarak yaşayan küçük bir kız. Ama çok tatlı. O kadar yoklukta ve zor koşullarda yaşıyor ki bazı şeyleri üzüyor ama aynı zamanda çok tatlı olduğu için güldürüyor. Mesela, en son banyo yapmamın üzerinden 3 ay bile geçmedi diyor ya da işte benim de böyle bir küvetim olsa ayda 2 kez bile yıkanabilirim falan. Nedense buralar çok hoşuma gitti, böyle içimde bir sıcaklık oluştu Ping'e karşı :D



İşte Ping'in köle olarak yanında bulunduğu adam kraliyetin ejderhalarına bakmakla yükümlü ama ayyaşın teki olduğu için hiçbir şey yapmıyor. Ping ejderhalara yemek falan götürüyor. Daha sonra da bir şeyler oluyor işte, oraları anlatamam :D

Ben adı ve konusunun yanında kapağına da vurulup almıştım kitabı. Bence çok güzel kapak ya :D Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Eğer Pegasus çok bekletmezse uzuun ve güzel bir seri bizi bekliyor gibi duruyor. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Ejderhala yetmez mi? :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Sanki yazım yanlışları hatırlıyorum. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Dragon Keeper!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak H A R İ K A :D

Final puanı: 4,95


11 Mart 2016 Cuma

Orlando

Kitap Adı: Orlando
Özgün Adı: Orlando
Kitap Yazarı: Wirginia Woolf
Çeviren: İlknur Özdemir
Yayınevi: Kırmızı Kedi
Sayfa Sayısı: 260
Baskı Yılı: 2014

Orlando'yu Eren, Orçun, Gizem ve ben Kadınlar Günü Okuma Etkinliği kapsamında okumuştuk. Sanırım ilk yorumu ben giriyorum :D Fuarda Kırmızı Kedi'nin standında Woolf kitaplarına bakıp ne okusak diye düşünürken Eren bu kitabı eline aldı ve arka kapak yazısını okumaya başladı. Şöyle yazıyor:

"Canı istediğinde bukalemun gibi biçim, daha doğrusu cinsiyet ve kimlik değiştiren tarihi bir karakterdir Orlando. Erkek olarak başladığı hayatını kadın olarak sürdürür, on altıncı yüzyılda soylu bir aileye doğar, birkaç yüzyılı hızla yaşar, bir gecede cinsiyet değiştirir, yirminci yüzyılın ilk yarısına bir kadın yazar kimliğiyle ulaşır. Delikanlılığında Kraliçe'nin sevgilisi olur, İngiltere Kralı tarafından İstanbul'a büyükelçi olarak gönderilir." 

Bunu duyunca hemen "ooo" dedik ve kitabı aldık :D Benim ilk Woolf deneyimim oldu böylece bu kitap. Kitap garip. Karakteri bir yana bırakın, kitabın kendisi de garip. Çünkü Woolf aslında gerçekte var olmayan birinin biyografisini yazmış. Ve o kadar detaylı anlatıyor ki okurken karakterin aslında "sahte" olduğunu unutuveriyorsunuz :D Hatta zaman nereden bulduğunu anlayamadığım fotoğraflarla da destekliyor hikayeyi. Orlando'nun hem erkek hem de kadın haline ilişkin fotoğraflar vardı mesela.



Biyografi olduğu için bana bir tık sıkıcı geldi açıkçası. Çünkü ben hep çok yüksek tempolu, aksiyon dolu kitaplar okuyorum :D Ama eğer bu tarz şeyleri okumaya alışıksanız bu kitabı öneririm. Çünkü gerçekten farklı bir konusu var. Bir de kitapta anlatıcının bazen araya girip bir şeyler söylemesi hoşuma gitti. Mesela şöyle bir şeyler diyor: Orlando yolculuğuna devam ederken biz de şu konudan bahsedelim.

Ayrıca kitabın baskısına bayıldığımı söylemeliyim. Hem rengi inanılmaz güzel hem de benim çok sevdiğim şu pürüzlü yüzey var kitapta. Bu dokuyu neden bu kadar çok seviyorum ya? :D

Kitapta çok hoşuma giden bir yeri alıntılayarak yazıyı bitiriyorum: 

"Cinsler farklı olsalar da birbirine geçişlidirler. Her insan ruhunda bir cinsten öbürüne gidip gelir ve çoğunlukla sadece giysiler kadına ya da erkeğe benzetir kişiyi, oysa yüzeyin altındaki cinsiyet üstündekinin tam tersidir."

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Dediğim gibi ilginç bir konusu vardı. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Biyografi olduğundan benim için çok da akıp gitmedi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
E zaten Orlando :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Kapakta Woolf'un fotoğrafı var sadece.

Final puanı: 3,65


9 Mart 2016 Çarşamba

Yağmurla Gelen Mutluluk (Puddle Jumping, #1)

Kitap Adı: Yağmurla Gelen Mutluluk
Özgün Adı: Puddle Jumping
Kitap Yazarı: Amber L. Johnson
Çeviren: Filiz Şakar
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 176
Baskı Yılı: 2016

Yağmurla Gelen Mutluluk'u bir günde bitirdinm. Çünkü ÇOK GÜZELDİ! :D Kısacık bir kitap zaten, konu da çok güzel olunca inanılmaz akıcı oluyor. 

Kitabın arka kapağında Colton'da tam olarak ne olduğunu söylemiyor, sadece "özel" diyor, o yüzden ben de söylemeyeceğim. Ama zaten kolayca anlaşılıyor ve yazar da çok geçmeden söylüyor. Ben böyle hikayeler okumayı çok seviyorum, o "özel" insanları da çok seviyorum.



Kitapta tıpkı Lola ve Komşu Çocuk'ta ya da Eleanor ve Park'ta olduğu gibi çok tatlı, çok masum ve hayran olunası bir aşk hikayesi var. Okurken yine, "bir gün ben de böylesine aşık olabilecek miyim?" dedim.

Öyle işte, kitap çok güzeldi. O yüzden mutlaka okuyun. Ayrıca kitabın baskısı falan da inanılmaz güzeel :D Ayrıca bu bir seriymiş, görünce çok şaşırdım ve heyecanla bekliyorum. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok güzeldii. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
İnanılmaz akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Gözüme birçok yazım hatası takıldı. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Puddle Jumping su birikintisine atlamak gibi bir şey oluyor :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
ÇOK GÜZEL. 

Final puanı: 4,4

7 Mart 2016 Pazartesi

Abislerin Çağrısı (La triolige des Abîmes, #3)

Kitap Adı: Abislerin Çağrısı
Özgün Adı: L'appel des Abîmes
Kitap Yazarı: Danielle Martinigol
Çeviren: Azade Aslan
Yayınevi: On8
Sayfa Sayısı: 210
Baskı Yılı: 2014

100Dünya serisi bitti. Abis fikrine resmen aşık olduğum ama onun dışındaki dünyaya çok alışamadığım bir seri oldu benim için. Bir de her kitap bir öncekinden 10 yıl falan sonrasını anlattığı için her kitapta yeni karakterler falan, zor oldu :D Ama kitaplar çok kolay okunuyor, hepsi birer günde bitebilecek kitaplardı.

Bu kitapların konularını anlatmakta gerçekten başarısızım, çünkü öyle üç beş cümleyle anlatılacak konuları yok bence :D Bir kere yazar size galaksiler ötesi bir dünya sunuyor, kurgu falan da çok geniş. O yüzden bu inceleme yazıları da çok kısa oluyor :D



Bu kitapta yine Abislerle ilgili yeni şeyler öğrendik ve daha da güzeldi. Yani bu kadar harika bir şey nasıl daha harika olabilir inanamadım ama olmuş işte :D Bilmiyorum ya, artık anlamışsınızdır ben bu fikri çok çok çok beğendim :D

Bu kadar sanırım. Bu seriyi okuduğum için kesinlikle memnunum. Abislerle tanıştığım için çok memnunum. Her zaman aklımın bir köşesinde kalacaklar ve bir gün gerçek olabilmelerini isteyip duracağım :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Kısa oldukları için çok kolay okunabiliyorlar. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
İlk iki isim orijinal değildi ama bu öyle :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Fena değil. 

Final puanı: 4,55


6 Mart 2016 Pazar

Örümcek Ağındaki Kız (Millenium Trilogy, #4)

Kitap Adı: Örümcek Ağındaki Kız
Özgün Adı: Det som inte dödar oss
Kitap Yazarı: David Lagercrantz
Çeviren: Ali Arda
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 520
Baskı Yılı: 2015


Fuardı falan derken kitabın yorumunu giremedim bir türlü. Üzerine bir kitap daha bitti :D Neyse, Kasım'da alıp da aylardır sebepsizce beklettiğim Örümcek Ağındaki Kız'ı sonunda okudum. Ben Millenium serisini çok severim, özellikle ilk kitap Ejderha Dövmeli Kız harikaydı!

Bildiğiniz gibi bu serinin yazarı aslında Stieg Larrson ama kendisi kalp krizi sonucu aramızdan ayrıldı. Lagercrantz da onun notlarını kullanarak kitabı tamamladı ve böylece biz de okuyabildik. Bu serideki olaylar beni pek sarmadı doğrusu, devlet sırlarının sızdırılması falan filan :D 



Ama profesör Balger'le çok ilgilendim, çünkü kendisi yapay zekayla ilgili çalışmalar yapıyor. Ve sorguladığı bir şey var ki ben ona BAYILDIM! Soru şu: Kendimizden zeki bilgisayarlar yaparsak ne olur? Hayatımda gördüğüm en güzel sorulardan biri galiba :D Çünkü eğer böyle bir bilgisayar yapabilirsek o da kendinden daha zekisini yapar, sonra diğeri de... Bu böyle üstel şekilde artarak gider çok kısa bir zaman içerisinde bizden onbinlerce kat zeki bilgisayarlar üretilmiş olur! Bununla ilgili çok güzel bir alıntı da var:

"Bir gün bu bilgisayarlar bizim gibi ilkel sürüngenler tarafından yönetilip kullanıldıklarına uyanırlarsa, ne hissederler? Niçin böyle bir şeye katlansınlar? Niçin bize saygı göstersinler ya da en azından işlemi durdurmak için içlerini deşmemize niçin müsaade etsinler?"

Bayılıyorum şu yapay zeka konularına ya! :D Neyse işte kitapla ilgili söyleyeceklerim bu kadar. Lisbeth'i özlemişim tabii ki ama bence bu kitap Ejderha Dövmeli Kız'ın yanından bile geçemez.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Bu da güzeldi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviride bir sıkıntı görmedim, baskı da güzel. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Ben ismi orijinal sanıyordum, değilmiş :D Yani İsveççeyle uyuşmuyor ama İngilizceyle aynı :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Sarı olmasını beğendim :D

Final puanı: 3,65