27 Mart 2018 Salı

Issız Ev

Kitap Adı: Issız Ev
Özgün Adı: Too Close to Home
Kitap Yazarı: Linwood Barclay
Çeviren: Belgin Selen Haktanır

Yayınevi: Koridor
Sayfa Sayısı: 440
Baskı Yılı: 2018

Issız Ev'i elime aldığım anda aynen şöyle düşünmüştüm: "Ben galiba artık Koridor kitaplarından çok keyif alamıyorum.". Ama bu kitap beni adeta sarsıp "kendine gel!" dedi. Çünkü beklediğimden çok daha fazla sevdim kitabı.

Jim ve Ellen çiftinin yan komşuları bir gün vahşice öldürülüyor. Bunun şoku henüz geçmemişken bir de oğullarının cinayet sırasında o evde olduğunu öğreniyorlar. Bunun üzerine bir polis sorgulaması başlıyor tabii.



Kitap böyle başlıyor ama ilerledikçe katman katman açıldığını, hikayenin genişlediğini hissediyorsunuz. Kitabı yok artık, daha neler, başka ne olabilir ki falan diyerek okudum. Gerçekten beni çok şaşırtan şeyler olup durdu. 

Dediğim gibi kitap beklentilerimin üstünde çıktı ve düşündüğümden daha fazla sevdim kitabı. O yüzden size de tavsiye edebilirim. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Beğendim. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Akıcıydı, sonlara doğru epey merak ettim. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Too Close to Home? :D

Güzel kapak (%5): 3/5
Eh :D

Final puanı: 3,6

24 Mart 2018 Cumartesi

Ağrı Dağı

Kitap Adı: Ağrı Dağı
Özgün Adı: Ararat
Kitap Yazarı: Christopher Golden
Çeviren: Cihan Karamancı

Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 320
Baskı Yılı: 2018

Ağrı Dağı'nı ilk gördüğüm andan beri okumak için gerçekten çok heyecanlıydım. Kitap da bu heyecanımı hiç karşılıksız bırakmadı, çok güzel bir hikaye verdi bana. Bu kitabı görene kadar Nuh'un gemisi ile ilgili bir kurgu okumak aklımın ucundan bile geçmezdi ama kitabı görünce de "evet ya, harika bir konu! Neden daha önce yazılmamış ki?" falan dedim :D

Kitabı bitirdikten sonra Nuh tufanı ile ilgili biraz daha araştırma yaptım. İnternet tonlarca bilgiyle dolu çünkü bu olay insanlık tarihinin paylaştığı en popüler anlatılardan biri olabilir. 3 semavi dinde, 3 kutsal kitapta anlatılmasının yanında Sümerler'e Babiller'e kadar dayanan, Gılgamış Destanı'nda bile kendine yer bulan bir olay.

İşin daha da garibi, Tevrat'ta bu geminin tufan sonrasında Ararat Dağı'na, yani Türkçe'ye Ağrı Dağı olarak çevirdiğimiz yere oturduğu yazıyor. Tabii uzmanlar birçok açıdan bunun bizim Ağrı Dağı olamayacağına kanaat getirmiş sonradan. 



Diğer tarafta bu olayın tamamını sorgulayanlar da var. Yaşanan sel baskınının binlerce fit yüksekliklere çıkmasının imkansız olması, o dönemde böyle bir sele dayanabilecek bir geminin inşası, o kadar yükseğe çıkılsa bile o basınç seviyesinde insanların hayatta kalamayacağı, her canlı türünün gemiye alınması... Bunlar yıllardır süregelen tartışma konularından sadece bazıları.

Bu tartışmaları kitapta da görüyoruz tabii ki. Meryem ve Adam, iki maceraperest tırmanıcı. Ağrı Dağı'nda yaşanan bir çığdan sonra daha önce orada olmayan bir açıklık keşfedildiğini haber alıyor. Bunun Nuh'un Gemisi olabileceğini düşündükleri için dağa tırmanan ilk ekip olmak üzere hemen yola koyuluyorlar. Fakat gemiye ulaştıklarında dehşet verici şeyler olduğu ortaya çıkıyor. Gemide gizemli bir tabut ve diğerlerinden daha az deforme olmuş bir ceset buluyorlar. Üstelik bu ceset tam oalrak insan formunda da değil.

Kitabı okurken gerçekten büyük bir heyecan yaşadım. Neler olduğunu çözebilmek için kendimi kemirdim :D Kitap boyunca  devam eden "binlerce yıllık sırlar bazen hiç açığa çıkmamalıdır." tadında gergin bir hava çok hoşuma gitti. Olaylar Türkiye'de geçtiği için Türk yetkililer falan görmek de ayrı bir keyifti benim için. Her şeyiyle çok güzel bir kitaptı benim için, mutlaka okumalısınız diyorum! :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Konuyu çok beğendim.  

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Güzeldi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Birkaç şeye takıldım ama bu benim ekstra hassasiyetimden dolayı olabilir :D

Orijinal isim (%10): 5/5
Ararat!

Güzel kapak (%5): 4/5
Kapak film kapağı gibi değil mi? Bir filmi falan mı var diye baktım hatta :D

Final puanı: 4,5

21 Mart 2018 Çarşamba

Çöp Adam

Kitap Adı: Çöp Adam
Özgün Adı: The Chalk Man
Kitap Yazarı: C. J. Tudor
Çeviren: Merve Sevtap Ilgın

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 345
Baskı Yılı: 2018

Çöp Adam Pegasus'un en yenilerinden olan ve benim de deli gibi merak ettiğim bir kitaptı. Kapak tasarımını ve sırt detaylarını gerçekten çok beğenmiştim. Fakat beklediğim kadar çok sevemedim kitabı.

Kitap 1986 ve 2016 arasında gidip geliyor. Eddie anlatıyor bize hikayeyi. Çocukken arkadaşlarıyla kendi aralarında haberleşmek için renkli tebeşirlerle oraya buraya çöp adamlar çiziyorlar. Fakat bir gün, gruptan hiçkimsenin çizmediği çöp adamlar onları kafası olmayan bir cesede götürüyor. 2016 yılına geldiğimizde bu çöp adamlar tekrar ortaya çıkıyor ve akabinde eski çete üyelerinden birinin ölüm haberi geliyor. 



Konu iyi güzel ama kitabı okurken kılımı bile kıpırdatmadım diyebilirim. Kitap beni hi. heyecanlandırmadı. Doğru düzgün katili bile merak edemedim. Bittiğinde de hıı tamam falan deyip kenara koydum kitabı :D Çok standart, çok ortalama bir kitaptı yani. Bilmiyorum, belki de ben bu türü çok fazla okuduğum için böyledir. Belki de yeni başlayan biri daha fazla sevebilir kitabı. Ama benim için meh yani :D

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 2/5
Meh :D 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Kitap kolay okunuyordu ama en ufak bir merak unsuru yoktu benim için :D 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 3/5
Kitap boyunca bir tebeşir mevzusu var. O yüzden tam oldu diyemeyeceğim ama daha iyi bir çeviri de aklıma gelmiyor. Tebeşir Adam mı? :D

Güzel kapak (%5): 5/5
Kapaktan ziyade sırtını gerçekten çok beğendim. Niye bilmiyorum ama çok beğendim :D

Final puanı: 2,85

18 Mart 2018 Pazar

Kırlangıç Çığlığı

Kitap Adı: Kırlangıç Çığlığı
Kitap Yazarı: Ahmet Ümit
Yayınevi: Everest

Sayfa Sayısı: 400
Baskı Yılı: 2018


Kitap okumaya ilk başladığım zamanlarda, polisiye seven biri olarak Ahmet Ümit ilaç gibi gelmişti bana. Kitaplarını üst üste okuyup durduğum bir dönem hatırlıyorum. Ama o zamandan sonra tekrar okumadım bir türlü. Zaten okuyacak çok fazla kitabı da kalmamıştı. Şimdi baktım da sanırım en son 2014'te okumuşum.

Bundan önce bir kitabı daha çıkmıştı Ahmet Ümit'in aslında ama nedense bir türlü alamadım onu. Ama Kırlangıç Çığlığı için aynı hataya düşmedim ve çıktığı gibi aldım. Üstelik bu kitapta yazarın sabit karakteri Nevzat Komiser var ki ben bu kurguları okumayı diğerlerine nazaran çok çok daha fazla seviyorum. 

Bu kitapta Nevzat Komiser ekibi Ali ve Zeynep ile birlikte bir cinayet çözüyor. Aslında yarım kalmış bir dava. Yıllar önce bir seri katil 12 çocuk tacizcisini öldürmüş. Hepsinde aynı ritüel, boyundan tek kurşun, gözde kırmızı bir bağ, cesedin yanına bir oyuncak. Ve ölülerin hepsi çocuklarla ilişkili yerlere bırakılıyor. Park, kreş, çocuk müzesi... Ama katille ilgili hiçbir ipucu bulunamamış. Şimdi ölümler tekrar başlıyor. Biz de Nevzat Komiser ile birlikte katilin kim olduğunu öğrenmeye çalışıyoruz. 



Ahmet Ümit okumayı gerçekten çok seviyorum. Bence kendi janrında en iyi Türk yazarlardan biri. Hatta belki de en iyisi. Şimdi düşününce iyi polisiyler yazan başka bir Türk yazar gelmiyor aklıma doğrusu. Ama bu kitapta Ahmet Ümit'in dili bir tık hoşuma gitmedi benim. Bazı diyaloglar, bazı kısımlar inanılmaz yapay duruyordu. Okurken gözlerimi devirmekten kendimi alamadım yani :D Acaba her kitabında böyle miydi de ben yıllar içinde daha fazla okudukça bundan rahatsız olmaya başladım bilemiyorum. 

Sonuç olarak, güzel bir kitaptı benim için. Ahmet Ümit okumayı gerçekten çooook özlemişim, o yüzden çok iyi geldi. Kitaptan ayrılmak istemedim, azar azar mı okusam diye düşündüm. Nevzat Komiser serisinde benim en sevdiklerim İstanbul Hatırası ve Bab-ı Esrar kesinlikle. Kırlangıç Çığlığı ile birlikte bu ikiliyi de şiddetle tavsiye ederim.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 5/5
Bu da güzeldi. Katilin kim olduğunu gerçekten merak ettim. 

Baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir sorun yoktu. 

Güzel kapak (%5): 2/5
Diğer Ahmet Ümit kitaplarıyla tamamen alakasız olduğu için hiç sevmedim kapağı.  


Final puanı: 4,45

13 Mart 2018 Salı

Replika (Replica, #1)

Kitap Adı: Replika
Özgün Adı: Replica
Kitap Yazarı: Lauren Oliver
Çeviren: Selma Altıntaş Bursalıoğlu

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 504
Baskı Yılı: 2018

Replika'yı çok uzun zamandır merak ediyordum, neredeyse çıkar çıkmaz da aldım zaten Ankara Kitap Fuarı'ndan. Konusuyla falan çok ilgimi çekiyordu.

Kitap iki taraflı. Bir tarafında Haven Enstitüsü denen bir tür merkezde hayatını geçiren Lyra'yı, diğer tarafta ise babası bir şekilde Haven Enstitüsü ile bağlantılı Gemma'yı okuyoruz. Lyra bir replika ya da daha anlaşılır haliyle bir klon. Haven Enstitüsü'nde kendisi gibi düzinelerce klon üretiliyor. Ancak buradaki çalışmalar sır gibi saklanıyor herkesten. Gemma da bir şeyler öğrenmeye başlayınca Haven Enstitüsü'ne ulaşmaya çalışıyor.

Fakat enstitüde bir yangın çıkıyor ve her şey ve neredeyse herkes yanıyor. Sadece Lyra ve erkek klonlardan biri kurtuluyor. Sonra da yolları Gemma ve bu enstitüyle ilgili komplo haberleri yazan arkadaşıyla kesişiyor.



Çok emin değilim ama kitap sanki istediğiniz taraftan okuyabilirsiniz şeklinde sunuluyordu. Ama ben önce Lyra'yı sonra Gemma'yı okudum ve böyle olması gerektiğini de düşünüyorum. Çünkü Lyra tarafında hikayenin temeli atılıyor ve Gemma'da olayların iç yüzünü öğrenmeye başlıyoruz. 

İnsan klonlama deyince benim için akan sular durur, o yüzden konuyu çok sevdiğimi ve merakla okuduğumu söylemeliyim. Hem format olarak farklı hem de heyecanlı ve güzel bir kitap olduğu için gönül rahatlığıyla önerebilirim.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Gayet akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Eh, zaten :D

Güzel kapak (%5): 5/5
Tasarım inanılmaz, şeffaf şömiz harika :D

Final puanı: 4,2

8 Mart 2018 Perşembe

Kaplumbağa Kabuğunda Dünya

Kitap Adı: Kaplumbağa Kabuğunda Dünya
Özgün Adı: Turtles All the Way Down
Kitap Yazarı: John Green
Çeviren: Çiçek Eriş

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 312
Baskı Yılı: 2018

Kaplumbağa Kabuğunda Dünya, John Green'in en son kitabı. Aslında çok Green okuyan biri değilim ama bu kitabı merak edip almıştım. Orijinal ismin çok tatlı bir hikayesi var, kitapta bahsediliyor. Keşke Türkçe isme de yansıtılabilseymiş ama farkındayım, biraz zor :D "Bundan aşağısı hep kaplumbağa" gibi bir isim pek mantıklı değil :D

On altı yaşındaki Aza'yı okuyoruz kitapta. Yolsuzluk ile suçlanan milyarder bir adam bir anda ortadan kayboluyor ve bu adamın oğlu Aza'nın çocukluk arkadaşı. Bu sebeple Aza, adamı bulana yüklü bir miktar para teklif edildiğini öğrenen yakın arkadaşı tarafından adamı aramaya teşvik ediliyor ve birlikte aramaya başlıyorlar. 


Etrafında gelişen bazı olaylar da var ama bence Aza'nın kendisi daha önemli bu kitapta. Kitabın bir yerlerinde anksiyete diyor ama bence Aza'da çok daha fazlası var. İlk olarak kendini gerçek hissetmiyor. Bunu nasıl anlatsam, bir yerlerde kitap karakteri falan olabileceğini söylüyor. Kendi vücudunu kendine aitmiş gibi hissetmiyor, bir bütün olarak gerçek olup olmadığını sorguluyor sık sık.

İkinci mesele de hasta olmaktan inanılmaz korkması. Günlük hayatın her anında, aklı bir yerlerden mikrop kapıp öleceği düşünceleriyle doluveriyor. Bir çocukla öpüşürken bir anda korkarak uzaklaşıp internette öpüşürken kaç milyon bakterinin ağzına girdiğini falan araştırıyor. Bu düşünceleri bazen o kadar şiddetleniyor ve engellenemez hale geliyor ki el temizleme losyonuyla ağzını falan çalkalıyor.

Bu halde bir insanı okumak bana çok ilginç geldi. Sondaki teşekkür kısmında yazar kendisinin de bir süre psikolojik tedavi gördüğünden bahsediyor. O yüzden Aza karakterini iyi yazdığını, ne düşündüğünü nasıl hissettiğini falan başarılı tasvir ettiğini düşünüyorum. Sonuç olarak farklı bir kitaptı, güzel bir kitaptı. O yüzden bir şans vermenizi tavsiye edebilirim. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Tek oturuşta bile biter bence. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Bu olamamış işte :D

Güzel kapak (%5): 5/5
Aşağı doğru daralan spiraller direkt kitapla alakalı, güzel olmuş. 

Final puanı: 4,15

6 Mart 2018 Salı

Bana Dokunma (Shatter Me, #1)

Kitap Adı: Bana Dokunma
Özgün Adı: Shatter Me
Kitap Yazarı: Tahereh Mafi
Çeviren: Bilge N. Zileli Alkım

Yayınevi: Dex
Sayfa Sayısı: 321
Baskı Yılı: 2018

Dex bu seriyi bu dünya harikası sert kapaklarla yeniden basınca seri birden radarıma girmeye başladı :D Konusu falan da ilgimi çekince okumak için yanıp tutuşmaya başladım bir anda :D

Dünyada bir şeyler olmuş ve yönetimi Yeniden Kurtuluş denen bir grup devralmış. Juliette de zararlı falan görüldüğü için bir yere kapatılmış. Kendisi hiçbir canlıya dokunamıyor. Çünkü dokunursa birkaç saniye içinde karşısındakini öldürüyor. Çıplak elle. "264 gündür kilit altındayım." şeklinde oldukça iddialı bir giriş yapıyor kitap. 

Kitabı okurken de bunu çok sorgulamıştım, şimdi hangi tür olarak geçtiğini kontrol ettim. Genç yetişkin ve distopya diyor. Kesinlike genç yetişkin ama asla distopya değil :D Evet, dışarıda bir distopik dünya var ama yazar bize bunu ancak buğulu bir pencereden görebileceğimiz kadar gösteriyor. 



Kitapla ilgili hoşuma gitmeyen şey sanırım çok fazla, ama çok fazla tek kişi odaklı olmasıydı. Yani kitap boyunca adeta Juliette'i bir kafa kamerasıyla falan takip ediyorduk yani :D Her şey çok fazla onun etrafında döndü. Ama ben dışarıda neler olduğunu öğrenmek istedim, dünyanın nasıl o hale geldiğini öğrenmek istedim.

Evet giriş kitabı. Umuyorum ki devamında açılacak ve bize o distopik detayları daha fazla gösterecek. Ama ben bu kitap hiç alamayınca biraz garipsedim :D Ama yine de çok vakit geçirmeden okumak istiyorum, çünkü yazarın sonlara doğru verdiği şu "yetenek" meselesi epey ilgimi çekti :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Meh :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Fena değildi :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Shatter Me? :D

Güzel kapak (%5): 5/5
Kapağa bayıldım :D

Final puanı: 3,35

3 Mart 2018 Cumartesi

Kar Taneleri

Kitap Adı: Kar Taneleri
Özgün Adı: Let it Snow
Kitap Yazarı: John Green & Maureen Johnson & Lauren Myracle
Çeviren: Çiçek Eriş

Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 336
Baskı Yılı: 2017

Kar Taneleri, genel olarak bu zaman çok uygun. Kar yağarken pencere kenarında 2-3 saatte okunacak bir kitap. Ama benim için hiç uygun değil çünkü beni çok üzdü :D

Kitap John Green, Marueen Johnson ve Lauren Myracle (Bir tek John Green'i tanıyorum :D) tarafından yazılmış üç öyküden oluşuyor. Üç öykü ufak tefek detaylarla bir şekilde birbirine bağlanıyor. Öyküler Gracetown denen bir kasabada geçiyor. Tam da noel zamanı, deli gibi kar yağıyor. Bütün yollar kapanmış, tren seferleri duruyor. Dışarıda fırtına var yani :D


Öyle işte, çok tatlı bir kitap bence. Hikayeler bir anlamda içinizi ısıtıyor ama bilmiyorum, hayatınızdan benzer şeyler görürseniz kalbinize hançer de saplayabilir :D Ama dediğim gibi, bir kitap ancak bu kadar bir kış kitabı, bu kadar battaniyelerin altına gömülüp okumalık kitap olabilir yani :D Böyle bir şeyler arıyorsanız tavsiye ederim.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Güzeldi, tatlıydı.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5
Maalesef :D

Güzel kapak (%5): 4/5
Kapak tatlı :D

Final puanı: 4,45