30 Aralık 2015 Çarşamba

Ay'da 172 Saat

Kitap Adı: Ay'da 172 Saat
Özgün Adı: 172 timer på månen
Kitabın Yazarı: John Harstad
Çeviren: Ezgi Dikici
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 311
Baskı Yılı: 2015


Uzun zamandır uzayda geçen bir kitap okumamıştım. O yüzden bunu okumak benim için çok keyifliydi. Uzay hastası olduğum aşikar herhalde :D

İnsanın Ay'a ayak basışının ellinci yılında NASA tekrar bir Ay yolculuğu düzenlemeye karar verir. Aslında gizli bir amaç vardır ama tabii ki bu halka açıklanmaz. Kamuoyu desteği alabilmek ve büyük reklamlar yapabilmek için tüm dünyadan başvuranlar arasından kurayla seçilen 3 ergeni de Ay'a götürmeye karar verir.

Ay'a gitmek üzere Japon bir kız, Fransız bir erkek ve Norveç'li bir kız seçilir. Planlara göre Ay'da 172 saat kalacaklar ve Dünya dışına çıkan en genç insanlar olacaklardır. Ama işler böyle gitmez tabii.

Yazarın kurgunun kilit noktasını gerçek veriler üzerine kurması ayrı bir hoşuma gitti. Burada söylemeyeceğim spoiler olur ama uzayla ilgili bazı gerçek veriler kullanılmış. Kitabı beğendim yani. Çok heyecanlıydı. Sonlara doğru iyice hareketlendi ve sonu çok şaşırtıcı bitti. 



İthaki'nin bu kitapları yeni kapaklarla yeniden basması gerçekten çok güzel. Yavaş yavaş bu klasikleri alıp okumayı planlıyorum. Birkaç alıntım var:


Okulundaki öğretmenler, birkaç akıllı uslu istisnayı saymazsak, öğretmenlik dışında herhangi bir mesleği seçmiş olsa daha hayırlı olacak insanlardı. Kapıcılık mesela. Veya mezar bekçiliği. Canlı insanlarla ilişki kurmalarını gerektirmeyecek bir şey.

Birdenbire bir düşünce, geliyorum demeden ama büyük bir yoğunlukla, Antoine'ın aklına takıldı. Öylesine bir düşünceden ziyade gerçeğin bir ifadesiydi bu. Biz buraya ait değiliz. Hem de hiç. Ama ağzını sıkı tuttu. 

Uzayda, kimse senin çığlığını duyamaz. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Çok akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Yazım hatası yoktu. Baskısı da güzel. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak da çok iyi. 

Final puanı: 4,55

28 Aralık 2015 Pazartesi

Kış Okuma Şenliği

Merhabaaa,

Güz Okuma Şenliği'nde ikinci bildirim tarihlerini kaçırdığım için şenliği tamamlayamadım :D Ben de Kış Okuma Şenliği'ne de katılayım bari dedim :D Koşullar ve katılım için: Pinuccia'nın Kitapları


Okuma listem aşağıda, boş kategorilere önerilerinizi bekliyorum :D Adı turuncuya dönen kitaplar sizi inceleme yazılarına götürür.

1. Kategori (10 puan): Şenliğimizin destekçisi Yabancı Yayınları'ndan çıkan bir kitap.
Kızımın Katiline Mektuplar - Cath Staincliffe - Yabancı - 312 sf.

2. Kategori (10 puan): İsminde kış mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların kış mevsiminde geçtiği bir kitap.
Senden Sonra - Emily Hope - Novella - 256 sf. 

3. Kategori (10 puan): Liseyi başladığınız yıl ödül almış bir kitap veya o yıl ödül almış bir yazardan bir kitap.
Ayda 172 Saat - Johan Harstad - İthaki - 311 sf. (2008'de Brage Ödülü almış.)

4. Kategori (10 puan): Kaç şenliktir listenize alıp alıp da okuyamadığınız o kitap (Şenliğe ilk kez katılanlar içinse kütüphanelerinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitap).
---

5. Kategori (10 puan): Herhangi bir edebiyat ödülüne aday olmuş ama kazanamamış bir kitap.
---

6. Kategori (10 puan): Yasaklanmış bir kitap.
---

7. Kategori (10 puan): Kitap Ağacı'nın aylık kitaplarından veya herhangi bir Kitap Ağacı kulübü tarafından Kış Okuma Şenliği'ne denk gelen dönemde okunacak bir kitap.
---

8. Kategori (10 puan): Başkasının sizin için seçtiği bir kitap. (Bu kategoride tavsiyelerine güvendiğiniz ve tanıdığınız birine gidip ne okuyacağınızı sorabilirsiniz veya bir yakınınızdan kütüphanenizden okumanız için rastgele kitap seçmesini isteyebilirsiniz. Kendi kendine karar vermek yok).
Siyah Damar - Tarryn Fisher - Aspendos - 344 sf.

9. Kategori (10 puan): 2015 yılında çıkan bir kitap (Yabancı yazarların kitaplarında Türkçe baskının 2015'te yapılmış olması da yeterli).
Çocukluğun Sonu - Arthur C. Clarke - İthaki - 256 sf.

10. Kategori (10 puan): Yazarından imzalı veya yazarından imzalı olmasını isteyeceğiniz bir kitap (Yalnız gerçekçi olun. İmzalı olmasını gönlünüzden geçirdiğiniz yazarların hayatta olması gerekiyor mesela).
Şizofren - Wulf Dorn - Pegasus - 400 sf.

11. Kategori (10 puan): Bilim kurgu / fantastik kurgu türünde bir kitap.

Hayalet Tugay - John Scalzi - İthaki - 336 sf.

12. Kategori (10 puan): Siz doğmadan en az 250 yıl önce yazılmış bir kitap.
---

13. Kategori (10 puan): Hem beyaz perdeye aktarılmış hem de tiyatroya/müzikale aktarılmış bir kitap. 
---

14. Kategori (10 puan): Türk kadın bir yazardan bir öykü kitabı.
---

15. Kategori (10 puan): Romantik türde bir kitap.
Kırık Kalpler - Sarah Ockler - Yabancı - 352 sf.

16. Kategori (10 puan): Karakterlerinden birinin bulunduğu kitaba isminde geçtiği bir kitap.
Audrey'i Bulmak - Sophie Kinsella - Artemis - 325 sf.

17. Kategori (10 puan): Size hediye gelen bir kitap.
Alaska'nın Peşinde - John Green - Pegasus - 320 sf.

18. Kategori (Her kitap 5 puan, 4 kitabı da okuyana ekstradan 20 puan, toplam 40 puan): 150 sayfadan kısa 4 kitap.
Instagram kullanıcısı olanlar bilmiyordur belki. Instagramda her pazartesi #kisakitaplarfestivali adı altında kütüphanemizden 150 sayfadan kısa bir kitap seçip o hafta içerisinde okuyoruz. İki etkinliği kesiştirmek için bu kategoriyi koydum.
---

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): İsminde aynı kelimenin geçtiği üç kitap.
Karanlık Ateş - Kareen Maire Moning - Epsilon- 344 sf.
Kan AteşiKareen Maire Moning - Epsilon - 288 sf.
İntikam Ateşi - Kareen Maire Moning - Epsilon - 413 sf.

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Yeni yazarları keşfetmek lazım. Kim bilir şimdiye kadar hiçbir kitabını okumadığımız ama çok seveceğimiz ne çok yazar var. Bir Türk kadın, bir Türk erkek, bir yabancı kadın, bir yabancı erkekten olmak üzere toplam 4 kitap okumanız gerekiyor.

Türk Erkek: Hayalperest - Burak Parmaksız - Fenomen Kitaplar - 224 sf.
Türk Kadın:
Yabancı Erkek: Komik Bir Hikaye - Ned Vizzini - Go! - 448 sf.
Yabancı Kadın: İyi Kız - Mary Kubica - Martı - 462 sf.  

21. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 90 puan): İsmi bir kelimeden, iki kelimeden, üç kelimeden, dört kelimeden, beş veya daha fazla kelimeden oluşan birer kitap.
Bir Kelime: Av - Tom Isbell - Epsilon - 389 sf.
İki Kelime: Devrimin Kızı - Amy Engel - Yabancı - 264 sf.
Üç Kelime: Örümcek Ağındaki Kız - David Lagercrantz - Pegasus - 520 sf.
Dört Kelime: I'll Give You the Sun - Jandy Nelson - Walker Books - 432 sf. (artikel sayılmaz herhalde :D)
Beş ve daha fazla Kelime : İlk Aşk (19 Başarısız Denemeden Sonra) - John Green - Pegasus - 320 sf.

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Temaları zorlaştırıp kolaylaştırmak sizin elinizde. Bu kategoride herhangi bir edebi türe ilişkin 4 kitap okuyabileceğiniz gibi (örneğin 4 bilim kurgu kitabı), tek bir ülke veya bölge edebiyatına ait (örneğin İngiliz edebiyatı), tek bir yazara ait, tek bir konuya ait (örneğin ölüm temalı kitaplar), tek bir edebiyat ödülüne ait (örneğin Pulitzer ödüllü kitaplar) kitaplar okuyabilirsiniz.


Tema: Koridor Yayınları'ndan dört kitap.

Zaman Çarkı - Ken Grimwood - 304 sf.
Obsesif - Chevy Stevens - 348 sf.
Kızıl 1-2-3 - John Katzenbach - 466 sf.
Harry August'ın İlk Onbeş Hayatı - Claire North - 496 sf.

27 Aralık 2015 Pazar

Senden Sonra

Kitap Adı: Senden Sonra
Özgün Adı: After You
Kitabın Yazarı: Emily Hope
Çeviren: Ayşe Dedeman
Yayınevi: Novella
Sayfa Sayısı: 255
Baskı Yılı: 2015


Senden Sonra bana yayınevinden dünya tatlısı bir paketle gelmişti. Baston şeker falan vardı, onu yedim :D Ben de daha çok bekletmeyeyim, hazır yılın son haftasındayız dedim ve okudum. 

Debbie bizim ana karakterimiz. Bir Noel günü bir karar vermiş ve o karardan sonra hayatı alt üst olmuş. İnsanlara güvenmiyor, herkesle iletişimini minimum düzeyde tutuyor, kendisine hiç vakit ayırmıyor. Sadece çalıştığı kitapçıyla evi arasında bir hayatı var. 

Kitap 2015'te geçiyor ama arada 2007'ye Debbie'nin geçmişine de gidiyoruz. Onu bugünkü haline getiren neler olduğunu da görüyoruz böylece. Yazarın Noel temasında daha eğlenceli, neşeli bir hikaye yazmasını beklerdim. Burada baya hüzün var, acı var. 



Şunu söylemeliyim: Her bölümün başında Debbie Simon diye birine mektup yazıyor. Simon artık Debbie'nin hayatında yok ama Debbie tıpkı o varmış gibi günlük olaylardan falan bahsediyor mektuplarında. Ama çok geçmeden Simon'ın kim olduğu o kadar belli oluyor ki :D Yazar ancak son bir iki sayfada gösteriyor Simon'ın kim olduğunu. Ama o kadar tahmin edilebilir ki anlatamam :D

Ama kapak tasarımıyla, iç baskısıyla falan inanılmaz şeker bir kitap. Böyle tam bir bardak kahve alıp, yorganın altında falan sıcak bir yerde okunacak, kafa dağıtmalık bir kitap. Çok büyük kurgular falan beklemeden okursanız (ki tür itibariyle de beklememek lazım) seveceğinizi düşünüyorum.

Baskı olarak da puntoları falan normalden daha büyük. Ben 24 saat içinde aralıklarla okuyarak bitirdim kitabı. Vaktiniz varsa daha da çabuk biter :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ortalama bir konu. Tahmin edilebilir bir kurgu.  

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Güzeldi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Bazı yazım hataları gördüğümü hatırlıyorum. Bir de sayfaların kalınlığından mıdır nedir, kitabı açmak zor :D Bunu burada anlatamamış olabilirim ama kitabı eline alanlar beni anlayacaktır.  

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Çok güzel kapak ya.

Final puanı: 3,8

25 Aralık 2015 Cuma

Çocukluğun Sonu

Teleskoplar uzayı gözleyedursun, belki de şu an birileri Dünya'ya mikroskopla bakmakta. 

Kitap Adı: Çocukluğun Sonu
Özgün Adı: Childhood's End
Kitabın Yazarı: Arthur C. Clarke
Çeviren: Ekin Odabaş
Yayınevi: İthaki
Sayfa Sayısı: 252
Baskı Yılı: 2015


Çocukluğun Sonu, İthaki'nin enfes kapaklarla yeniden bastığı bilimkurgu klasiklerinden biri. Bu klasik bilimkurguları hep okumak istiyorum. Ama çok fazlalar ve nedense biraz ağır duruyorlar. 

Bu kitapta da bir ağırlık hissettim ama sebebini bulamıyorum. Dil olarak gayet düzgün, anlaşılır bir çevirisi var. Okuma hızı olarak baktığımda da hiçbir azalma olmadı. Sanırım akıcılıkta bir tık bir şeyler var. Ama o da değil tam olarak :D 

Konuyu tam olarak anlatamayacağım çünkü konu öyle kolayca özetlenebilecek bir şey değil. İnsanoğlu çok ilerliyor ve neredeyse yıldızlararası seyahat edebilecek düzeye geliyor. İşte tam bu zamanda dünyanın çok farklı yerinde, büyük kentlerin semasına devasa uzay gemileri geliyor ve öyle havada asılı durmaya başlıyor. Ve dünyadaki bütün savaşları durduruyorlar, kıtlık yok, fakirlik yok, hatta bir süre sonra o kadar ilerliyorlar ki tüm ülkelerin sınırları kaldırılıp bir dünya devleti bile kuruluyor.

İnsanlar bu uzaylılara "Hükümdarlar" diyor. Peki neden geliyorlar? Hükümdarlardan biri şöyle diyor:


"Uzaya meydan okumanız, karıncaların Dünya'nın bütün çöllerindeki her bir kum tanesini isimlendirip sınıflandırmaya çalışmasından farksız. Gezegenler bir gün hükmedebilirsiniz. Ama yıldızlar insanlara göre değil."


Böyle işte, başlangıçta kitaba alışamadım pek. Çünkü bizim sıklıkla okuduğumuz yeni nesil bilimkurgulara çok benzemiyor. E zaten Arthur Clarke yani! :D Ama sonlara doğru, son 40-45 sayfada kitap bayağı iyi oldu. en beğendiğim kısmı sonuydu zaten.

Bu sabah oturup dizisini de izledim. Yeni başladı. Sanırım 3 bölüm var şu an. İlk bölümünü izledim. (Bu arada 80 dakikalık dizi ne demek?! :D) Diziyi o kadar değiştirmişler ki anlatamam. Ortak yapım olduğunu gösteren sadece Hükümdarlar (dizide Efendiler diyorlar) vardı herhalde :D Ayrıca kitabın %90'ını falan ilk bölümde işlediler zaten. Nasıl devam edecekler çok merak ediyorum :D Dizide Under the Dome'dan bildiğimiz Mike Vogel uydurma baş karakter olarak oynuyor :D 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Konu güzeldi. Kitabın adının niye Çocukluğun Sonu olduğunu ancak son sayfalarda anlayabiliyoruz ama orası da çok güzeldi.  

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Dediğim gibi burada tam olarak çözemediğim bir şeyler vardı :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çok iyiydi.  

Orijinal isim (%10): 5/5
Orijinal isim!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Ya şimdi baktım da, kapak hikayeyi o kadar güzel tasvir etmiş ki! 

Final puanı: 4,2

23 Aralık 2015 Çarşamba

Konuş Benimle

Kitap Adı: Konuş Benimle
Özgün Adı: Speak
Kitabın Yazarı: Laurie Halse Anderson
Çeviren: Duygu Yücel
Yayınevi: Go! Kitap
Sayfa Sayısı: 209
Baskı Yılı: 2015


Bu kitabın yazısı muhtemelen uzun olacak. Çünkü bu kitap güzel. Güzelden öte bu kitap önemli. Ve herkesin okuması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu kitapta cinsel saldırı var, tecavüz var. Ve bu konudaki istatistiklerde dünya rekorlarını zorlayan bir ülkede yaşıyoruz. 

Melinda konuşmuyor. Anne babasıyla bile. Çünkü yaşadığı şeyi anlatabileceği hiç kimsesi yok. Bir önceki yıl başarılı bir öğrenciyken artık okulu kıran, dersleri dinlemeyen, notları çok kötü bir öğrenci. Diyor ki: "Çeneni kapat, dudaklarını mühürle, sesini kes. İletişim kurmakla ya da duyguları ifade etmekle ilgili televizyonda duyduğunuz bütün o saçmalıklar yalandan ibaret. Aslında kimse ne söyleyeceğinizi duymak istemiyor."

Kitap aslında durağan gidiyor. Yani Melinda'nın çok içine kapanık bir hayatı var. Kimseyle konuşmuyor. O yüzden genelde gözlemlerini okuyoruz. Okulda ardiye gibi bir odaya girip saklanıyor. Zamanını orada geçiriyor bazen. Biraz resim çiziyor. Ama dikkat çektiği konu yüzünden kitabı çok beğendim. 

Kitap böyle bir anda pat diye bitiyor. Aslında güzel bitiyor. Pat diye diyorum çünkü kitabı bitirdiğinizde daha okumanız gereken 30 sayfa kalıyor. Burada kitap hakkında yazarla yapılmış bir röportaj, "Cinsel Saldırı ve İstismarın Açıklanması Durumunda Doğru Tepkiyi Verebilmek İçin On İpucu" ve Cinsel Saldırı İstatistikleri var. 



Bu on ipucunun hepsini yazmayacağım ama ilki ve en önemlisini olabildiğince büyük harflerle yazıyorum: 

Anlatan kişiye inanın. 


Yazar ilgili röportaj sırasında 12 yıldır okuyuculardan yüzlerce kez devam kitabı yazacak mı sorusu aldığını söylemiş. Devam yazmayı ciddi ciddi düşündüğünü ama bunun için Melinda'nın hazır olmasını beklediğini söylemiş.

Röportajda beni çok üzen, tüylerimi diken diken eden ve kesinlikle dikkat çekilmesi gereken bir yer daha var. Yazar erkek okuyucularından defalarca aynı soruyu duymuş ve ilk duyduğu on seferde falan dehşete düştüğünü söylemiş. Soru şu: Melinda tecavüze uğradığı için neden bu kadar üzülüyor ki? 

Daha sonra çoğu genç erkeğin cinsel saldırının kadınlar üzerindeki etkisi hakkında eğitilmediğini, medyada çok fazla cinsel içerik olduğunu ve bu yüzden seks yapmanın bu kadar büyütülecek bir şey olmadığını düşündüklerini söylemiş. 

Bununla ilgili söylenecek o kadar çok şey var ki. Biz bu ülkede tecavüz sahnesinin dakikalarca gösterildiği ve reyting rekorları kıran diziler izlemedik mi? Bir anne olarak, bir baba olarak, bir öğretmen olarak çocuklarınıza rıza almanın önemini, kadınların her zaman sekse istekli olmadığını ve olmak zorunda da olmadığını öğretin. Okulda çocuklarınız için okul psikolojik danışmanlarından yardım isteyin. Mahremiyet eğitimi verilsin, çocuklara dokunulması özel bölgeler ve buralara dokunmak için izin almak gerektiği öğretilsin. 

Bence okullarda çocuklara feminizm de aşılanmalı. Ama burada hemen girip feminizmin erkek düşmanlığı, erkeksiz hayat isteme falan olmadığını da söylemek lazım. Bunlar safsata. Feminizm kadınların da erkeklerle eşit haklara sahip olmasını, toplumda söz hakkına kavuşmasını, üretebilmesini, eğitim görebilmesini, temsil edilebilmesini ister. Feminist olmak için kadın olmaya gerek yok. Aklı başında her erkek bunu destekler zaten.

Yazar kitabın başında on iki yıldır taciz/tecavüz mağduru okuyucularından aldıkları dönüşlerden oluşan çok güzel bir şiir de yazmış. Ayrıca şuna da dikkat çekmiş. Tecavüze uğrayan yalnızca kadınlar değil. Genç ve yetişkin erkekler de bunu yaşıyor.

Bu kitabın Amerika'da sıkça derslerde okutulduğu, konu olarak işlendiğinden de bahsedilmiş. Keşke bizim okullarımız da bunu yapsa.

Bu kitap için bir istisna yaparak değerlendirme kriterlerine bakmadan direkt tam puan veriyorum. Çünkü bu kitabı okuyun!

Final puanı: 5

20 Aralık 2015 Pazar

Kül (Destined, #1)

Destiny is calling. Will you fight for yours?

Kitap Adı: Kül
Özgün Adı: Ash 
Kitabın Yazarı: Shani Petroff  & Darci Manley
Çeviren: Tuba Özkat
Yayınevi: Novella Dinamik
Sayfa Sayısı: 464
Baskı Yılı: 2015


Öncelikle şunu söylemeliyim. Evet renklere bağlı kast çok orijinal bir fikir değil. Daha önce böyle sınıflandırmalı kitapları okuduk. Ama bu o kadar güzel ayrıntılarla desteklenmiş ki kitabı epey beğendim. 

Özellikle kader olayını çok beğendim ya. Şöyle ki, toplumda bir olay olmuş. Bunu gerçekten "Olay" diye anıyorlar. Bir adam kaderini kabul etmemiş ve yalnızca bir kapıyı kapatması gerekirken kapatmamış. Onun yüzünden dünyada milyarlarca insan ölmüş. İşte o yüzden hemen ardından bu kader sistemi tasarlanmış.

Her bebek doğduğunda, ilk bir saat içinde, kader uzmanları tarafından rengi ve kaderi belirleniyor. En yüksekten en düşüğe renkler şöyle: Mor, Kırmızı, Yeşil, Sarı, Kahverengi, Barut rengi ve Kül rengi. Belirlenen kaderinizi herhangi bir şey olabilir. Bazı kaderlerde zaman etiketi damgası var, bazılarında yok. 

Örneğin kitabın ilk sahnesinde bir kızın kaderi saat 14.03'te bir yoldan karşıya geçmek. Sadece bu. Karşıdan karşıya geçmek. Zaman damgası olmayanların işi daha zor. Örneğin bir başkasının kaderi su vermek. Ama bir zaman damgası olmadığı için bütün hayatı boyunca susayan insanlara su yetiştirmek için koşuşturup duruyor. 

Bir de kaderi olmayanlar var: Renksizler. Doğrusu burada biraz kafa karışıklığı yaşadım, çünkü bazen Kül bazen renksiz diyorlar. Ama anladığım kadarıyla Renksizler Küller'in içinde onlardan da altta bir grup. Onlar için kader tayin edilmiyorlar. O yüzden hayatları boyunca hiçbir şey yapmalarına izin verilmiyor. Boş boş geziyorlar öyle :D Bir de bir renksiz dünyaya getirdikleri için aileleri devlete vergi ödemek zorunda bırakılıyor.

Kaderiniz ne olursa olsun asla reddedemezsiniz. Bırakın bunu fiile dökmeyi, bunun hakkında konuşmak bile büyük cezalar getiriyor. Kaderi inkarın karşılığı ölüm cezası. 



Her kastta olduğu gibi burada da çok katı sınırlar var. Her çember bir altındakini eziyor. Birbirleriyle birlikte yürümeleri bile uygun görülmüyor. Küller çoğu zaman insan gibi bile görülmüyor. Hatta çocuklar arasında şöyle bir tekerleme var:


Mor, kırmızı, yeşil, sarı, kahve, barut, kül
Alt halkalardan birine dokun ve pul pul dökül

(Buraya hemen bir not: Bu tekerlemeyi bu kadar güzel çevirmek çok zor olmalı, çevirmeni tebrik etmek istiyorum.)

Ve işte tahmin edebileceğiniz gibi kader sistemini eleştiren, artık ortadan kaldırılmasını gereken insanlar da var. Daha çok konuyu anlatmayacağım artık :D Böyle işte. Ben kitabı bayağı beğendim. Hemen ikincisini okuyayım falan diye düşündüm hatta ama sanırım ikinci kitabı henüz yazılmamış. Umarım çıkar çıkmaz Novella Dinamik de çevirir de çok beklemeyiz. 

Kitap için Novella Dinamik'e tekrar teşekkür ederim. Okumuş olmaktan çok keyif aldım. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Hem renkler hem de genel olarak kast sistemleri bence artık klişeleşmiş olsa da etrafında örülen dünya gayet güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Oldukça sürükleyici bir kitap. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Baskı çok güzel ya. Kenarları altın sarısı yapmalarına bayıldım. Çeviride de hiçbir sorun görmedim.  

Orijinal isim (%10): 5/5
Ash!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı gerçekten çok güzel. 

Final puanı: 4,65

16 Aralık 2015 Çarşamba

The Retribution of Mara Dyer (Mara Dyer, #3)

Kitap Adı: The Retrubition of Mara Dyer
Kitap Yazarı: Michelle Hodkin
Yayınevi: 
 Simon & Schuster Books
Sayfa Sayısı: 470
Baskı Yılı: 2014


Mara Dyer serisini bir hız treni olarak düşünebilirsiniz. İlk kitapta yükselmeye başladı. İkinci kitapta resmen zirveye ulaştı. Son kitapta da çöküşe geçti. İkinci kitabı gerçekten çok beğenmiştim, okurken çok heyecanlanmıştım. Ama bu kitabı okurken sıkıldım resmen, bitsin artık diye dün akşam 100 sayfadan fazla okudum. 

İkinci kitabın sonunda demiştim ya, konunun oraya doğru gitmesini istemiyorum diye, tam oraya doğru gitti :D Başladığımız yerden çok uzaklaştık, olaylar karıştı falan. Bilmiyorum ya. Keşke böyle olmasaydı. 

Konuyu falan anlatmak istemiyorum. İlk iki kitaba spoiler olur çünkü. Ama ikinci kitapta geçmişte Hindistan'a giden bölümler var demiştim. Bu kitapta da onlar devam etti. Ama hiç güzel bağlanmadı bence. Tam olarak ne olduğu anlaşılamıyor.



İlk kitapta Benim adım Mara Dyer değil ama avukatım bir isim seçmemi söyledi falan diyor ya, bu kitapta onun da ne olduğunu açıklıyor. Ama o da net değil, çok havada kaldı :D Üzüldüm yani, hiç güzel bir final kitabı değildi bence. 

İki tane alıntım var kitapta, çok hoşuma giden. Onları paylaşıp bitiriyorum :D
*
Sometimes I wonder, if I had chosen a different name for myself, might I have grown into a different person?

*
"I need to hear you," she begs in that voice, and I can't refuse her, not anything, not now, not ever. But the words that come aren't enough for this. For her. So I speak in a language she doesn't know.
Je t'aime. Aujourd'hui. Ce soir. Demain. Por toujours. Si je vivais mille ans, je t'appartiendrais pour tous. Si je vivais mille vies, je te ferais mienne dans chacune d'elles. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 3/5
Dediğim gibi...

Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 3/5
Orta.

Basım kalitesi (%5): 5/5
Kindle'den okudum, o yüzden yazım hatası falan var mı diye değerlendiriyorum.

Güzel kapak (%5): 5/5
Kapaklarını seviyorum bu serinin.

Final puanı: 3,2

12 Aralık 2015 Cumartesi

Bıçak Sırtı (Mara Dyer, #2)

Kitap Adı: Bıçak Sırtı
Özgün Adı: The Evolution of Mara Dyer
Kitabın Yazarı: Michelle Hodkin
Çeviren: Dilan Toplu
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 487
Baskı Yılı: 2015


Ah Mara Dyer! Kitap oldukça güzeldi. O kadar akıcı ve sürükleyici ki kesinlikle istediğiniz zamanda başından kalkamıyorsunuz. Bir bölüm daha diye diye bir bakmışsınız 50 sayfa daha okumuşsunuz :D 500 sayfalık kitabı 3 günde bitirdim. Biraz iddialı olacak ama bence iyi bir okuyucuysanız ve boş vaktiniz de varsa bir gün içinde sabahtan akşama biter bu kitap. 

İlk kitabın sonu zaten olaylı bitmişti. Mara, yıkılan binada ölen Jude'u falan görmüştü. Bu kitap yine müthiş bir tempoyla başlayıp hiç temposunu düşürmedi. Mara'yı özlediğimi fark ettim :D Ayrıca 2 kitap okuyup da hala ne olduğunu çözememek sinir bozucu :D 

Gerçi bu kitapta bazı şeyler açığa çıktı. Ama yazar bir şeyi açıklığa kavuşturuyorsa hemen 10 tane başka gizem atıyor ortaya :D Bu kitapta en çok sevdiğim şey belirsiz geçmişe, Hindistan'a dönmelerdi. Hikayeyle bağlantısı henüz ortaya çıkmadı ama böylesine geniş bir kurgu insanı kendisine hayran bırakıyor. 



Ayrıca "genetik hafıza" fikrini çok ama çok sevdim, lütfen o yöne doğru ilerleyelim, lütfen! Ama şunu söylemeliyim ki sonunu sevmedim. Yani kurgu oraya doğru evrilirse işin tadı kaçar gibi geliyor bana. Hayır yani, o olayı istemiyorum :D Ama üçüncü kitaba başladım ve görüyorum ki oraya gidiyoruz :(

Bu arada evet, yazar yine o kadar çok şey bıraktı ki artık neler olduğunu öğrenmeliyim dedim. O yüzden bu sabah üçüncü kitaba başladım biraz. Her şey bu kitapta çözülmezse yıkarım ortalığı! :D Konuya falan girmiyorum, çünkü ne kadarı spoiler olur kestiremedim. Ama sonu hariç ben çok beğendim. 

Yalnız, karakterlerle ilgili şunu söylemeliyim ki hiç gerçekçi değiller. Bir ara Noah bunu hatırlattı ve hay ağzını öpeyim dedim :D Karakterler on yedi yaşında, ON YEDİ! Ama kriz anında müthiş çözümler üretiyorlar, her zaman en doğru kararları alabiliyorlar, insanüstü kontrole sahip ve kusursuzlar. Hayatınızda hiç hem on yedi yaşında hem de bu tanıma uyan bir insan gördünüz mü? Ergen yahu onlar, ergen!


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Dediğim gibi olay Hindistan'a falan bağlanacak gibi duruyor, bu kadar muazzam bir kurgu gerçekten hayran olunası! 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Net bu dünyanın en sürükleyici kitaplarından biri! 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Çok fazla yazım hatasıyla karşılaştım.  

Orijinal isim (%10): 0/5
Mara Dyer'ın Evrimi vs. Bıçak Sırtı :(

Güzel kapak (%5): 5/5 
Ben bu serinin kapaklarını ve özellikle yazı fontunu çok seviyorum ya. Çok şık duruyorlar :D

Final puanı: 4,4

9 Aralık 2015 Çarşamba

Eşekarısı Fabrikası

Kitap Adı: Eşekarısı Fabrikası
Özgün Adı: The Wasp Factory
Kitap Yazarı: Iain Banks
Çeviren: Zübeyde Abat
Yayınevi: Koridor
Sayfa Sayısı: 254
Baskı Yılı: 2015


"Blyth'ı öldürdükten iki yıl sonra küçük kardeşim Paul'ü öldürdüm, ama Blyth'ın ölümü ile karşılaştırınca daha mühim, daha farklı sebeplerim vardı. Bir yıl sonra da birdenbire gelen bir istekle aynı şeyi Esmerelda için yaptım.

Şu ana kadarki skorum, üç. Yıllardır kimseyi öldürmedim, böyle bir niyetim de yok. Öyle bir dönem geldi ve geçti."


Kitap garip bir kitaptı. Frank daha 16 yaşında. Ama 3 kişiyi öldürmüş. Bunlardan biri öz kardeşi. İnsanları plan yaparak soğukkanlılıkla öldüren, hayvanları yakmaktan, öldürmekten zevk alan, çeşitli hayvan kafatasları biriktiren ağır sosyopat bir çocuk. 

Kitap boyunca Frank'in hayvanları öldürmesini, biriktirdiği kafataslarıyla garip ayin gibi bir şeyler yapmasını okuyoruz. Bir keresinde bir koyun kendisine saldırdı diye onlarca koyunu yakarak öldürdü. Öldürdüğü üç insanı da uzun uzun planlayarak gözünü bile kırpmadan öldürüyor.




Kendisine çöpte bulduğu saat kadranından oldukça komplike bir düzenek yapıp eşekarılarını da öyle öldürüyor. Zaten kitabın adı da bu yüzden Eşekarısı Fabrikası. Bu düzeneğin içine bıraktığı arılar yanarak, bıçaklarla parçalanarak, zehirli reçele bulanarak falan ölüyor. 

Çok şaşırtıcı da bir sonu vardı. Bir anda ne oluyor falan diyemeden bir şok oluverdim :D Ama bir çocuğun bu kadar saf vahşetle dolu olmasını okumak biraz rahatsız edici. Yazar kitabın sonuna eklediği notta şöyle diyor:

"Çocuklara özgü masumiyetin, çoğu insanın hayal ettiği gibi olmadığı -ne şimdi ne de öncesinde- konusuna dikkat çekmeye çalıştım. Çocuklar da muhtemelen yetişkinler kadar şiddet düşüncesine yatkınlar; sadece bunları koyabilecekleri sofistike bir ahlaki çerçeveleri yok o kadar."

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Rahatsız edici ama özgün :D 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Akıcıydı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Yaşasın! :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Böyle delikli kapak falan, güzel. 

Final puanı: 4,2



6 Aralık 2015 Pazar

Her Şeyin Başlangıcı

Kitap Adı: Her Şeyin Başlangıcı
Özgün Adı: The Beginning of Everything
Kitap Yazarı: Robyn Schneider
Çeviren: Özge Burçak Aydınalp
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 318
Baskı Yılı: 2015



Altın çocuk Ezra Faulkner hayatta herkesi bekleyen bir trajedi olduğuna inanmaktadır; sonrasında gerçekten önemli şeylerin yaşanacağı bir olay. Onun kişisel trajedisi ise hayatında her şeyi kaybedebileceği bir an gelene dek beklemiştir: Mükemmel bir gecede, sorumsuz bir sürücü Ezra'nın dizini, spor kariyerini ve sosyal hayatını paramparça eder. 

Konu işte böyle. Okulun en popüler çocuklarından biri olan Ezra, bir gün geçirdiği trafik kazasıyla yeni hayatına başlıyor. Çünkü artık bastonla geziyor ve eski arkadaşlarıyla takılmıyor. Bir de okula yeni gelen Cassidy'ye aşık oluyor.

Ben kitabı beğendim. Tatlı bir hikayesi var. Sonu da baya şaşırtıcıydı benim için. Karakterlerin çoğu acayip kafa insanlar ve çok komikler. Arada birkaç tane müthiş ince sözler vardı ki onları çok beğendim :D 



Kitabın kapağında niye eğlence treni olduğunu kitapta anlıyorsunuz. Ezra ve çocukluk arkadaşı Toby bir olay yaşıyor. Ama burada söylemeceyeğim, merak ediyorsanız okuyun :D

Münazara olayına takıldım ben. Münazara yarışmaları hiç de bizim gibi olmuyor :D Biz baya grup haline ve hocaların önceden hazırladığı metinlerle girerdik münazaraya. Ama onlar bireysel olarak giriyor ve konuyu çok kısa süre önceden öğrendikleri için spontane konuşuyorlar. 

Bu kadar işte, başka ne diyebilirim bilmiyorum. Kolay okunan, okurken keyif alacağınız bir young adult arıyorsanız bu kitap iyidir.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Çok özgün bir şey yoktu, klasik young adult :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Çok kolay okunan bir kitaptı.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Ya bu konuda çok sinir oldum. Yanlış yazılan bir sürü kelime, noktalama hataları falan vardı. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Güzel! :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak çok tatlı yaa :D

Final puanı: 4,2