27 Şubat 2015 Cuma

Adalet

26 USTA YAZARDAN TEK BİR HİKAYE

Kitap Adı: Adalet
Özgün Adı: No Rest For The Dead
Kitap Yazarı: Jeff Abbott, Lori Armstrong, Sandra Brown, Thomas Cook, Jeffery Deaver, Diana Gabaldon, Tess Gerritsen, Andrew F. Gulli, Peter James, J.A. Jance, Faye Kellerman, Raymond Khoury, John Lescroart, Jeff Lindsay, Gayle Lynds, Phillip Margolin, Alexander Mccall Smith, Michael Palmer, T. Jefferson Parker, Matthew Pearl, Kathy Reichs, Marcus Sakey, Jonathan Santlofer, Lisa Scottoliner, R. L. Stine, Marcia Talley
Çeviren: Güneş Demirel
Yayınevi: Martı
Sayfa Sayısı: 429
Baskı Yılı: 2014

İlk kez böyle bir kitap okuyorum ve eminim siz de daha önce okumamışsınızdır. Bu kitabın tek bir yazarı yok. Her bölüm başka bir yazar tarafından yazılmış. Ve bu yazarlar arasında çocukken okuyup hayranı olduğum Mutfaktaki Canlı Sünger'in yazarı R. L. StineGece Nöbeti ile tanıştığım Tess GerritsenAkıl Labirenti'nden Marcus Sakey gibi daha önce okuduğum yazarlar da var.

Kitabın girişini yazan David Baldacci şöyle demiş:

Okurlar, alışılagelmiş polisiye hikayelerinde, yalnızca bir yazarın yeteneklerinden ve hayal gücünden büyülenirler, ancak kanunsuz bir suçu konu alan bu romanda kurguyu incelikle işleyen, gerilim unsurlarını ustalıkla kullanan ve yaşamla ölüm arasındaki geçişi en iyi şekilde yansıtan yirmi altı usta söz sarrafının yetenekleriyle bezenmiş bir hikayenin tadına varacaklar.



Gerçekten de öyle. Okuması çok keyifli bir kitaptı. Yirmi altı farklı insan yazıyor bu kitabı, hiç mi bir kopukluk, tutarsızlık falan olmaz? Olmamış işte :D

Biraz konusuna bakalım. Kitabın geçtiği zamandan 10 yıl önce kocasını vahşice öldürdüğü için Rosemary Thomas idam edilir. Ancak bu olayı soruşturan Jon Nunn sonradan kadının suçsuz olduğunu düşünerek ölümünün 10. yılında olayı tekrar araştırmaya karar verir. Kitabın başlarında Rosemary'ye bir şeyler enjekte edilerek infaz edilişini detaylı bir şekilde okuyorsunuz. Bu bölüm bence kitaba sağlam ve çarpıcı bir giriş yaptırmış.

Kitap aslında tam bir cinayet romanından çok az daha durgun ilerliyor diyebilirim. Çünkü sonuna kadar katil kim acaba falan diye düşünmüyorsunuz. Ama yine de hikaye ilerlerken bir sürü şey oluyor ve tempoyu hep canlı tutuyor. Akıcılıkta da hiçbir problem yok.

Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
Sanırım 26 yazar olayını özgün kurgu içinde değerlendirmek gerek. Hikaye de oldukça güzeldi ayrıca.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Gayet akıcı bir kitaptı.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviride bir sıkıntı dikkatimi çekmedi. Baskısı da güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5 
On yıl sonra dava yeniden açıldığı için hemen Adalet! :D

Güzel kapak (%5): 2/5 
Yazarların isimlerini 26'nın içine yazmaları güzel ama kapağın hikayeyle bir alakası yok.

Final puanı: 4



19 Şubat 2015 Perşembe

Sil Baştan

Geçmişte yapmış olduğunuz hataları bilerek hayatınızı tekrar, tekrar ve tekrar yaşamak zorunda kalsaydınız ne yapardınız?

Kitabın Adı: Sil Baştan
Özgün Adı: Replay
Kitap Yazarı: Ken Grimwood
Çeviren: Seçil Ersek
Yayınevi: Koridor
Sayfa Sayısı: 361
Baskı Yılı: 2010

43 yaşındaki Jeff Winston kalp krizi geçirerek ölür. Tekrar hayata gözlerini açtığında ise takvimler 1963 yılını göstermektedir. O sabah 18 yaşında, üniversite yatakhanesinin duvarlarına bakarak uyanır. Benim başıma böyle bir şey gelse ben bir daha toparlanamam ama adamın aklına at yarışı oynamak geliyor :D Çünkü sonuçları biliyor! Ve deli gibi de zengin oluyor :D Önündeki yirmibeş yıl boyunca olacak bütün önemli olayları biliyor! Harika değil mi?

Sanırım Jeff'in 2. tekrarını yani 3.hayatını okurken aklıma şu geldi: Ya kendini 43 yaşından önce kasıtlı olarak öldürürse? Yine tekrara mı başlar, yoksa ne olur? Maalesef bu sorunun cevabını kitapta alamadım. Bir ara da kitap boyunca Jeff'in sürekli 18 yaşında dönüp durmasını mı okuyacağız diye düşünürken bir şeyler oldu. Jeff Starsea adında bir filmle karşılaştı. Ama bu film önceki hayatlarında çekilmemişti. Böylece Pamela ile tanışıyor. Olaylar olaylar :D



Anlayabileceğiniz üzere bu bir tür reenkarnasyon. Aslında tam olarak reenkarnasyon da denemez sanırım çünkü Jeff sürekli kendi 18 yaşındaki vücuduna reenkarne oluyor. Kitap sıradan ya da hep aynı tempoda diye düşünmeyin çünkü bir sürü olay oluyor, yeni kişiler giriyor hikayeye. Kitap akıcılığı hiçbir zaman elden bırakmadı yani.

Ancaaak kitabı okurken bir kısımda çok büyük bir problem var. Kocaman bir paragraf Fransızca çevrilmeden bırakılmış. Devam eden bir kaç sayfada da diyaloglar içinde Fransızca kelimeler var. Hayır tamam ben anlıyorum da herkes Fransızca bilmez ki :P :D Şaka bir yana, gerçekten görünce çok şaşırdım. Gözden mi kaçmış, özellikle mi bırakılmış bilemiyorum.

Bitirmeden önce defalarca gençliğine reenkarne olmak nasıl bir durum, şu alıntı çok güzel açıklıyor bence:

Pamela, doktorluk yapmış, başarılı bir sanatçı ve aynı zamanda ünlü bir film yapımcısı olarak en sonunda lise diploması alıyordu. Üçüncü defa.


Özgün konu ve kurgu (%35): 4/5
İlk kez böyle bir konuda okudum. Sonlara doğru bir yerde olaylar çok hızlı gelişince acaba kitap eksik mi, bir bölümü atlamış mı diye düşünsem de genel olarak gayet iyiydi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Hiçbir zaman sıkılmadım, sürükleyiciydi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Üstte de bahsettiğim gibi çevrilmemiş Fransızcalar çok kötü olmuş.

Orijinal isim (%10): 2/5 
Orijinal ismi Replay, sanki biraz ucundan yakalamışlar :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Orijinal kapak mı bu mu derseniz bu ama öyle çok da güzel değil.

Final puanı: 4,15



15 Şubat 2015 Pazar

Dünyanın Gölgesi (Across the Universe, #3)

Neredeyse eve vardılar


Kitabın Adı: Dünyanın Gölgesi
Özgün Adı: Shades of Earth
Kitap Yazarı: Beth Revis
Çeviren: Ayça Sağlam
Yayınevi: Olimpos
Sayfa Sayısı: 461
Baskı Yılı: 2014


Amy ve Çırak, sonunda uzay gemisi Godspeed'in kasvetli duvarlarından kurtuldular. Centauri-Dünya'da yeni bir yuva inşa etmeye ve taze bir başlangıç yapmaya hazırdılar. Bu gezegene ulaşmak için Amy, evrenin ötesinden 25 trilyon mil yol kat etmişti.

Sonunda gezegene indiik. Ve sonunda donmuşlar uyandı. Ama tabii ki gezegen kollarını açıp bizi beklemiyordu. Gezegendeki vahşi hayvanlar ve donmuşlarla gemililer arasında yaşananlar yeni hayatın o kadar da kolay olmayacağını gösteriyordu. 



Öncelikle şunu söylemeliyim ki seri bittiği için çok üzgünüm. Gerçekten çok sevdim, bayıldım, müthiş bir heyecan ve zevkle okudum. Yazar o pat pat suratımıza çarptığı şokları biraz daha yaysaydı rahat beş kitaba uzardı diye düşünüyorum. Keşke öyle olsaydı, daha fazla okuyabilseydik. Ve umarım filmleri çekilir. Grinin Elli Tonu'na bile film çekmiş sektörden Evrenin Ötesi efsanesine de en kısa zamanda film bekliyorum :D Ayrıca, bu kurgudan müthiş dizi de olur. Konusu yakın olduğu için, kıyaslamamı anlamanız adına söylüyorum. The 100'a bin basar bunun dizisi yapılırsa :D

Yazacak bir şey bulamıyorum. Çok çok çok güzeldi. Gerçekten güzeldi ya. Hani bazı seriler son kitapta artık sıkıcı olur, konudan sapar gibi. Mesela bana Açlık Oyunları öyle gelmişti. İlk kitap mükemmeldi, ikinci kitap da gayet iyiydi ama üçte artık oyun falan kalmadı. Hep bir koşuşturmaca falan. Ben okurken sıkılmıştım açıkçası. Ama bu öyle değil. Üçüncü kitap da ilki kadar güzel ve sürükleyiciydi. Son sayfasına kadar hiç bırakmıyor kitap sizi. Sayfa çevirmek için sabırsızlanıyorsunuz.

Kesinlikle alın, okuyun, okutun!

Özgün konu ve kurgu (%35): 5/5
Uzayda yaşam varsa ben de varım! 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Artık söylememe gerek yok herhalde, harika!

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Üzgünüm ama üç kitapta da aynı sorunu yaşadım. Bu kitapta daha da fazlaydı. Yanlış yazılan kelimeler, kelime ortasında büyük yazılan harfler, anlamsız cümleler ve cümle içinde tekrarlanan kelimeler vardı. Sanırım son okuması yapılmamış.

Orijinal isim (%10): 5/5 
Üç kitapta da orijinal isme sadık kalan yayınevine kocaman alkış!

Güzel kapak (%5): 4/5 
Böylesine müthiş bir kurgunun, böyle bir efsanenin kapağını bir ergen aşkıyla ziyan etmeyi doğru bulmuyorum.

Final puanı: 4,85

11 Şubat 2015 Çarşamba

Bir Milyon Güneş (Across the Universe, #2)

Amy? Buna hazır mısın? Bir seçim yapmak zorundasın. Gemi ölüyor. Godspeed daha fazla dayanamayacak. Ve sen-sen herkes adına karar vermelisin. Çünkü süre dolmak üzere.

Kitabın Adı: Bir Milyon Güneş
Özgün Adı: A Million Suns
Kitap Yazarı: Beth Revis
Çeviren: Ayça Sağlam
Yayınevi: Olimpos
Sayfa Sayısı: 424
Baskı Yılı: 2012

Seri mükemmel bir şekilde devam ediyor. Bir önceki kitap olan Evrenin Ötesi'nde gemiyle ilgili sırların bazılarını öğrenip şok olmuştuk. Ama onlar neymiş ki, asıl şoklar bu kitapta :D Üçüncü kitaba daha dün akşam başladım ama bu seri çoktan tüm zamanların en iyileri listemde üst sıralara oturdu. Sanırım Açlık Oyunları'ndan beri böyle heyecanlandığım ve bu kadar çok sevdiğim bir seri okumamıştım.



Yazının bu kısmı ilk kitapla ilgili spoiler barındıracak! 

İlk kitabın sonlarına doğru Çırak geminin liderliğine geçmişti. Gemiyi Bilge'nin diktatörlüğünde yönetmek istemediği için bazı şeyleri değiştirmeye başladı ama gerçekten elde ettiği tek şey kaos oldu. Yine ilk kitapta ortaya çıkan Orion, Amy için büyük bir bilmece hazırlıyor ve geminin çeşitli yerlerine ipuçları bırakıyor. Kitap boyunca o kadar şaşırtıcı şeyler oluyor ki oha diye diye kitabı okudum :D

Spoiler sonu!

Kitapla ilgili fazla da bir şey anlatmak istemiyorum. Gerçekten alın okuyun ve keyfini çıkarın. Böyle buradan yorumunu okumakla kesinlikle geçiştirilemeyecek bir kitap. Yine yok artık, oha, daha ne olabilir ki dedirterek bitti kitap. O yüzden hemen üçüncüsüne başladım.

Söyleyecek çok bir şey yok işte. Kitap ef-sa-ne! 

Özgün konu ve kurgu (%35): 5/5
İlki mi daha güzeldi bu mu daha güzeldi karar veremiyorum. İkisi de harika! :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Bu kitap uyutmaz, o derece!

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Bir kaç tane yazım yanlışı gördüm ama puan kırmaya değecek bir şey yok.

Orijinal isim (%10): 5/5 
A Million Suns!

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapak da güzelleşmiş. Aslında kitabı okuduktan sonra kitaba ilişkin ne kadar büyük bir spoiler içerdiğini fark ediyorsunuz. Tamam sustum :D

Final puanı: 4,95


Kitap Tag

Merhabaa,

Naz'lı Kitaplık beni yeni bir tagde mimlemiş. E bana da yapmak düşer :D Kendisine teşekkür ediyorum.


1- Kitap okumak için evde belli bir yerin var mı?
Yatağımda okurum ben hep :D

2- Ayraç mı yoksa rastgele bir kağıt parçası mı?
Tabii ki ayraç. Ayraçsız okuyanlara da uyuz olurum :D Bir arkadaşım mendil falan koyuyordu, bir sürü ayraç götürdüm ona bırak şu saçmalığı diye :D

3- Kitap okumayı belirli bir zamanda mı durdurursun yoksa belirli bir bölümde ya da bölüm başında mı durdurursun? 
Bölümü bitirmeden hayatta bırakmam. Öyle orta yerde kitap mı bırakılır :D

4- Okurken yemek yemek mi bir şeyler içmek mi? 
Hiçbiri :D Dikkatimi kitaba veremiyorum bir şeyler yiyip içerken :D

5- Kitap okurken televizyon seyretmek mi müzik dinlemek mi?
Eğer metroda falan okuyorsam müzik dinlemek ama evdeysem hiçbiri 

6- Tek seferde bir kitap mı yoksa birden fazla kitap mı?
Çoğunlukla bir kitap okuyarak ilerlerim ama bazen iki kitap birden okuduğum oldu. Gündüz birini gece birini okuyordum :D


7- Okurken evde mi yoksa her yerde mi okumayı tercih edersin?
Ben her yerde okurum fark etmez :D

8- Kitabın, kafanın içinde yüksek sesle okunması mı yoksa sessizce okunması mı?
Soruyu okuyunca ben nasıl okuyorum hiç dikkat etmemişim onu fark ettim :D Ama kafamın içinde yüksek sesle okunmasını tercih ederim sanırım :D

9- Önündeki sayfaları okur musun yoksa sayfaları atlar mısın?
Çoğunlukla atlamam ama bazen über sıkıcı kitaplara denk geldiğimde mekan/kişi tasvirlerini atlayarak direkt diyalogları okuduğum olmuştur :D

10- Ciltli kitap mı karton kitap mı?
Ciltli tabii kiiiii :D

11- Kitap yazıyor musun?
Hayır, hiç öyle bir hevesim olmadı.

Ben de Artemis'in GüncesiPart of The Book ve Athena'nın Güncesi'ni davet ediyorum!

7 Şubat 2015 Cumartesi

Evrenin Ötesi (Across the Universe, #1)

Evrenin Ötesi, Titanik'in Cesur Yeni Dünya ile buluştuğu bir roman.

Kitabın Adı: Evrenin Ötesi
Özgün Adı: Across the Universe
Kitap Yazarı: Beth Revis
Çeviren: Ayça Sağlam
Yayınevi: Olimpos
Sayfa Sayısı: 408
Baskı Yılı: 2011

Kitap çok güzeeel ! Gerçekten çok beğendim. Hele ki sonunu ohalar içerisinde okudum :D Zaten hemen ikinci kitaba başladım. Sağ sütunun altında bir yerlerde de görebileceğiniz gibi şu an ikinci kitap olan Bir Milyon Güneş'i okumaya devam ediyorum. Hadi biraz konudan bahsedelim.

Olay bir uzay gemisinde geçiyor. Bu gemi Godspeed. Şu an yaşadığımız Dünya'ya oldukça uzak olan yeni bir gezegende yaşam bulmak üzere yola çıkıyor bu gemi. Ve gezegene inildiğinde her türlü durumla başa çıkabilmek için 1000 kişilik bir bilim ekibini taşıyor. Ama donmuş olarak. Anne ve babası ile birlikte Amy de bu donmuş insanlar içerisinde. Bu ekip gemiye binmeden önce özel bir sıvı ve kablolar, tüpler falan yardımıyla 300 yıl sonra yeni gezegende uyanmak üzere donduruluyorlar.


Ama gemide bir şey oluyor ve Amy uyanıyor, daha doğrusu çözülüyor :D Amy uyandığında yeni gezegene geldiklerini falan düşünüyor ama ohooo :D Gezegene varmak için daha 50 yıl olduğunu öğreniyor ve Amy şok :D Öyle işte. Daha sonra Gemi'nin yöneticisi Bilge ve onun veliahtı Çırak ile tanışıyor. Tabi gemi yüzyıllardır yolda olduğu için gemide yaşayan yüzlerce insan da var. Kitabı okudukça öğreniyorsunuz ki gemide bir sürü oyun dönüyor. Ve sonunda bombalar ardı ardına patlıyor. Gerçekten çok sağlam bir hikaye.

Kitap çok güzel ama şuna takıldım. Uzay gemisinin içinde tarım ve hayvancılık da yapılabiliyor. Şunu merak ediyorum: Gemideki onca insan, yetiştirilen o bitkiler ve bir o kadar hayvan, gerçekten hiç güneş ışığı almadan sadece o spot ışıklarla yaşayabilir mi? Bu gözden kaçmış bir mantık hatası mı yoksa evrim süreci gerçekten bu kadar güçlü mü? Bu yazımı okuyan bir biyolog, bir genetikçi ya da bir evrim teorisyeni belki bizi aydınlatabilir :D

Bitirmeden önce şunu söylemek istiyorum. Gemide tarım yapıyorlar, yüzlerce insan var, bir sürü hayvan var falan dedim. Geminin büyüklüğünü hayal etmek benim için de zor olmuştu. Ama kitabın sitesinde gemiyle ilgili görseller var. Şuradan inceleyebilirsiniz. Ayrıca katların üzerine tıkladığınızda daha detaylı olarak da gösteriyor.

Neyse, kitabı gerçekten çok beğendim ya. Hiçbir saniyesinde sıkılmadan, sürekli yok artık diyerek okudum kitabı. O zaman puanlamaya geçelim :D

Özgün konu ve kurgu (%35): 5/5
Uzayla ilgili kurguları hep çok sevmişimdir. Olayın gelişmesi ve sürprizler de harikaydı.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
İnanılmazdı!

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Bu genel bir sorun mu bilemiyorum ama benim elimdeki kitapta silik kelimeler vardı. Bir de ayrı yazılmayan bir bağlaç "-de" yakaladım! :D

Orijinal isim (%10): 5/5 
Yaşasın orijinal ismi kullanan yayınevleri!

Güzel kapak (%5): 1/5 
Kapağı sevmedim ya. Kapağa ve üzerindeki nota bakınca iğrenç bir ergen aşk kitabı sanabilirsiniz :D

Final puanı: 4,7




3 Şubat 2015 Salı

Gördüğüne Asla İnanma

Suçlunun kim olduğunu tahmin etmeniz hiç de kolay olmayacak!

Kitabın Adı: Gördüğüne Asla İnanma
Özgün Adı: Il riflesso del lupo
Kitap Yazarı: Mario Mazzanti
Çeviren: Güliz Akyüz Yıldırım
Yayınevi: Sonsuz Kitap
Sayfa Sayısı: 448
Baskı Yılı: 2012

Ünlü bir psikiyatrist merakı yüzünden kış uykusundaki canavarı uyandırır ve insan avının başlamasına sebep olur… Genç ve güzel bir kadın sevdiği adamı korumak için ruhunu şeytana satar…Ve polisler; büyük bir yapbozun parçaları gibi birbiriyle alakasız görünen cinayetleri çözmek için katile adım adım yaklaşan tek kişinin peşine düşerler…

Kitap muhteşem. Gerçekten okuduğum en güzel gerilim/cinayet romanlarından biriydi. Bir kere kahramanlar psikiyatrist. Romanın içine bir ruh sağlığı çalışanı girince gerçekten daha bir güzelleşiyor o kitap. Hatta kitabın başında bir kaç kere psikoloji derslerine bile giriyorsunuz. Algıyla ilgili bir ders işleniyor. Phi fenomeni falan, birinci sınıftan fizyolojik psikolojiyi anmış oldum ben de :D

Kitabı okurken aslında deli oluyorsunuz. Çünkü katil burnunuzun dibinde ama bulamıyorsunuz, gözünüzün önünde ama göremiyorsunuz. Yazar sizi sürekli iki üç kişi arasında kararsız bırakıyor. Bir kaç kere geri dönüp ipuçlarını tekrar okudum ve birilerini elemeye çalıştım ama yok olmuyor :D Kitabın bu özelliğini çok sevdim. Katil sürekli çevrenizde dolaşıyor ama sanki sizin gözleriniz bağlı.


Bu arada kitapta şöyle bir çevirmen notu var. Kitap bir İtalyan kitabı. İtalya'da lisans mezunu herkes bölüm fark etmeksizin 'doktor' ünvanı alırmış. O yüzden üniversitedeki asistandan polise kadar herkes doktor diye anılıyor. Kitap boyunca doktorlar havada uçuşuyor :D

Bir ara olaylar 20 yıl öncesine gidiyor. O zamanlar yaşanan bir takım olaylarla da bağlanıyor. Kitapta olayı çözmeye çalışan psikiyatrist aslında kitabın tamamını çok güzel bir şekilde özetlemiş. Şöyle diyor:

Yakalanma tehlikesi atlatan bir seri katil inzivaya çekiliyor ve akli dengenin şart olduğu bir disiplin üstüne parlak bir akademik kariyer yapıyordu. Yirmi yıl sonra büyük bir rastlantı sonucu, yüzünü gören tek görgü tanığıyla karşılaşıyordu. Bu karşılaşma suçların işlendiği yerden dört yüz kilometre uzakta gerçekleşiyor ve kahramanların ikisi de bilinçli olarak birbirini tanımıyordu. Tanık tarafından görülen bir rüya... Bu rüya, dahi bir psikanalist tarafından yorumlanıyor ve psikanalist işe burnunu sokup katile bildiklerini anlatıyor. Böylece kurt, derin uykusundan uyanarak yeni cinayet serisini başlatıyordu.

Öyle işte, kitabı gerçekten çok çok beğendim. Pazar günü oturup 200 sayfa falan okudum bitireyim diye. Çünkü gerçekten katili çok merak ettim. Şiddetle tavsiye ediyorum.


Özgün konu ve kurgu (%35): 5/5
Katili gözünüzün içine sokup göstermeme olayına bayıldım.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5 
Okuduğum en akıcı kitaplardan biriydi sanırım.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviride ve kalitede bir problem görmedim.

Orijinal isim (%10): 0/5 
Kitabın sadece bir bölümünde gördüklerimizle algıladıklarımız farklı olabilir gibi bir konu işlendiği için kitaba bu ismi vermek büyük saçmalık. Kitabın orijinal adı Kurt'un Yansıması gibi bir şey oluyor. Zaten katil de sık sık "kurt" adıyla anılıyor.

Güzel kapak (%5): 0/5 
Saçma sapan isme uysun diye yapılmış saçma sapan bir kapak.

Final puanı: 4,25