28 Haziran 2017 Çarşamba

Fi (Üçleme, #1)

Kitap Adı: Fi
Kitap Yazarı: Azra Kohen
Yayınevi: Destek

Sayfa Sayısı: 600
Baskı Yılı: 2017

Son zamanlarda her yerde gördüğünüz, herkesten duyduğunuz Fi'yi okudum sonunda. Aslında kitapları okumak konusunda kaygılarım vardı. Çünkü gördüğüm yorumların çoğu kitabın zayıf bir kurgusu olduğuna ve beğenilmediğine işaret ediyordu. Ama daha sonra dizi sezon finali yaptı ve ben de o merakla okuyayım dedim. Bu anlamda Azra Kohen'in amacına ulaştığını söyeyebiliriz bence, dizi olmasaydı ben bu kitapları okumazdım.

İster istemez diziyle karşılaştırarak ilerleyeceğim ama odak noktam kitap olacak. Çünkü kitapta eleştirilecek birçok nokta var. İlk olarak gerçekten zayıf bir kurgu var. Yazar bir şeyler söylemek istemiş, bazı konularda fikirleri var. Ama bunları deneme gibi kurgu olmayan bir tür ile yapmak yerine bu kurgu dünyayı oluşturmuş ve söylemek istediklerini karakterler ağzından iletmiş bize. Örneğin, darbelerle ilgili fikirlerini söylemek için Özge'nin çıkardığı magazin dergisinin adını Darbe koymuş ve fırsat bu fırsat Özge'nin ağzından iki sayfaya yakın konuşmuş :D 

Kitapla ilgili ikinci sıkıntım karakterlerin gerçek olamayacak kadar mükemmel olması. Üstelik hepsi hiç çekinmeden bolca dile getiriyor bunu. "Benim gibi neredeyse mükemmel biri (Neredeyse demiş, Allah razı olsun :D) nasıl iş bulamaz?" falan diyor Özge. Bu mükemmellikten gaz alarak bütün karakterlerden sık sık ağdalı konuşmalar da duyuyoruz. Hepsi kendini gerçekleştirmiş, dünyanın sırrını çözmüş. Dolayısıyla mütemadiyen hayat dersi falan veriyorlar, çok derin konularda felsefi açıklamalar yapıyorlar falan.

Dizideki Deniz'de gördüğümüz "Sanat sanat içindir Duru. Beni anlamıyorsun." triplerini kitapta çok daha fazla görüyoruz. Çevresindeki aciz insanlar asla Deniz gibi düşünemiyor, onun beyni mükemmel çünkü. O yüzden hepsi kendini boşa yıpratıyor, gerçek resmi göremiyor falan. Dedim yeter, sen kalk egon otursun biraz da :D


Biraz da yazım, imla, edisyon gibi konularda sıkıntılar var. İlk olarak kitapta bir sürü yazım ve imla hatası var. Yazar bazen cümlenin şiddetini göstermek için cümle sonuna üç tane ünlem koymuş. Random falan da atsaydın? :D Bazı yerlerde de parantez içine aksiyon ifadeleri koymuş. "... kendini dışarıda tutabiliyorsun (gülerek) belki de hayat seni dışarıda tutuyor." örneğinde olduğu gibi. Ne bu, tiyatro metni mi? :D

Beni en rahatsız eden konu da yazarın konuşma diliyle yazması. Kitap boyunca "gelicem, gidicem, yapıcam,"lar havada uçuştu. Diyeceksiniz ki, karaktere uygun yazmıştır belki, onun öyle konuştuğunu göstermek için falan. Hayır, bu ne bir karaktere ne de bir duruma özgü. Tamamen rastgele olarak, her karakterde herhangi bir anda görebiliyoruz. Dolayısıyla hiçbir anlamı yok. Bu tutarsızlık, yazar sanki bazı kelimeleri doğru yazmayı bilmiyormuş ya da yazarken kendini kaptırmış da mesaj yazıyormuş gibi yazmış olarak gösteriyor. Sonlara doğru "Yeter artık, bu saçmalık bitsin!" dedim :D

Bir de acayip sinir olduğum bir detay daha var. Her yere Tanrı sokuşturma çabası! :D Alakalı alakasız her yerde üst üste Tanrı kelimesini görüp duruyorsunuz. Alt metinde daha derin şeyler var gibi gösterme çabası mı bilmiyorum ama çok kötü duruyor :D "Tanrılar gibi özgürdü." ne demek? Daha önce böyle bir şey duydunuz mu hiç? Kuş olmasın o? :D

Sonuç olarak kitabı çok sevmedim. Öncesinde diziyi izlediğim için kurgudaki eksiklikleri otomatik olarak doldurmuş bulundum ama diziyi izlemeseydim kitabı daha da az severdim. Ayrıca söylemeliyim, evet dizi epey farklı ilerliyor :D Üstte bahsettiğim tüm sebeplerden dolayı kitap bir psikologun elinden çıkmış, büyük alt metinler taşıyan bir kitaptan ziyade, amatör bir platformda 13-15 yaşında birisi tarafından yazılmış bir kitap tadı verdi bana. Öyle bir kitapta yapılacak hatalar yaplmış yani. Kimse kusura bakmasın :D

Benim elimdeki baskı, kitabın 245. baskısı. Yayınevi bu kadar baskı yaparken keşke bir tane de işinin ehli bir editör tutup kitabı elden geçirseydi. Benim okuduğum versiyon, editör düzenlemesi yapılmış hali ise, o editörün işi bırakması kendisi ve yayın camiası için daha hayırlı olabilir :D

Son olarak, uzun bir süre Çi'yi okumayı düşünmüyorum. Ayrıca bunu söylemekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğim, ikinci kitabı temsil eden χ harfi Çİ DİYE OKUNMUYOR. Keşke birileri akıl edip Wikipedia'ya falan baksaydı :D 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 2/5
Kurgu zayıftı. 


Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 3/5
Akıcıydı diyebilirim. 

Baskı kalitesi (%5): 2/5
Hangi birini söyleyeyim :D

Güzel kapak (%5): 3/5
Kapak da ortalama bence :D 

Final puanı: 2,55

23 Haziran 2017 Cuma

Çünkü Biz Karıncayız

Kitap Adı: Çünkü Biz Karıncayız
Özgün Adı: We Are the Ants
Kitap Yazarı: Shaun David Hutchinson

Çeviren: Begüm Berkman Padar

Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 359
Baskı Yılı: 2017

Böyle bir liste falan hazırlayacağım artık: Okurken Yüreğimi Dağlayan Kitaplar vol. bilmem kaç :D Çünkü Biz Karıncayız yine çok güzel ama bir o kadar da yürek burkan bir kitaptı.

Henry Denton'ın hikayesini okuyoruz. Eşcinsel olduğu için okulda yaşadığı zorbalıklar, kendisine takılan lakaplar. Erkek arkadaşı bir süre önce intihar etmiş. Babası bebekken bırakıp gitmiş. Annesi sürekli içiyor. Alzheimerlı anneanne ve sorunlu bir ağabey. Bir hayat daha ne kadar zor olabilir ki?



Bir gün, sümüklü böceğe benzedikleri için Sümüklüler adını verdiği uzaylılar tarafından kaçırılıyor. Kendisine 29 Ocak 2016'da dünyanın yok olacağı gösteriliyor. Ancak bunu durdurmanın bir yolu var. Uzaylıların gemisindeki butona basarsa bu yok oluş engellenecek. Henry'nin 100 küsür günü var, bu süreçte yaşadıklarını ve karar vermeye çalışmasını okuyoruz.

Bu kitabı Onur Haftası için okumuştum, belki biliyorsunuzdur. Daha mutlu, beni üzmeyecek bir şeyler okumayı isterdim ama Çünkü Biz Karıncayız, şiddetle tavsiye ettiğim kitaplardan biri oldu yine de. 

"Nasıl öleceğimizi seçemeyebiliriz ama nasıl yaşayacağımızı seçmek bizim elimizde. Evren bizi unutabilir ama bunun bir önemi yok. Çünkü biz karıncalarız ve yolumuza devam edeceğiz."


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Boş bir günde tek seferde bile bitirilebilir bence. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
We are the ants!

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapak çok hoş, cildi de tatlı. 

Final puanı: 4,6

22 Haziran 2017 Perşembe

Gömülü Şamdan

Kitap Adı: Gömülü Şamdan
Özgün Adı: Der Begrabene Leuchter
Kitap Yazarı: Stefan Zweig

Çeviren: Regaip Minareci

Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Sayfa Sayısı: 110
Baskı Yılı: 2016

"Bir insan için bilmemek sormaktan daha kötüdür. Çok soran insan çok şeyi anlayabilir ancak. Yalnızca çok şeyi anlayan biri adil bir insan olabilir."

Sena ile başlamış olduğumuz #herhaftabirklasik etkinliğinde ilk olarak Gömülü Şamdan'ı okuduk. Bu kitabı ben seçmiştim, seçtiğim için de memnunum. Bir süre önce Amok Koşucusu'nu da okumuştum. Bu kitabın ondan daha iyi olduğunu düşünüyorum. 

Zweig bu kitabında, Yahudilerin kutsal miraslarından biri olan, Süleyman Mabedi'nden çıkma yedi kollu bir şamdanın hikayesini anlatıyor aslında. Şamdan bir yağmalama sırasında diğer tüm değerli parçalarla ülkeden çıkarılıyor. 



Bu şamdanın çok önemli olduğunu düşünen bir grup yaşlı insan şamdanın izini sürmek üzere yola çıkıyor. Ve bu anlara tanık olup gelecek nesillere anlatması için yanlarına bir de 7 yaşındaki Benjamin'i alıyor. Kitabın ikinci yarısında bu kez de Benjamin'in yaşlılığını ve tekrar şamdanın peşine düşmesini okuyoruz. 

Böyle kısacık bir kitaptı işte. Okurken ve bitirdiğimde çok sorulan bir sorunun cevabı olabileceğini düşündüm bu kitabın: "Klasiklere neyle başlamalıyım?" :D Gayet sade ve akıcı bir dili vardı. İnce bir kitap, konu da çok yoğun değil. Dolayısıyla güzel bir başlangıç kitabı olabilir. Hem klasiklere hem de Zweig'a.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Fena değildi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Beklediğimden daha akıcıydı benim için. 


Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
İş Bankası bu konuda iyi gerçekten. 

Güzel kapak (%5): 3/5 
Eh :D

Final puanı: 3,75

21 Haziran 2017 Çarşamba

Armada

Kitap Adı: Armada
Kitap Yazarı: Ernest Cline
Yayınevi: Arrow Books

Sayfa Sayısı: 355
Baskı Yılı: 2016


Bilenler bilir, ben Ernest Cline'ı çok severim. Başlat kitabını hayranlıkla okumuştum, çok çok sevmiştim. Armada dilimize çevrilmedi ama bir ara Arkadaş Kitabevi'nde denk gelince almadan duramamıştım :D

Ancak bir haftadır falan okuyorum herhalde. Artık bitsin diye kendimi duvardan duvara vuracaktım :D Bilmiyorum, aslında çok fazla kalın bir kitap da değil. Benim motivasyonum mu yerinde değildi, canım aslında okumak mı istemiyordu, gerçekten bilemiyorum :D Ama kitap bitmedi yani. Akmadı. Gitmedi. :D

Kitap yine bir bilgisayar oyununu anlatıyor. Zack, Armada isimli uzaylı öldürmeli bir oyunun bağımlısı. Başka bilgisayar oyunları da oynamış, Armada'da da epey yüksek bir skoru var. Babasını bebekken kaybetmiş, onun eşyalarını falan buluyor.

Babasının bir teorisi var: Son 30-40 yıldır çıkarılmış bütün filmler, bütün oyunlar, aklınıza gelebilecek her şey, toplumu hazırlamak için bilinçli olarak üretilmiş. Star Wars'lar, Star Trek'ler, bütün o uzay filmleri, bilgisayar oyunları falan. Hepsi. Çünkü yıllar önce uzaylılarla temas sağlanmış ve bir şekilde iki ırk arasında düşmanlık gelişmiş. Ve uzaylılar dünyaya saldırmak üzere hazırlanıyor. Devlet de bilgisayar oyunları aracılığıyla bir anlamda asker yetiştirmeyi hedefliyor.



Sonrası olaylar olaylar işte. Gerisini anlatamayacağım :D Konu çok güzel aslında. Bütün oyunların filmlerin falan toplumu uzaylı istilasına hazırlamak için üretilmesi fikri çok hoşuma gitti. Ama dediğim gibi, kitap akmıyor. BİT-Mİ-YOR :D

Sonlarına doğru iyice sıkılmışken güzel de bir son yaptı aslında. Kitap kötü demiyorum kesinlikle. Benim için doğru zaman değildi belki. O yüzden bu tür konular ilginizi çekiyorsa, özellikle Başlat'ı da okuyup sevdiyseniz bu kitaba da bir şans vermenizi söyleyebilirim.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 4/5
Fena değildi. 


Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 1/5
Öldüm valla :D

Baskı kalitesi (%5): 4/5
İngilizce kitaplardaki bu saman kağıdı gibi baskıyı sevmiyorum ben ya :D

Güzel kapak (%5): 3/5
Meh :D 


Final puanı: 2,45

15 Haziran 2017 Perşembe

Geliş

Kitap Adı: Geliş
Özgün Adı: The Stories of Your Life and Others
Kitap Yazarı: Ted Chiang

Çeviren: M. İhsan Tatari

Yayınevi: Monokl
Sayfa Sayısı: 287
Baskı Yılı: 2016

Geliş kitabını alalı epey zaman oluyor. Sinemada filmini izlerken, filmin sonunda Ted Chiang'ın öyküsünden uyarlandığı yazıyordu. Onu gördükten sonra önce İngilizce kitaba e-kitap olarak ulaştım, daha sonra da zaten Monokl çevirince direkt kitabı aldım :D

Kitapta, yazarın çeşitli zamanlarda ve yerlerde yazıp yayınladığı 8 hikaye var. Aslında ilk hikayeye başladığımda kitabın benim için bir hayal kırıklığı olacağını düşünüyordum. İlk hikaye olan Babil Kulesi'ni gerçekten beğenmedim. Ancak ondan sonra gelen hikayelerin hepsi oldukça iyiydi.

Kitabın başında Ted Chiang'ın ufak bir tanıtımı var. Burada, "Sadece 15 öykü yayınlamış olmasına rağmen bilimkurgunun yaşayan efsanesi olarak nitelendirilmektedir." şeklinde bir cümle vardı. Bunu kitabı bitirdiğinizde daha iyi anlıyorsunuz. Hikayeler gerçekten o kadar dolu ki her biri alıp filme uyarlamalık. Yazar her bir kurguyu rahatlıkla genişletip koca bir kitap haline getirebilir.


Hikayelerden biri de Arrival filmine uyarlanan "The Stories of Your Life" hikayesi idi. Gariptir ki ben filmi çok daha fazla sevdim. Üstelik filmi izlemeseydim hikayeyi büyük oranda anlamazdım bence. Ayrıca uzaylıların kullandığı dil, görsel bir dil olduğu için filmde çok daha tatmin edici düzeydeydi. Hikayedeki versiyonu çok kuru geldi bana.

Özetle, Ted Chiang gerçekten çok farklı ve özgün bir yazar. Bu kitapta benim en sevdiğim hikaye Anlamak oldu ama ilki hariç diğer hikayelerin hepsi de "vay be!" dedirtecek cinstendi benim için. Monokl, yazarın diğer yapıtlarını yayınlamayı sürdüreceğ vaadini vermiş kitabın başında. Heyecanla bekliyorum! 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Hikayelerin gerçekten çok sağlam kurguları ve özgün konuları vardı. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Birden fazla hikaye olması akıcılığı biraz yavşaltıyordu sanki. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5
Yayınevi filmin adını ve görselini tercih etmiş :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Ben bu film afişini çok sevmiştim ancak film afişi yani, kitaplık bir olayı yok :D

Final puanı: 3,95

11 Haziran 2017 Pazar

Güneş Makinesi (Kararma, #1)

Kitap Adı: Güneş Makinesi
Kitap Yazarı: Çağıl Yaman
Yayınevi: Beyaz Baykuş

Sayfa Sayısı: 151
Baskı Yılı: 2015


Cesediniz, dirinizden daha değerliyse nasıl yaşayacaksınız?

Güneş Makinesi bir Türk yazarın elinden çıkmış bir distopya olması sebebiyle ilgimi çekiyordu. Üsste alıntıladığım cümle de beni anında yakaladı :D Birkaç ay önce elime geçmişti, daha fazla bekletmek istemedim.

Bir gün, aniden güneş kararmış. Bilim adamları ilk başta bir güneş tutulması olduğunu zannetmiş ama kısa sürede öyle olmadığı anlaşılmış. Bu olayın neden olduğuna dair kimsenin bir fikri yok, bilim açıklama yapamıyor. Ve güneşin kararmasıyla birlikte, bir bölgedeki insanların vücutlarındaki karbonlar elmasa dönüşmeye başlamış. Böylece, yeni bir insan ırkı oluşmuş: Mücevher insanlar!

Yani güneş ortadan kaybolunca insanlar onun yerini tutacak bir enerji kaynağına ihtiyaç duymuşlar doğal olarak ve bir Güneş Makinesi yapmışlar. Bu makine mücevherler ile çalışıyor. Başlarda insanların yüzüklerini, küpelerini falan toplamışlar ama bu yeterli olmamış tabii. Sonrasında, mücevher insanlar öldüklerinde cesetlerinin Güneş Makinesi'ne bağışlanması devlet tarafından zorunlu hale getirilmiş.


Genel olarak dünya bu şekilde. Biz aslında bu dünyanın içinde bir günden daha az sayılabilecek bir süreyi okuyoruz. Bir terör eylemi gerçekleştirdiği iddiasıyla aranan Serseri ve mücevher insanları heykel gibi toplayıp evinde sergileyen Koleksiyoncu etrafında dönüyor olaylar.

Aslında dünyayı sevdim, güneşin kararması ve mücevher insan fikri çok iyi. Ancak kitapla ilgili bazı sorunlarım var. İlk olarak kitapta çokça imla hatası var. İkinci olarak da bölüm geçişleri ve anlatıcılar konusu. Kitapta birden fazla anlatıcı var ve bazen de geçmişe gidiyor. Ama bölüm başlarında bunların değiştiğine dair hiçbir uyarı, gösterge gibi bir şey yok.

Ve kitapta hiçkimsenin bir adı yok, dolayısıyla ekstra karışıktı yani. Ben de okurken o bölümü kimin anlattığını anlamakta güçlük çektim, geçmişe gittiği bölümleri ise kitabın sonlarına doğru anlayabildim :D Özetle kitaptaki fikirleri ve temeli atılan dünyayı sevdim ama genel olarak kurgu beni çok tatmin edemedi.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 3/5
Ortalamaydı. 


Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 3/5
Akıcı sayılabilir. 

Baskı kalitesi (%5): 4/5
İmla hatalarını buraya dahil edebilirim sanırım. 

Güzel kapak (%5): 3/5
Kapak da ortalama bence :D 

Final puanı: 3,05

10 Haziran 2017 Cumartesi

Serafina ve Siyah Pelerin (Serafina, #1)

Kitap Adı: Serafina ve Siyah Pelerin
Özgün Adı: Serafina and the Black Coat
Kitap Yazarı: Robert Beatty

Çeviren: Lale Günseli Bayır

Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 328
Baskı Yılı: 2017

Serafina ve Siyah Pelerin çok yakın zamanda çıktı ve beni şok eden bir sunumla geldi :D Büyük bir kutu gelmişti, açıp içinden kitabı çıkardım ama kitabın yanında dar uzun bir kutu daha duruyor. Bir yandan bu ne olabilir diye düşünüp bir yandan da kutuyu parçalamaya çalışıyorum :D Ve sonuç olarak, içinden kocaman bir gaz lambası çıktı :D Diğer arkadaşlarıma pelerin gitmiş gördüğüm kadarıyla, ben de pelerin istiyorum ya! :D

Serafina bize yeni kazandırılsa da yurtdışında oldukça popüler olan ve halihazırda üç kitabı bulunan bir seri imiş. Bir milyondan fazla satmış, New York Times çok satanlar listesinde 59 hafta boyunca kalmış! Peki benim Yabancı'da görmeden önce bu kitapla bir kez olsun bile karşılaşmamam? :D



Serafina ve Siyah Pelerin'den masal tadı aldım ben, o yüzden de okuması gayet keyifliydi. Serafina, babasıyla birlikte varlıklı bir ailenin şatomsu evinin bodrumunda yaşıyor. Olayın geçtiği yıllar, elektriğin henüz kullanılmaya başladığı dönemlere denk geliyor. Serafina'nın babası da trafo, dinamo(?) gibi bir şeyin tamiri ve bakımıyla ilgileniyor. O yüzden de bodrumda yaşıyorlar.

Fakat bir süre sonra bu evden, Biltmore Evi'nden bir çocuk kayboluyor. Serafina, çocuğun siyah pelerinli bir adam tarafından kaçırıldığını görüyor ve kendisi de adamın elinden kıl payı kurtuluyor. Daha sonra çocuk kayıpları yaşanmaya devam ediyor ve Serafina da bu olayın peşine düşmeye karar veriyor. Bu süreçte kendisiyle ilgili de birtakım şeyler öğreniyor tabii ki.

Kitabın kapaklarını falan epey beğendim, tüm seri çıktığında hepsini kitaplığımda yan yana görmek harika olacak! :D Umarım Yabancı bizi çok bekletmez, kısa süre içinde devam kitaplarına da kavuşuruz. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Oldukça güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Sürükleyici bir kitaptı. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
Yaşasın! :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapağını beğendim gerçekten. 

Final puanı: 4,15

7 Haziran 2017 Çarşamba

Tehlikeli Kızlar

Kitap Adı: Tehlikeli Kızlar
Özgün Adı: Dangerous Girls
Kitap Yazarı: 
Abigail Haas
Çeviren: Burcu Karatepe

Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 343
Baskı Yılı: 2017

Tehlikeli Kızlar İNANILMAZDI! HA-Rİ-KAY-DI! The Guardian, "Eğer birden fazla kez aklınızı başınızdan alacak bir kitap arıyorsanız, bir kitapçıya gidin ve Tehlikeli Kızlar'ı alın." demiş. Hay ağzını öpeyim Guardian :D 

Uzun zamandır beni bu kadar çılgına çeviren bir şey okumamıştım ya! Şu kapağa, şu isme bakınca asla böyle bir şey tahmin etmezdim. Ama çok çok çok iyiydi!

Bir grup genç, lise mezuniyetlerine çok az kalmışken ufak bir tatile çıkıyorlar. Ancak tatil sırasında, Elise odasında tam 13 kez bıçaklanmış şekilde vahşice öldürülmüş olarak bulunuyor. Tabii tüm arkadaşları şüpheli olarak defalarca sorgulanıyorlar. Daha sonra hepsinin suçlamaları düşüyor, Anna hariç.

Anna, en yakın arkadaşı Elise'i öldürmekle suçlanıyor ve kaçma tehlikesi olduğu gerekçesiyle de davaya kadar hapishaneye konuyor. Biz de hem olayın öncesini hem de duruşma sahnelerini okuyoruz.

Duruşmalar çok heyecanlı geçiyor, olay da çok güzel. O yüzden kitap beni en başından yakalamıştı zaten. Nasıl çözülecek, katil kim diye deliye dönerek okudum kitabı. Son 30 sayfaya girdiğimde "yazar tüm olayları çözmeden bırakırsa bütün kitap çöp olur." diye düşünmüştüm. AMA SONRA BİR ŞEYLER OLDU. Öyle bir şeyler oldu ki, kendime şaşkınlıklardan şaşkınlık beğendim. Ve yazar bunu o kadar güzel bir şekilde vermişti ki, aslında hiçbir şey öyle olmayabilir de. Yani ipuçlarını size gösteriyor ve sonra kaçıyor. Onları birleştirmek, istediğiniz gibi yorumlayıp sonuca varmak size kalmış.

Olaylar olup bittiğinde, karakterlerden biri bir sahnede "Ben kazandım." diyor. Ama bunu o kadar psikopatça bir soğukkanlılıkla söylüyor ki içiniz ürperiyor!

Bu kitabı okuyun. Bu güne kadar herhangi bir kitap önerimden azıcık bile memnun kaldıysanız BU KİTABI OKUYUN :D

Bu arada yazarı yakın kadraja aldım, artık yazdığı her kitabı okumayı planlıyorum. Bir de "Dangerous Boys" isimli bir kitabı varmış. Bununla ilişkisi nedir falan hiç bilemiyorum ama bulabilirsem en kısa zamanda onu da okuyacağım!

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
İNANILMAZDI!

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Çok çok akıcıydı!

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gayet güzeldi.

Orijinal isim (%10): 5/5
Dangerous Girls!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı rezalet bence ama bu kitaba tam puan vermek istiyorum :D


Final puanı: 5

5 Haziran 2017 Pazartesi

Aristo ve Dante Evrenin Sırlarını Keşfediyor

Kitap Adı: Aristo ve Dante Evrenin Sırlarını Keşfediyor
Özgün Adı: Aristotle and Dante Discover the Secrets of the Universe
Kitap Yazarı: 
Benjamin Alire Sáenz
Çeviren: Çiçek Ağgez

Yayınevi: Dex
Sayfa Sayısı: 375
Baskı Yılı: 2017

Böyle kitapları okumayı çok seviyorum çünkü çok güzeller ve böyle kitapları okumayı sevmiyorum çünkü okurken içim parçalanıyor! Aristo ve Dante Evrenin Sırlarını Keşfediyor, uzun zamandır okumak sitediğim bir kitaptı. Çıktığını duyunca çok sevindim ama çok açık söylüyorum, bir yandan da "Yazık oldu kitaba" dedim. Çünkü Dex'in tuvalet kağıdından hallice baskı kalitesi malumunuz :D Bu kitabı ciltli olarak görseydik, çok daha güzel olmaz mıydı?

Kitapta 15 yaşında iki genci okuyoruz: Aristo ve Dante. İkisi de dünyanın en güzel insanlarından. Ve ikisinin de neredeyse hiç arkadaşı yok. Dante ekstra olarak gay. Neler yaşadığını hayal etmek pek de zor değil. Ve bir gün Aristo ve Dante karşılaşarak arkadaş olmaya başlıyor. 

Telefondaki sessizlik tuhaftı. "Sence hep böyle mi olacak?"
"Ne böyle mi olacak?"
"Yani ne zaman dünya bize aitmiş gibi hissetmeye başlayacağız?"
Ona dünyanın asla bize ait olmayacağını söylemek istiyordum. "Bilmiyorum," dedim. "Yarın."



Aslında bir anlamda kendini yeni keşfetmeye başlamış iki gencin birbirini keşfetme hikayesi bu. Ve ÇOK GÜZEL. Okurken içiniz ısınıyor, karakterleri bağrınıza basasınız geliyor. Ama bir yerlerde bir şeyler oluyor ve çok üzülüyorsunuz. İçiniz parçalanıyor.

Tüm oğlanlar yalnız mı hissediyordu?
Yaz güneşi benim gibi oğlanlar için değildi. Benim gibi oğlanlar yağmura aitti.

Bu kitabı kesinlikle okumalısınız. Gerçekten, böyle şeyleri okuyarak bazen kendimi bilerek üzüyormuşum gibi hissediyorum ama yine de okumalısınız. Aristo ve Dante 2017'de şu ana kadar okuduğum en güzel kitaplardan biri oldu benim için!

Dünyada başka erkeklerle öpüşmeyi seven erkeklerden daha kötü şeyler var!

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5

Çok güzeldii!

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Çok çok akıcıydı!

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Çeviri güzeldi de baskı!

Orijinal isim (%10): 5/5
Aristotle hariç bir sorun yok :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı da çok güzel!

Final puanı: 4,9

4 Haziran 2017 Pazar

29. Oda

Kitap Adı: 29. Oda 
Özgün Adı: The Night Sister
Kitap Yazarı: Jennifer McMahon
Çeviren: Elif Bulanalp

Yayınevi: Ephesus
Sayfa Sayısı: 437
Baskı Yılı: 2016

29. Oda uzun zamandır merak ettiğim kitaplardan biriydi. Hem korku okumayı severim, hem yazar bu alanda bilinen isimlerden hem de kitabın kapağı harika! Gerçekten açın ve birkaç dakika kitabın kapağına bakın. Ben çok beğendim ya! :D

Kitap üç farklı zamanda, üç nesli içine alarak ilerliyor: 1955, 1989 ve 2013. Amy, Piper ve Margot çocukluk arkadaşı. Çocukluklarını bir kasabada geçirmişler ve bu kasabada kule olarak inşa edilmiş bir otel var. Haliyle çocukluk anılarının büyük bir kısmında bu Kule Otel var. Ancak otelin karanlık geçmişi ve barındırdığı sırlar Piper ve Margot kardeşlerin Amy ile arkadaşlıklarının son bulmasına sebep oluyor.

Yıllar sonra Margot, bir gece vakti ağabeyini arayarak Amy'nin bütün ailesini katlettikten sonra kendini de öldürdüğü haberini veriyor. Böylece Piper, Margot ve eşi Jason, geçmişlerine geri dönmek zorunda kalıyor bir anlamda. Biz de bu üç zaman diliminde olanları okuyarak hikayenin gelişmesini izliyoruz.



Yazar aslında böyle nispeten uzun bir kitabı sıkıcı yapmamak için güzel bir yol seçmiş. Kitabın en başından beri bizi geçmişe de götürerek ufak ufak neler olduğunu vermiş. Ama ben yine de başlarda biraz sıkıldım sanırım. Sonra, kitap hızlanmaya başladı, asıl olaylar olmaya başladı ve orada tempo iyice arttı. 

Bu kitaba göz atmanızı, elinizde varsa okuma listenizde önlere çekmenizi tavsiye ederim. Yazarın birkaç kitabı daha var, onları da merak ediyorum. Ayrıca şunu da söylemeden edemeyeceğim, bundan belki bir yıl öncesine kadar Ephesus'tan okumak istediğim bir tane bile kitap yoktu. Ama bugün merak ettiğim ve beğerenek okuduğum çok sayıda kitap basmış durumdalar. Yayın çizgilerindeki bu gelişimi canıgönülden destekliyor ve daha da artmasını umuyorum :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Su gibi akıcı olmasa da akıcıydı :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Çeviride ve baskıda bir problem görmedim.

Orijinal isim (%10): 0/5
Orijinali Night Sister imiş :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağa BA-YIL-DIM!

Final puanı: 3,7

2 Haziran 2017 Cuma

Extropia: Mind Game

Kitap Adı: Extropia: Mind Game
Kitap Yazarı: Robin Bootle
Yayınevi: Troubador Publishing

Sayfa Sayısı: 320
Baskı Yılı: 2017


Sevgili yazar Robin Bootle bana Goodreads'den ulaşıp kitabı okumak istersem gönderebileceğini söylemişti ve e-kitap olarak iletti. Kendimi bir önemli hissettim :D Konusunu okuyunca çok merak ettim zaten, o yüzden pek bekletmeden Mayıs ayınının İngilizce kitabı olarak okudum.

Kitap bize bir sanal gerçeklik oyununu anlatıyor. Aslında tam olarak oyun da değil. Bir sanal gerçeklik dünyası. Kitapta sanal gerçeklikten de öte, zihnin başka bir yere aktarılması olarak tanımlanıyor. Edward'ın babası tarafından geliştiriliyor bu "dünya". Ve büyük bir şirket tarafından satın alınmak isteniyor.



O ara bir şeyler oluyor ve bu sanal gerçekliğin denenmesi sırasında Edward'ın babası ve erkek kardeşi hayatını kaybediyor. Sonra Edward bir şeyler öğreniyor ve oyunun içine girerek gerçeklerin peşine düşüyor. Oyundaki sanal gerçekliğin beklediğinden çok farklı olduğunu görüyor. Oyundaki yapay zekalar çok farklı. 

Sanal gerçeklik ve yapay zeka iki favori konum. Böyle kitapları okumayı gerçekten seviyorum. Bu kitabın da Başlat gibi, Erebos gibi bir tadı vardı. Çok favorim olamadı, çok aşırı heyecanlandıramadı beni. Ama güzel kitaptı. Mart 2017'de basılmış, daha çok yeni. O yüzden çevrilir mi, ne zaman çevrilir hiç bilemiyorum :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%40): 3/5
Ortalamaydı. 


Sürükleyici ve akıcı olma (%50): 3/5
Akıcı sayılabilir. 

Baskı kalitesi (%5): 5/5
E-book olarak okudum ama edisyonunda falan bir problem yoktu. 

Güzel kapak (%5): 3/5
Kapak da ortalama bence :D 

Final puanı: 3,1