30 Kasım 2016 Çarşamba

Kimyager

Kitap Adı: Kimyager
Özgün Adı: The Chemist
Kitap Yazarı: Stephenie Meyer
Çeviren:
Kübra Tekneci
Yayınevi: Epsilon
Sayfa Sayısı: 590
Baskı Yılı: 2016


Kimyacı'nın çıktığını fuarda tesadüfen öğrendim. Epsilon hep böyle ya, Yaşam ve Ölüm'de de böyle yapmışlardı. Sıfır reklam ile sessiz sedasız çıkarıyorlar yeni kitapları :D Çıktığını öğrenince meraktan deliye döndüm tabii ki, "Stephenie Meyer'in yeni kitabı, hem de polisiye!" diye.

Ama maalesef olaylar pek de iyi gelişmedi benim açımdan. Çünkü kitap beklentimin çok altında kaldı. Belki Meyer'den değil de herhangi birinden okusaydım kitabı beğenebilirdim. Ama Meyer benim favori yazarlarımdan. Alacakaranlık'ı çok sevdiğimi zaten biliyorsunuz, Göçebe'ye aşık olmuştum, Yaşam ve Ölüm bir yenidenyazım (?) olmasına rağmen nefisti. O yüzden bu kitap için de beklentiler göklere çıkmıştı :D



Ama bu kitap olmamış. Bilmiyorum, sanırım ben Meyer'e bu türü yakıştıramadım. Alacakaranlık ve Göçebe'yi tam olarak aynı tür içinde nasıl anacağımdan emin değilim ama siz o türü biliyorsunuz :D İşte o türe çok alışmışken, yazarla benimsemişken böyle bambaşka bir türe keskin bir geçiş benim çok hoşuma gitmedi. Bir yazarı böyle hep aynı türde kısıtlamak belki yanlış ama bilmiyorum, bence Meyer kalmalı :D

Kitapta çok fazla şey bildiği için ortadan kaldırılması hedeflenen bir ajan var. Bir gün yanlış bir hedefle temasa geçince işin içine başka biri daha giriyor ve bu üçlü bir kaçış süreci yaşıyorlar. Olay aslında bundan ibaret. Bu nedenle bence kitap gereksiz uzun. Bence rahatlıkla 400 sayfada falan bitirilebilirdi.

Okurken sıkılmıyorsunuz aslında, başlayınca akıcı bir şekilde ilerliyor ama kitabı gördükçe de "yine mi bu kitap, hala bitmedi" falan diye de düşünüyorsunuz :D Dediğim gibi kitabı sevemedim. Bu kitabı yok sayarak Stephenie Meyer'i diğer eserleriyle hatırlamayı tercih edeceğim sanırım :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 2/5
Eh.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Akıcı sayılabilir. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Chemist işte :D

Güzel kapak (%5): 3/5 
Kapağın pek bir esprisi yok.

Final puanı: 2,95

24 Kasım 2016 Perşembe

Amy ve Roger'ın Efsanevi Yolculuğu

Kitap Adı: Amy ve Roger'ın Efsanevi Yolculuğu
Özgün Adı: Amy Roger's Epic Detour
Kitap Yazarı: Morgan Matson
Çeviren: Deniz Beril Bacaklılar
Yayınevi: Ephesus
Sayfa Sayısı: 448
Baskı Yılı: 2016


Hayatın Kıyısında'nın sarsıcı içeriğinden sonra canım eğlenceli bir şeyler okumak istemişti. Ben de şeker gibi kapağından dolayı Amy ve Roger'ın Efsanevi Yolculuğu'nu seçtim.

Bu adından da anlaşılacağı gibi bir yolculuk hikayesi. Amy yakın zaman önce bir trafik kazasında babasını kaybetmiş ve kaza sırasında arabada kendisi de varmış. Bu kazadan sonra başka bir yere taşınmaya karar vermişler ama annesi iş nedeniyle önce gitmiş, Amy de mezuniyetten sonra gidecek şekilde planlar yapılmış. Annesinin planı arabayı aslında kargo ile getirtmek iken bazı ekonomik durumlar nedeniyle arabayı Amy'nin sürerek getirmesi gerekiyor ama bir sorun var. Amy kazadan beri bırakın kullanmayı, arabaya binemiyor bile. Yaz tatilinde babasının yanına gitmesi gereken Roger da Amy'lerin arabısyla onu götürmeyi kabul ediyor ve yolculuk başlıyor.

Nasıl anlattım ama konuyu? :D Böyle yolculuk başlıyor işte ve Amy ve Roger'ın birbirini tanımasını, maceralarını falan okuyoruz. Kitap boyunca yazar size 5-6 tane çalma listesi veriyor. Hatta ben ilkini Spotify'da oluşturdum bile. Bakmak isterseniz "Roger's Playlist #1" ismiyle bulabilirsiniz :D 



Kitap böyle ilerliyor işte. Kitaba bayıldığımı söyleyemeyeceğim. Tür olarak da zaten bence bir yolculuk hikayesi nasıl mükemmelleştirilebilir bilmiyorum. Bence ben hiçbir yol hikayesine "kesinlikle okuyun" falan demem zaten :D

O yüzden, kitap güzel tabii ki ama bir favori değil :D Ama orijinal olduğunu söylemeliyim. Verdiği playlistlerin yanısıra yazar Amy ve Roger'ın rotasındaki yolculuğu gerçekten yapmış ve orada çektiği fotoğraflar da paylaşılmış kitapta.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ortalamaydı. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Akıcılık güzeldi.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 4/5
Detour sanki Türkçeye tam olarak çevrilemeyecek bir kelime gibi :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı çok şeker bence :D

Final puanı: 3,75

18 Kasım 2016 Cuma

Hayatın Kıyısında

Kitap Adı: Hayatın Kıyısında
Özgün Adı: All the Bright Places
Kitap Yazarı: Jennifer Niven
Çeviren: Tuğçe Kayıtmaz
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 381
Baskı Yılı: 2016


Bu kitap bana Ayşin'in fuar hediyesiydi. Ben de dönüş yolunda başladım ve dün akşam da bitirdim. Kapağı falan çok tatlı, o yüzden ben böyle bir şey okumayı beklemiyordum. Her zamanki gibi sıcak, tatlı bir genç yetişkin kitabı beklemiştim.

Ama bu kitapta ciddi bir depresyon var. Theodore Finch, yıllardır ucube diye anılan, hiç arkadaşı olmayan, parçalanmış bir ailesi olan bir çocuk. Pek çok kez intihar girişiminde bulunuyor. Hatta ara ara bize de intihar metodlarıyla ilgili bilgiler veriyor. Ne sıklıkla kullanıyor, o şekilde intihar eden ülü biri falan gibi.

Diğer tarafta da Violet var. Kendisinin de içine bulunduğu bir arab kazasında kız kardeşini kaybediyor, kendisi de ölümden dönüyor. Bir gün çan kulesinde Finch ile kesişiyor yolları. Violet bir anda uykudan uyanmışçasına çan kulesinde olduğunu fark edince panikliyor ve Finch de ona güvenli bir şekilde aşağıya inmesi için yardım ediyor.

"Yaşamayı, ölmek isteyen bir çocuktan öğrenen bir kızın hikayesi" diyor kitabın kapağında. Finch'te gerçekten ciddi bir depresyon var. Hatta kitapta bipolar ve manik depresyon gibi tanılar da geçiyor. Dün akşam okurken, Finch bir ara "pa-ram-par-ça-yım" demişti ve ben nedense onu içime hissettim. Aslında dün gayet iyiydim, mutsuz olmam için hiçbir sebep yoktu ama kitap beni dibe çekti. O depresyonu, o hayattan vazgeçme hissini, çaresizliği çok iyi verdi bana. Nasıl oldu bilemiyorum.



İşte bu yüzden, bu kitabı herkese öneremem. Kitap çok güzel, o açıdan hiçbir problem yok. Ama şöyle bir şey var ki gayet sıradan, normal, mutlu bir zamanınızda okuduğunuzda bile çökme ihtimaliniz var. O yüzden eğer zaten mutsuzsanız, iştir, okuldur bunalmışsanız bu kitaba başlamak çok yanlış bir karar olur.

Sonlara doğru bir sahne vardı ki, Violetl'la birlikte ben de parçalandım sanki. Çok etkilendim ya, niye bilmiyorum :D Kitabı okuyacaksanız da baştan kendinizi hazırlayın bana kalırsa. Çünkü depresyon ve intihar çok ağır konular bence.

Yazar kitabın sonundaki notunda bu kitabı neden yazdığını anlatmış, orada da çok üzüldüm. Siz de görün istiyorum, şöyle diyor yazar:

"Babamı kanserden kaybetmeden bir yıl önce, intihar sonucu bir arkadaşımı kaybettim. İkisinin de rahatsızlığı aynı zamana denk geliyordu ve on dört ay arayla hayata gözlerini yumdular ama ikisinin ölümü ve hastalığına verilen tepkiler birbirinden o kadar farklıydı ki... İnsanlar intihar eden brinin cenazesine nadiren çiçek gönderiyorlar."

Son olarak Pegasus'u buradan ayakta alkışlamak istiyorum. Daha önce de bu temada kitaplar okuduk ama ben hiçbirinde böyle bir şey görmedim. Pegasus kitabın sonuna böyle durumlarda başvurabileceğiniz danışma ve yardım birimlerinin numaralarını eklemiş. Bu listede polisin, ambulansın, ruhsal bunalım danışmanın, sağlık danışmanın, kadın ve sosyal hizmetler bakanlığının, Türk Psikologlar ve Psikiyatristler derneklerinin numaraları var. Gerçekten harika bir şey bu!

Yine yazarın notuyla bu yazıyı noktalıyorum:

Eğer hayatınızda bir şeylerin ters gittiğini düşünüyorsanız, sessiz kalmayın.
Yalnız değilsiniz.
Bu sizin suçunuz değil.
Destek alın.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Ben çok beğendim. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Gayet iyiydi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 0/5
Maalesef.

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağı çok tatlı. 

Final puanı: 4,05

16 Kasım 2016 Çarşamba

Buzdaki Kız (DCI Erika Foster, #1)

Kitap Adı: Buzdaki Kız
Özgün Adı: The Girl in the Ice
Kitap Yazarı: Robert Bryndza
Çeviren: Merve Solmaz
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 416
Baskı Yılı: 2016


Buzdaki Kız'ı ilk gördüğümde gözlerimden kalpler çıkmıştı ve çok merak etmiştim. Aslında bana kapak ve konu itibariyle gerilim, korku falan gibi gelmişti. Aslında yine onlar da var ama polisiye daha ağırlıkta.

Çok ünlü bir ailenin kızının kaybolması ve ardından ölü bulunması etrafında dönüyor olay. Kız bir gölde donmuş olarak bulunuyor ve üstünden çıkan bazı şeyler aslında kızın bir çok sırrı olduğunu da gösteriyor bize.



Kitabı sevdiğimi gönül rahatlığıyla söyleyebilirim. Gayet akıcı ve merak uyandırıcı ilerliyor. Araya fuar girdiği için ben 6 günde falan bitirdim ama maksimum 3 günlük kitap bence. Ama sonu çok istediğim gibi değildi. Yani neyi beğenmediğimi söylersem sizi direkt katile götürebilirim o yüzden söylemiyorum ama öyle bomba etkisi falan yaratamadı bende.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Gayet iyiydi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Harika! :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapağını sevdim ben. 

Final puanı: 4,2

8 Kasım 2016 Salı

Jane Austen'la Çay Saati

Kitap Adı: Jane Austen'la Çay Saati
Özgün Adı: Tea with Jane Austen
Kitap Yazarı: Kim Wilson
Çeviren: Nihan Çevirgen
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 167
Baskı Yılı: 2016


Bu kitabın kategorisinden tam emin olamıyorum. Goodreads'e de baktım orada da nonfiction ve history olarak kategorilendirilmiş. Tam olarak bir biyografi değil, inceleme/araştırma sayabiliriz bence.

Kim Wilson bence çok güzel bir şey yapmış. Dümdüz, sıkıcı bir inceleme yazmaktansa bize Jane Austen'la çey keyfi yapma fırsatı vermiş. Bu nedenle kitabın keyifli bir dili olduğunu söyleyebilirim kesinlikle. Çayın tarihinden, İngiltere'ye gelişinden, Austen'ın eserlerinde çayı kullanışından bahsediyor yazar. Hatt her bölümün sonunda çeşitli yemek tarifleri de veriyor. Tabii bu tarihler 1800'lü yıllarda basılmış bir yemek kitabından olduğumuz için pek alışık olduğumuz tarzda değiller :D

Çayla ilgili çok enteresan şeyler öğrendim o yüzden sizle de paylaşmak istiyorum. Bizim bugün markette dolaşırken yüzüne bile bakmadan onlarca marka arasından rastgele elimizi uzatıp seçtiğimiz çay, 18. yüzyılda çok pahalı ve lüks bir içecekmiş. O kadar ki, yalnızca elit insanların içebildiği çaylar, hizmetçilerin çalma riskine karşı, kilitli kutularda saklanıyormuş.



Çay bu kadar sosyetik bir içecek olunca saklandığı kutular da özel telkari işlemeli, kakmalı kerestelerden oluyormuş tabii. Çay servisi için de yurtdışından özel olarak getirtilen çay fincanları, porselen çaydanlıklar, özel çay sehpaları kullanılıyormuş.

Hatta, çay suyunu basit bir bakır çaydanlıkta kaynatmak adeta bir hakaret olarak görülüyor, Bunun yerine tabii ki özel olarak süslenmiş, gümüş ayaklı çaydanlıklar kullanılıyormuş.

Yazar o zamanlarda en kaliteli çay fiyatının vasıfsız bir işçinin haftalık maaşının iki katına denk geldiğini söylüyor. Eh, bu kadar lüks bir içeceğin sosyal statü simgesi olduğunu tahmin etmek çok zor değil. "Bir kişinin çaydan haberdar olması ve sevmesi onu medeni yaparken, çayı hor görenler ise en hafif tabirle cahil ve kafasız insanlardı" diyor yazar. Çay içebiliyor ve hatta misafirlerine ikram edebiliyor olmak da yüksek bir sosyal statüye sahip olduğunuzu gösteriyordu.

Böyle işte. Bence keyifli bir kitaptı. Çayın tarihinin yanısıra Jane Austen'ın eserlerinde çayı nasıl kullandığına dair de pek çok alıntı vardı. Jane Austen sevdiğiniz bir yazarsa bu kitap daha da fazla keyif verebilir size.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Bu da güzeldi :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 3/5
Saati fazla olmuş biraz :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapağı şeker gözüküyor bence :D

Final puanı: 3,95

6 Kasım 2016 Pazar

Yazdan Geriye Kalanlar

Kitap Adı: Yazdan Geriye Kalanlar
Özgün Adı: Summer Days and Summer Nights
Kitap Yazarı: Stephanie Perkins (Ed.)
Çeviren: Burcu Karatepe, Tuğçe Aysu, Tuğçe Nida Sevin
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 468
Baskı Yılı: 2016


Yukarıda hoş durmayacak diye sadece editörün adını yazdım ama şimdi tüm yazarları sıralayacağım :D Bu kitapta Leigh Bardugo, Frances Lia Block, Libba Bray, Cassandra Clare, Brandy Colbert, Tim Federle, Lev Grossman, Nina Lacour, Stephanie Perkins, Veronica Roth,Jon Skovron ve Jennifer E. Smith'in birer hikayesi var.

Açıkçası öyle bayıldığımı söyleyemeyeceğim. Sanırım hikay hikaye gittiği için bu hissi yaşıyorum. Çünkü kısa hikayeler ve birini sevdim, olaya girdim derken bitiveriyor. Hikayelerin hepsi yaz hikayeleriydi. 

Benim en sevdiğim enteresan bir şekilde Leihg Bardugo'nun "Kafa, Pullar, Dil, Kuyruk" ve Lev Grossman'ın "Küçük Mükemmel Şeyler Haritası" isimli hikayeleri oldu. Enteresan bir ikili olmuş çünkü bu hikayeler kitabın ilk ve son hikayeleri. 



Leigh Bardugo için enteresan dedim çünkü kendisini Gölge ve Kemik serisinde pek sevememiştim. Aslında bence bu hikayede yine tam tamına kendisini gösterdi. Çünkü hikayenin son sayfalarına kadar "ne kadar sıkıcı bir hikaye" diey düşünüyordum ki son dakikalarda çok acyaip şeyler yaptı :D

Grossman'ın hikayesini baştan sona sevdiğimi söyleyebilirim. Bir günde sıkışıp kalma, sürekli aynı günü yaşama hikayesi anlatıyordu ve biliyorsunuz ki böyle şeylere bayılırım :D

Dediğim gibi, baştan sonra aynı karakterler ve olaylar ile ilerlemediğiniz için farklı bir deneyim oluyor ve arada kopuklar yaşayabilirsiniz benim gibi. Ama yaz hatıralarıyla ilgili, tatlış bir kitap olmuş genel olarak. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Genel olarak tüm hikayelere baktığımızda ortalamaydı bence.  

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Bu da ortalamaydı :D

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Maalesef :D

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapağı, rengi falan tatlı olmuş bence.

Final puanı: 3,35