29 Şubat 2016 Pazartesi

Başkadeniz'e Dönüş (La triolige des Abîmes, #2)

Kitap Adı: Başkadeniz'e Dönüş
Özgün Adı: L'envol de l'Abîme
Kitap Yazarı: Danielle Martinigol
Çeviren: Azade Aslan
Yayınevi: On8
Sayfa Sayısı: 192
Baskı Yılı: 2014


Arayı çok açmadan Abislere yeniden kavuştum :D Kitaplar kısacık zaten, bir çırpıda okunuyor. Bu ara kitap olduğu için ne yazabilirim hiç bilmiyorum.

Bu ikinci kitap olduğu için yazıda spoiler olacaktır. Ama bu spoilerları çaktırmadan vermeye çalışacağım :D Kitapları okumadan ne demek istediğimi anlayamayacaksınız yani :D Böyle değişik bir şey deniyorum, hadi bakalım :D



İlk kitapta Abislerin aslında ne olduğunu ve incilerini nasıl seçtiklerini öğrenmiştik. Orada ufak bir osmoz sahnesi görmüştük ama bu kitapta daha güzeli var. Çok etkileyiciydi. Böylesi bir bağlılık, böyle bir sevgi gerçekten çok güzel. Tekrar ediyorum, insanoğlunun günün birinde böyle bir ortaklığa sahip olabilmesini her şeyden çok isterim :D

Ben Abislere hayranlığımdan hikayenin geri kalanına çok odaklanamıyorum ama çok güzel bir dünya da var. Dünya dışında yaşam, uzayda kolonileşme falan, bayılırım ben bu konulara :D Neyse, bu yazı bu kadar olacak sanırım. 

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Abislerin dünyasına daha yakından bakabildiğim için çok mutluyum. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Bu kitap ilkine göre daha kolay okundu. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5
Seride nedense gerçek isimler kullanılmamış. Bu kitabın gerçek adı Abisin Uçuşu. 

Güzel kapak (%5): 4/5 
Şu çocuğun yüzü olmasa daha güzel :D

Final puanı: 4,45


28 Şubat 2016 Pazar

Öldürmeye Değer Kişiler

Kitap Adı: Öldürmeye Değer Kişiler
Özgün Adı: The Kind Worth Killing
Kitap Yazarı: Peter Swanson
Çeviren: Esat Ören
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 295
Baskı Yılı: 2016


Öldürmeye Değer Kişiler hakkındaki duygularımdan emin değilim. Kitabı beğendim, ilginçti ama öyle bayıldım, favorim oldu falan da diyemiyorum.

Lily ve Ted havaalanında uçak beklerken barda tanışırlar. Biraz konuştuktan sonra Ted, karısının kendisini evlerini yapan mühendisle aldattığını anlatır ve her ikisini de öldürmek istediğinden bahseder. Bunun üzerine Lily de Ted'e yardımcı olabileceğini ve bir plan yapmaları gerektiğini söyler.


Hikaye böyle başlıyor. Sonra biraz Lily'nin geçmişine gidiyoruz, bugünkü hikaye baya yılan hikayesine dönüyor :D Gerçekten ilginç bir kitaptı. Kitapta aslında şu fikir işleniyor, kitabın kapağında da bununla ilgili bir söz var: Kötülük yapan insanlar ölmelidir ve bunları öldürürsek aslında pek de kötü bir şey yapmış olmayız.

Dediğim gibi güzel bir kitaptı, konusu ve kurgusu ilginçti. Okuyabilirsiniz ama dediğim gibi favorilerime girecek kadar da iyi değildi.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Özgünlüğüne laf edemem, gerçekten güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Akıcıydı.

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Yazım hatası falan gördüğümü hatırlamıyorum, baskı da güzeldi. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Güzel.

Güzel kapak (%5): 3/5 
Kapakta pek bir şey yok. 

Final puanı: 4,1

24 Şubat 2016 Çarşamba

Eşleşme (Matched, #1)

Kitap Adı: Eşleşme
Özgün Adı: Matched
Kitap Yazarı: Ally Condie
Çeviren: Emine Ayhan
Yayınevi: DeliDolu
Sayfa Sayısı: 350
Baskı Yılı: 2013


Eşleşme'yle ilgili duygularımdan emin değilim. Kurulan dünyanın sertliğini sevdim, ama diğer distopyalar gibi çok hareketli, büyük isyanlar içeren bir kurgusu da yoktu. Bunları açacağım şimdi :D

Öncelikle şunu söyleyeyim, bence distopya dediğin çok sert olur. Eğer bir distopya yazıyorsan bu dünyada devlet insanların attığı adımdan baktığı yere kadar her şeye karışmalıdır. Böyle çok sert kurgular benim çok daha fazla hoşuma gidiyor. Kitapta bununla ilgili çok örnek var.

Toplum dedikleri yapı, sizin yaşayacağınız yeri, giyeceğiniz kıyafeti, gideceğiniz okulu, evleneceğiniz insanı, çalışacağınız işi, gün içinde yiyeceğiniz yemeği ve hatta öleceğiniz günü belirliyor. Gün içinde bazı yaş gruplarının etkinlik saati var ve burada yapılacak etkinlikler de belirli. Bu yüzden aynı filmi yüzlerce kez izlemek zorundalar örneğin. 

Bunlar çok hoşuma gitti cidden. Herkese dağıtım firması tarafından günün belirlenmiş yemek saatlerinde kutu içinde geliyor yemekler. Herkesin kişisel sağlık durumuna göre belirlenmiş kalorileri içeren yemekler. Başkasıyla yemek paylaşmak yasak. Toplum yaptığı araştırmalara göre ölüm için en uygun yaşın 80 olduğunu belirlediği için sekseninci yaş gününde geceyarısına kadar insanlar öldürülüyor. Nasıl olduğunu söylemeyeceğim çünkü spoiler olur :D

Toplum sizin rüyalarınızı bile takip ediyor, haftanın belirli günlerinde uyurken vücudunuza veri etiketleri yapıştırmanız gerekiyor. Mutfaktaki kağıt yakıcısına atabileceğiniz ürünler bile belli! :D Ayrıca toplum kurucuları her şeyden yüzer tane seçmiş ve kalan her şeyi yok etmiş. O yüzden artık sadece 100 Şiir, 100 Resim, 100 Şarkı, 100 Hikaye var. Tabii bunlar isyanı teşvik etmeyen, özenle seçilmiş içerikler.

Bir ilginç şey daha: Bireyler artık yazı yazmayı bilmiyorlar. Her şey yazıcılar ve bilgisayarlarla hallediliyor. Gerçekten dünyadaki her detay çok güzeldi, tam istediğim distopya kurgusu. 



Neyse esas mesele olan Eşleşme'yi anlatamadım bir türlü. Toplum, kendi güvenliğini devam ettirmek için bireylerin istediği insanla evlenmesine de izin vermiyor tabii ki. Uzun süren takipler, kişisel istatistikler ve veriler ile size en uygun kişi seçiliyor ve sanırım 18 yaşına geldiğinizde eşleşme yemeğinize gittiğinizde açıklanıyor. Daha sonra size kur yapmak için falan bir kılavuz veriliyor ve 21 yaşına geldiğinizde de sözleşme (bir tür evlilik) yapılıyor. 

Bu işte. Kurgu gerçekten güzel. Ama kitap biraz durağandı. Evet bir başkaldırının, bir değişimin başladığını hissediyorsunuz. Ama diğer distopyalardaki gibi açık açık bir isyan yok. O kadar hareket yok, aksiyon yok. O yüzden bir tık ağır ilerledi benim için kitap. 


*
İnsanlar eskiden her sabah uyandıklarında kendilerine, "Bugün son günüm mü olacak?" diye sorarlardı ya da gece yatağa yattıklarında karanlığın içinden ertesi sabaha çıkıp çıkamayacaklarını bilmezlerdi. Bugünse, bizim için hangi günün karanlıkla biteceğini ve hangi gecenin bitmek bilmeyen, son gecemiz olacağını biliyoruz artık. 
*
Eskiden bazı şeyler bu kadar adil değilmiş. Eski zamanlarda herkes aynı yaşta ölmez ve hayatta binbir türlü sorun ve belirsizlikle hüküm sürermiş. 
*
"Şanslı değil Cassia. Toplumda şans diye bir şey yoktur."
Başımı sallayarak onaylıyorum. Tabii ya. Böyle arkaik ve uygunsuz bir sözcük kullanmamam gerekirdi. Toplumda sadece olasılık vardır. Bir şeyin olup olmayacağını ancak olasılık tayin eder. 
*
Bizler tatil ve kutlamalar dışında, lezzet için değil, bizi sağlıklı ve zinde tutması için yeriz.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Kurguyu ne kadar beğendiğimi yazının uzunluğundan anlarsınız herhalde :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Dediğim gibi fazla aksiyon olmayışı akıcılığı etkiledi benim açımdan. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Birkaç yazım hatası vardı gözüme takılan ama onun dışında güzeldi.

Orijinal isim (%10): 4/5
Aslında Eşleşmiş daha güzel bir çeviri olurdu bence :D

Güzel kapak (%5): 5/5 
Serinin kapakları harika. 

Final puanı: 4,45

21 Şubat 2016 Pazar

100Dünya'nın Gizli Yüzü (La trilogie des Abîmes, #1)

Kitap Adı: 100Dünya'nın Gizli Yüzü
Özgün Adı: Les Abîmes d'Autremer
Kitap Yazarı: Danielle Martinigol
Çeviren: Azade Aslan
Yayınevi: On8
Sayfa Sayısı: 190
Baskı Yılı: 2014


Ben 100Dünya serisini taaa Kasım'da fuardan almıştım ama bir türlü başlamak fırsat olmamıştı. Sonra dün dedim ki başlıyorum artık. Başlarda biraz üzüldüm doğrusu, çünkü kitabı seçmeyecek ve seriye devam etmeyecekmişim gibi geldi. 

Böyle düşünmeme okuyanlar hak verir bence. Çünkü kitaba zaten bir karmaşanın ortasından giriyorsunuz. Çok değişik bir dünya, çok fazla yeni şey var. Doğrusu bitirdiğimde bile hala kurulan evrenle ilgili çok az şey bildiğimi düşünüyorum. 

Ama kitabın ortalarına doğru Abisler ile tanıştım. ABİSLER. O kadar güzel bir fikir ki! Gerçekten hayran oldum. Tam olarak ne olduklarını söyleyemem, hem spoiler olur hem de bunu okuyarak anlamanız çok daha güzel olur. Gerçekten insanoğlunun böyle bir şeye sahip olabilmesini canı gönülden isterim. Çok beğendim be! :D



Tam olarak dünyaya falan hakim olamadığım için konusunu nasıl anlatırım bilmiyorum. O yüzden arka kapak yazısını paylaşayım: 

Uzak gelecekte, uzay-zamanı katlamayı başaran insan ırkı Dünya'yı aşmış, galaksinin dört bir yanına dağılmış; bilindik hırsları, tanıdık emelleri ve benzer siyasi yapılarıyla varlığını sürdürüyor. Birbirinden binlerce ışıkyılı uzaklıktaki gezegenlerin oluşturduğu "100Dünya Konfederasyonu" adlı bu yeni düzende, Dünya'dan da mavi, gizemli bir okyanus-gezegen dikkati çekiyor: Başkadeniz. Konfederasyonun en genç gazetecilerinden, Agoralı Sandiane Ravna objektifini bu ketum gezegenin sırlarına çevirdi bile. Bilmediğiyse, gerçekleri öğrenmekle onları medyada paylaşmak arasında çok hassas bir denge olduğu... 

İnsanın doğa üzerindeki egemenliğine bir sınır çizmek mümkün mü? Buluşlar ve keşiflerle bugünlere gelen insanın "merak" duygusunu esas harekete geçiren nedir? Bilgilenme ve haber alma hakkı yaşam hakkının önüne geçtiğinde, en büyük zararı kim görür? 


Ben kitabı beğendim gerçekten ve devamında neler olacağını da merak ediyorum. Sanırım araya bir kitap alacağım ama seriyi okumaya devam! Bir kitapta bir yerlerde 21. yüzyılın sonlarında Akdeniz'in tamamının yaşanan büyük kuraklık nedeniyle kuruduğunu söylüyorlar. Neden bilemiyorum ama bunu çok beğendim ve etkilendim. Ben böyle teorileri severim :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Abisler bile tek başına yeter bence ama uzay kolonilerini de çok severim :D

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Ya kitabın akıcılığında bir problem vardı bence. Boyutuna bakıp daha hızlı okunacağını düşünmüştüm ama sanki öyle olmadı.   

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Güzeldi.

Orijinal isim (%10): 0/5
Kitabın gerçek adı Başkadeniz'in Uçurumları gibi bir şey oluyor.  Ya da "Abîmes" Abisler oluyor, emin olamadım. Evet öyle oluyorlar :D O zaman Başkadeniz'in Abisleri. 

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapaklar çok güzel, ben beğendim. 

Final puanı: 4,05

20 Şubat 2016 Cumartesi

Postacı Kapıyı Çalmayacak

Kitap Adı: Postacı Kapıyı Çalmayacak
Özgün Adı: Love Letters to the Dead
Kitap Yazarı: Ava Dellaira
Çeviren: Heves Berksu
Yayınevi: Martı
Sayfa Sayısı: 351
Baskı Yılı: 2015


Sonunda şu kitabı okuyabildim :D Eren'le özdeşleşen, uzun süredir baskısı olmadığı için bir türlü okuyamadığım Postacı Kapıyı Çalmayacak. Ne yalan söyleyeyim beklentimi tam olarak karşılamadı. Bazı kitapları okumayı çok fazla bekletince beklentim uzaya falan çıkıyor, ondan böyle oluyor :D O yüzden okumak istediğiniz kitapları bir şekilde alın ve okuyun :D

Öncelikle kitap beni üzdü gerçekten. Artık böyle kitaplar beni daha çok üzüyor. Ama ne bileyim, sanki beklediğim kadar etkilemedi. Bunda kitapta geçen isimlerin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Amy Winehouse, Kurt Cobain, Judy Garland, Elizabeth Bishop, River Phoenix gibi ölmüş (çoğunlukla intihar etmiş) isimlere yazılan mektuplar var çünkü kitapta. Ve ben bu isimlerin bazılarını hiç duymadım bile. Bu yüzden bu kişileri tanısaydım belki daha anlamlı olabilirdi diye düşündüm. Mektup formatında gideceğini de tahmin etmediğim için biraz garip geldi. Doğrusu kitabın adı Love Letters to the Dead zaten, neyini tahmin edemediysem :D



Laurel ablasını kaybetmiş bir kız ve ablasının ölümünden kendisini sorumlu tuttuğu için çok içine kapanmış, pek fazla konuşmuyor. Zaten anne-babası da ayrılmış. O yüzden oldukça mutsuz bir hayatı var. Okulda verilen bir mektup ödeviyle bu mektupları yazmaya başlıyor ve sonra mektuplar aracılığıyla bütün hikayesini anlatmış oluyor. 

Böyle işte, sonlara doğru hem Laurel hem de ablasıyla ilgili çok üzücü şeyler öğreniyoruz. Bu yüzden üzüldüm yani, baya üzüldüm. Ama bu kitabı yine de okumalısınız bence.


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Genel olarak güzeldi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 4/5
Rahat okunan akıcı bir kitaptı.    

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Yazım hatası falan görmedim, baskısı da güzel.

Orijinal isim (%10): 0/5
Ölüme Aşk Mektupları. 

Güzel kapak (%5): 4/5 
Kapak güzel, orjinal kapak hem de. 

Final puanı: 3,65


14 Şubat 2016 Pazar

Şeytanın Stajyeri (The Devil's, #1)

Kitap Adı: Şeytanın Stajyeri
Özgün Adı: Devil' Intern
Kitap Yazarı: Donna Hosie
Çeviren: Aslı Karadeniz
Yayınevi: Novella Dinamik
Sayfa Sayısı: 352
Baskı Yılı: 2016


Bu kitap bana geldiğinde ilk olarak kitabın bana hiç hitap etmediğini düşünmüş ve bu önyargıyla kitabı okumayı ertelemiştim. Sonra Emre'nin "Fringe ve Inception'ı sevenler bu kitabı da okumalı." yorumunu görünce artık okumalıyım dedim ve başladım.

Başlangıçta detaylar saçma ve komik geldi. Çünkü kitabın adını okuyunca çok kötü biri, muhtemelen çapkın, şu "badboy" tipli erkeklerden bekliyordum. Ama hayır, baya gerçek şeytandan bahsediyor :D Kitap cehennemde geçiyor, bildiğimiz cehennem :D Mitchell Johnson öldükten sonra cehennemdeki hayatını anlatıyor bize. Orası da baya bir şirket gibi yönetiliyor, farklı departmanları var ve Mitchell de Şeytan'ın kalem müdürü gibi birinin stajyeri olarak çalışıyor.

Ancak sonra bir zaman makinesi keşfediyor ve yanına yine cehennemden üç arkadaşını daha alarak kendi ölümlerini değiştirmeye gidiyorlar. İşte kitabın en keyifli yeri burada başlıyor: ZAMAN YOLCULUĞU! 



Okurken gerçekten çok keyif aldım. Kitapta çok güzel paradokslar var. Elinor'un ölümüyle ilgili müthiş paradoksu öğrenince çok şaşırmıştım ama Mitchell'in ölümündeki olay Elinor'unkine bin basar. Okuyunca gerçekten çok şaşırdım. O bölümü okudum, kitabı kapattım ve "VAY BEE!" dedim :D

Kitabın sonunda Şeytan'ın Rüya Kapanı diye bir bölüm var. Yani yazar ikinci kitaptan tadımlık bir şeyler de vermiş. YANİ BU BİR SERİ! Bunu öğrenince gerçekten sevindim. Çünkü ikinci kitaptan okuduğumuz o bölüm de gerçekten çok güzeldi.

Bilmiyorum bana katılır mısınız ama yazar alt metinde şöyle bir şey işlemiş bence: Ne yaparsanız yapın, çarklar döner, bir şekilde her şey aynı olur. Kaderi değiştiremezsiniz. Ben kaderci biri değilimdir ama bilmiyorum bu mesaj benim hoşuma gitti. Birkaç alıntıyla bitiriyorum:


*
Cehennemde birinci kural: Ölümünüz boktansa, kimseye bundan bahsetmeyin. Yoksa sonsuza kadar sizinle dalga geçerler ve sonsuzluk oldukça uzun bir süredir. 
*
"Tecavüzcüler, çocuk istismarcıları, bir başkasının hayatını zevk için alanların..." diye devam ediyor acıyla. "... dilleri koparılır, etleri kırbaçlanır ve sessiz çığlıkları sonsuza dek sürer."
*
Şimdi midem ağrımaya başladı. İşte erkekler bu yüzden bu tarz şeyleri düşünmüyor; ülser olmayalım diye. Duygular hakkında düşünmek ve bir kadının aklından geçenleri anlamaya çalışmak erkeklerin erken ölmesine neden oluyor. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Daha önce hiç cehennemde geçen bir kitap okumamıştım :D Zaman yolculuğu özellikle harikaydı. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Çok kolay okunan ve çok akıcı bir kitaptı.   

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 4/5
Yazım hataları takıldı gözüme. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Güzel. 

Güzel kapak (%5): 3/5 
Orijinal kapağa baktım da, bence o daha güzel. 

Final puanı: 4,9


12 Şubat 2016 Cuma

Kırık Dökük

Kitap Adı: Kırık Dökük
Özgün Adı: Fractured
Kitap Yazarı: Dawn Barker
Çeviren: Öznur Özkaya
Yayınevi: Yabancı
Sayfa Sayısı: 403
Baskı Yılı: 2016


Kırık Dökük gerçekten güzel bir kitaptı. Bu kitabı ilk çıktığında inanılmaz merak etmiştim, kapağı çok güzel. Sonra kardeşime doğum günü hediyesi olarak aldırdım :D Ve daha fazla bekleyemeden okumaya başladım.

Ben normalde her gün 100 sayfa okurum düzenli olarak. Bu kitaba da Çarşamba günü 100 sayfa okuyarak başlamıştım. Gerçekten güzel bir giriş yaptı. Ama Perşembe günü 100 sayfa okudum, kesmedi. Çok güzel gidiyor. Deli gibi merak ettim ve dedim ki ben bu kitabı bugün bitireyim. Tam 300 sayfa okuyarak bitirdim kitabı :D

Kitap bize postpartum depresyon yaşayan bir kadını anlatıyor. Yani Anna'da doğum sonrası depresyonu var. Zaten çok sorunlu bir doğum yaşıyor, 4 gün sanırım hastanede kalıyor. Daha sonra da bebek hiç uyumuyor, sürekli ağlıyor, Anna emzirirken acı çekiyor falan. Gerçekten bir sürü şey ve Anna inanılmaz bunalmış durumda. 

Sonra Tony, Anna'ya yardımcı olabilmesi için annesini çağırıyor. Annesinin geleceği gün evden erken ayrılıp işe gidiyor. Ancak sonra annesinden gelen bir telefonla Anna'nın da bebeğin de ortada olmadığını öğreniyor. 


Bir süre acaba ne oldu diye bu konuyla geriliyoruz. Sonra olanları öğreniyoruz ama asıl olay o zaman başlıyor. Kitapta gerilim ve heyecan her zaman en üst noktada. Bir mektup var, Anna bırakmış ama yazar size onu gösterene kadar kıvrandırıyor resmen. Son sayfalarda okuyabiliyorsunuz mektubu ancak :D

Kitabı gerçekten beğendim. Yazarı çocuk psikiyatrıymış. O yüzden de güzel bir kurgu çıkmış ortaya bence. Ancak eleştirmem gereken bir nokta var, ki bu bir psikiyatra göre daha da büyük bir eksiklik. Kitapta karakterler arası ilişkiler inanılmaz yapay. Bu kadar büyük bir krizde bile herkes sonsuz anlayışlı, birbirine deli gibi iyi davranıyor, en ufak bir ses yükselmesinde bile hemen özürler falan. Gerçek insanlar böyle yaşamaz. Bu yapaylık beni biraz rahatsız etti. 

Ama kitabı çok beğendim, kesinlikle okumanızı öneririm. Ben aslında sonunda çok farklı şeyler beklemiştim. Bunu spoiler vermeden söyleyemem, eğer okur da konuşmak isterseniz mesaj atabilirsiniz :D


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Yapay ilişkiler için bir puan kıracağım sadece. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Çok iyiydi.  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Gerçekten güzeldi, kitabın baskısı falan da çok güzel. 

Orijinal isim (%10): 5/5
Karşılıyor bence. 

Güzel kapak (%5): 5/5 
Kapak çok güzel, ayracı daha da güzel :D

Final puanı: 4,65

10 Şubat 2016 Çarşamba

Soğuk El

Kitap Adı: Soğuk El
Özgün Adı: Iron House
Kitap Yazarı: John Hart
Çeviren: Gizem Yanbolluoğlu
Yayınevi: Koridor
Sayfa Sayısı: 525
Baskı Yılı: 2016


Soğuk El'i ilk çıktığında görüp kısa süre içerisinde sipariş etmiştim. Çünkü Koridor ve ben Koridor kitaplarını çok seviyorum. Ama o kadar da beğenmedim açıkçası.

Bir kere kitap çok uzun. Çok boşluk bırakmadan falan da yazılmış. O yüzden iyice gözünüzde büyüyor kitap. Kitabı okurken birkaç kere bırakmayı düşündüm ama "bu kadar okudum bitireyim bari" psikolojisi engel oldu :D

Kitap çok karışık başlıyor zaten. Olayın tamamı da karışık. Mafyalar, senatörler, geçmişe dayanan karanlık hikayeler, onlarca karakter. Kitabın tam olarak içine girdiğimi hissedemedim. Ama yine de bir şekilde kendini okutuyor kitap, öyle çok kötü de değil yani. 



Biraz olayı anlatayım. Michael diye bir adam var, mafya tetikçisi gibi bir şey. Ama bir kadına aşık olduktan sonra tüm bu mafya olaylarından ayrılmak istiyor. Mafyanın başındaki adam Michael'i çok sevdiği için izin veriyor ama ölmek üzere ve bu durumdan rahatsız olan diğer adamlar sadece onun ölmesini bekliyor. Yaşlı adam öldüğü anda Michael'i da temizleyecekler, çünkü mafyadan ayrılma diye bir şey mümkün değil onlar için. 

Bunlar okurken biraz da Michael'ın geçmişine dönüyoruz. Kardeşi Julian ile birlikte berbat bir yetimhanede büyümüşler, sonra Julian evlat edinilmiş. Olay sonra onu evlat edinen aileye falan da bağlanıyor. Gerçekten yoğun ve karmaşık bir hikaye yani. 

Sonuna doğru her şey yılan hikayesi oluyor ve açığa çıkan şeyler gerçekten şaşırtıcı. Ama dediğim gibi kitap çok uzun ve sanırım bu biraz okuma keyfimi azalttı benim. Koridor'dan çok çok daha güzel şeyler okudum ben. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 3/5
Ne çok iyi ne de çok kötüydü. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Akıcılığı kötü değildi.  

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Çeviriyle ilgili büyük bir sorunum var. Argolar sansürlenmeye çalışılmıştı, s.ktir gibi. İlk kez bir kitapta böyle bir şey görüyorum ve bence çok komik duruyordu. İnanılmaz gereksiz olmuş :D

Orijinal isim (%10): 0/5
Kitabın adı Demir Ev ve inanın bütün hikaye Demir Ev ile alakalı :D  Soğuk El nereden çıktı, kitapla ne alakası var hiçbir fikrim yok. 

Güzel kapak (%5): 3/5 
Uydurma isim için bir kapak ayarlamaya çalışmışlar :D

Final puanı: 2,7

6 Şubat 2016 Cumartesi

Kış Okuma Şenliği | Neler Okudum?

1. Kategori (10 puan): Şenliğimizin destekçisi Yabancı Yayınları'ndan çıkan bir kitap.
Kızımın Katiline Mektuplar - Cath Staincliffe - Yabancı - 312 sf.

2. Kategori (10 puan): İsminde kış mevsimini çağrıştıran bir kelime geçen veya olayların kış mevsiminde geçtiği bir kitap.
Senden Sonra - Emily Hope - Novella - 256 sf. 

3. Kategori (10 puan): Liseyi başladığınız yıl ödül almış bir kitap veya o yıl ödül almış bir yazardan bir kitap.
Ayda 172 Saat - Johan Harstad - İthaki - 311 sf. (2008'de Brage Ödülü almış.)

8. Kategori (10 puan): Başkasının sizin için seçtiği bir kitap. (Bu kategoride tavsiyelerine güvendiğiniz ve tanıdığınız birine gidip ne okuyacağınızı sorabilirsiniz veya bir yakınınızdan kütüphanenizden okumanız için rastgele kitap seçmesini isteyebilirsiniz. Kendi kendine karar vermek yok).
Siyah Damar - Tarryn Fisher - Aspendos - 344 sf.

9. Kategori (10 puan): 2015 yılında çıkan bir kitap (Yabancı yazarların kitaplarında Türkçe baskının 2015'te yapılmış olması da yeterli).
Çocukluğun Sonu - Arthur C. Clarke - İthaki - 256 sf.

10. Kategori (10 puan): Yazarından imzalı veya yazarından imzalı olmasını isteyeceğiniz bir kitap (Yalnız gerçekçi olun. İmzalı olmasını gönlünüzden geçirdiğiniz yazarların hayatta olması gerekiyor mesela).
Şizofren - Wulf Dorn - Pegasus - 400 sf.

11. Kategori (10 puan): Bilim kurgu / fantastik kurgu türünde bir kitap.

Hayalet Tugay - John Scalzi - İthaki - 336 sf.

19. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 30 puan, toplam 60 puan): İsminde aynı kelimenin geçtiği üç kitap.
Karanlık Ateş - Kareen Maire Moning - Epsilon- 344 sf.
Kan Ateşi - Kareen Maire Moning - Epsilon - 288 sf.

20. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 20 puan, toplamda 60 puan): Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı.
Yeni yazarları keşfetmek lazım. Kim bilir şimdiye kadar hiçbir kitabını okumadığımız ama çok seveceğimiz ne çok yazar var. Bir Türk kadın, bir Türk erkek, bir yabancı kadın, bir yabancı erkekten olmak üzere toplam 4 kitap okumanız gerekiyor.

Yabancı Erkek: Komik Bir Hikaye - Ned Vizzini - Go! - 448 sf.
Yabancı Kadın: İyi Kız - Mary Kubica - Martı - 462 sf.  

22. Kategori (Her bir kitap 10 puan, tüm kitaplar okunursa ekstradan 40 puan, toplamda 80 puan): Kendinizin belirleyeceği bir temaya uyan dört kitap.
Temaları zorlaştırıp kolaylaştırmak sizin elinizde. Bu kategoride herhangi bir edebi türe ilişkin 4 kitap okuyabileceğiniz gibi (örneğin 4 bilim kurgu kitabı), tek bir ülke veya bölge edebiyatına ait (örneğin İngiliz edebiyatı), tek bir yazara ait, tek bir konuya ait (örneğin ölüm temalı kitaplar), tek bir edebiyat ödülüne ait (örneğin Pulitzer ödüllü kitaplar) kitaplar okuyabilirsiniz.

Tema: Koridor Yayınları'ndan dört kitap.

Zaman Çarkı - Ken Grimwood - 304 sf.

Toplam 12 kitap okuduğum için 120 puan
Toplamda 4061 sayfa için 40 puan
Hiçbir kategoriyi tamamlamadığım için ek puan yok :D

Toplam puan: 160

5 Şubat 2016 Cuma

İyi Kız

Kitap Adı: İyi Kız
Özgün Adı: The Good Girl
Kitap Yazarı: Mary Kubica
Çeviren: Zeynep Yeşiltuna
Yayınevi: Martı
Sayfa Sayısı: 462
Baskı Yılı: 2016


Bu kitap ÇOK GÜZELDİ! Gerçekten çok beğendim. Kitabı 5 günde okudum ve kitapla bu kadar uzun süre vakit geçirmek de çok güzeldi. Yıl sonunda göreceğiniz favoriler arasında kesinlikle olacak.

Konu kısaca şöyle: Tanınmış bir yargıcın kızı kayboluyor. Mia kaçırıldıktan aylar sonra bir kulübede bulunuyor. Ama neredeyse hiçbir şey hatırlamıyor ve adının Chloe olduğunu söyleyip duruyor. Tamamen çökmüş durumda. Eskiden olduğu kişiden tamamen farklı biri. 

Kitabı çok sevmemdeki en önemli faktör yazarın hikayeyi anlatma tarzı. Bir olay olmuş, ki bu Mia'nın kaçırılması. Kitap boyunca olayın hem öncesini hem de sonrasını senkronize olarak okuyorsunuz. Bir bölüm öncesi bir bölüm sonrası falan gibi. Önceyi ve sonrayı Mia'nın annesi Eve, olayı araştıran dedektif Gabe ve kızı kaçıran Colin'den okuyorsunuz. Böyle çok karakterin ağzından olmasını da çok sevdim. 



Bir yerden sonra Colin'e sempati duymaya başladım ama bunun için kendimi engelledim. Çünkü sonrasında ne olursa olsun birini kaçırıp onu aylarca karlar altında iğrenç bir kulübede tuttu. Neyse, olaylar oldu, kitabın sonuna geldik derken sonda bir bölüm var ki! AMAN ALLAHIM! 

Kitap çok güzeldi ya. Keşke filmi falan olsa. Ya da dizisi. Valla tadından yenmez :D Martı Yayınları'na bu kitapla tanışmamı, gönderip bu kitabı okumamı sağladıkları için gerçekten kocaman teşekkür ediyorum. 

Mary Kubica'nın iki kitabı daha varmış. Onları da hemen okunacaklar listeme ekledim. Umarım yakın zamanda çevrilirler. 


Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 5/5
Çok güzeldi.

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 5/5
Akıcılık falan çok iyiydi gerçekten. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 5/5
Birkaç kelime hatası gördüm ama problem değil :D 

Orijinal isim (%10): 5/5
The Good Girl!

Güzel kapak (%5): 5/5 
Martı kitaba birkaç farklı kapak mı bastı neler oldu tam çözemedim ama kapak da güzel :D

Final puanı: 5

1 Şubat 2016 Pazartesi

Saksı Olmanın Faydaları

Kitap Adı: Saksı Olmanın Faydaları
Özgün Adı: The Perks of Being a Wallflower
Kitap Yazarı: Stephen Chobsky
Çeviren: Sedef İlgiç
Yayınevi: Feniks
Sayfa Sayısı: 284
Baskı Yılı: 2013


Sen hiç böyle hissettin mi, bilmiyorum. Binlerce yıl uyumak istiyormuşsun gibi. Ya da yalnızca var olmamak. Ya da var olduğunun farkında olmamak. Ya da böyle bir şeyler. 

Saksı Olmanın Faydaları uzuuuun zamandır okumak istediğim ama bir türlü fırsat bulamadığım bir kitaptı. Sonunda okudum. Ama bu aralar böyle melankolik kitaplar hep üst üste geldi. Zaten mutsuz bir dönemdeydim, bunlar da iyice yarama tuz bastı :D

Kitabı okumaya başladığımda biraz şaşırdım açıkçası. Çünkü kitap baştan sonra mektuplardan oluşuyor. Charlie, tanımadığımız birine hayatını anlatan mektuplar yazıyor. Charlie bunun kim olduğunu söylemiyor. Kendisinin de kim olduğunu mektuplarda açığa çıkarmayacağını söylüyor. O yüzden Charlie ismi bile sahte olabilir, emin değilim şu an :D



Charlie'nin pek de iç açıcı bir hayatı yok. Mektuplar arkadaşının intihar teşebbüsüyle başlıyor zaten. Charlie neredeyse hiç arkadaşı olmayan, derslere falan hiç katılmayan öyle depresif bir çocuk. Kitabın sonunda anlıyoruz ki başına çok kötü bir şey gelmiş. Bu halde olmasının sebebi bu. Ama o yaşadığı şeyi direkt olarak söylemiyor. Bu yüzden umarım doğru şeyi düşünüyorum :D Kitabı okuyan biri varsa bunu konuşmak istiyorum. 

Öyle işte. Yine beni üzen bir kitap oldu. Bu kitabın filmi de var. Emma Watson oynuyor, kesinlikle izlemem lazım :D Çok hoşuma giden birkaç alıntı var:


Büyük bir numaracı gibi hissediyorum kendimi, hayatımı yeniden toparlamaya çalışıyorum, ama kimse bilmiyor. Hep yaptığım gibi odamda kitap okumak zor.

Eve geliyorum ve Mary Elizabeth beni arayıp "Naber?" diye soruyor. Ne diyeceğimi bilemiyorum, çünkü görüşmeyeli hayatımda eve yürümekten başka bir değişiklik olmamış, bu da pek bir şey sayılmaz.

Özgün konu ve güzel bir kurgu (%35): 4/5
Fena değildi. 

Sürükleyici/Akıcı olma (%45): 3/5
Çok çok akıcı değildi ama sıkıcı da değildi. 

Çeviri ve baskı kalitesi (%5): 3/5
Çeviriyle ilgili sorunlar var. 

Orijinal isim (%10): 3/5
Eh :D 

Güzel kapak (%5): 3/5 
Film kapakları sevmiyorum ben ya ama Emma var :D  

Final puanı: 3,35