26 Ekim 2014 Pazar

Çekiliş Vaar! | Kapandı

Biz kitap kurtlarının en sevdiği etkinliklerden biriyle karşınızdayım! Blogumun ilk çekilişini yapacağım için çok heyecanlıyım. Kasım yaklaşırken ben de blogosferde 7. ayımı dolduruyorum ve artık bir çekiliş yapmanın vakti geldi diye düşündüm. Çekiliş sonucunda iki talihli kitap kazanmış olacak. Hadi, hangi kitaplar olduğuna bakalım.

Kitaplardan ilki Sana Soyundum

Özgün Adı: Bared to you
Kitap Yazarı: Sylvia Day
Sayfa Sayısı: 380
Yayınevi: Doğan Kitap
Yayın yılı: 2013

Ateşle oyna!

Sana Soyundum Amerika'da haftalarca bestseller listelerinden inmeyen, tüm dünyada 38 ülkeye satılan Crossfire üçlemesinin ilk kitabıdır.

"Sana ihtiyacım var, Gideon" dedim soluk soluğa ve tahrik olduğu için şimdi daha da yoğunlaşmış olan kokusunu içime çektim. Sırf teninin baştan çıkarıcı kokusu yüzünden hafifçe sarhoş olduğumu düşündüm. "Beni çıldırtıyorsun."

Bileklerimi bırakıp yüzümü avuçlarının arasına aldı ve dudaklarını dudaklarıma sertçe bastırdı. Pantolonuna uzanıp gizli fermuara ulaşabilmek için iki düğmeyi açtım...

New York'un en gözde bekârı, Cross Holding'in varisi Gideon Cross -namı diğer Bay Gizemli ve Tehlikeli- Eva'nın karşısına çıktığında genç kadının yapabileceği tek bir şey vardı: Tüm bedeni ve ruhuyla ona teslim olmak...

Diğeri Tekinsiz Kitap

Bir kitaptan korkmak tuhaf.
Belki de değildir.
Kitaplar kudretli nesneler nihayetinde.
Özgün Adı: The Haunted Book
Kitap Yazarı: Jeremy Dyson
Sayfa Sayısı: 344
Yayınevi: Domingo
Yayın yılı: 2013

Independent: "Cesaretin varsa aç!"

2009 yılında bir gazeteci İngiltere'nin farklı yerlerinden derlediği gerçekten yaşanmış hayalet öykülerini kağıda dökmek için elinizdeki kitabın yazarı Jeremy Dyson ile temasa geçer.

Tekinsiz Kitap, o ana dek katı bir şüpheci olan Dyson'ın bu öykülerin ardında yatan gerçekleri ortaya çıkarmak üzere çıktığı yolculuğu ve kendisinin de zamanla lanetli bir öykünün parçası haline dönüşmesini anlatıyor.

Unutma, hayalet diye bir şey yoktur.
Her sayfada dur ve kendine bunu hatırlat.



Kitaplar iyi güzel, peki çekilişe katılmak için ne yapmak lazım? 


  • Kronik Okur blogunu GFC'den (sayfanın solunda en üstte) ve/veya Bloglovin'den (Yine solda GFC'nin altında) 'Genel Olarak İzle' şeklinde takip etmelisiniz.
  • Bu çekilişi instagram, facebook, twitter, Google+ ya da blogunuzda bir gönderi ile paylaşarak duyurmalısınız. Çekilişe dahil olabilmek için en az bir paylaşım yapmalısınız.Bu seçeneklerin her biri size bir katılım hakkı kazandıracak.
  • Bir de beni G+ çevrelerinize eklemelisiniz. (O da sağ sütunda hakkımda kısmındaki takip et butonu ile)
Hatırlatma: 

-Bu çekilişe yalnızca çekiliş için açılmış bloglar ve yurtdışından başvuranlar katılamaz.
-Kargo ücretleri bana ait olacak, siz okumanızın keyfine bakın :D


Çekilişe katılabilmek için üç koşulu da sağlamış olmalısınız. Yukarıdaki koşulları sağladıktan sonra 
        + bir isim, 
        + size ulaşabileceğim bir mail adresi, 
        + takipçi olduğunuz hesapların adı,
        + paylaşım linklerinizi yorum olarak bıraktığınızda çekilişe resmen katılmış olacaksınız. Bu yazının altına yorum bırakmazsanız çekilişe katılmış olmazsınız.

Çekiliş, 26 Ekim Pazar saat 10:30 itibariyle başlamıştır ve 1 Kasım Cumartesi saat 19:00'da sona erecek. 2 Kasım Pazar günü kazanan isimlerin ilanı ile birlikte 48 saat içinde adres ve iletişim bilgilerinizi iletmeniz gerekiyor. Aksi halde çekiliş tekrarlanacak.

İlk çekilişim bana da kitapları kazanacak talihlilere de hayırlı olsun o zaman!

24 Ekim 2014 Cuma

The 100 (The Hundred, #1)


Onlar Yalancı, Onlar Hırsız, Onlar Asi, Onlar Kahraman Onlar İnsanlığın Kaderini Belirleyecek 100 Genç...

Kitap adı: The 100
Kitap Yazarı: Kass Morgan
Çeviren: Arın Zengin
Yayınevi: GO!
Sayfa Sayısı: 300
Baskı Yılı: 2014

Dünya yaşanan nükleer felaketten sonra artık insan türünün yaşayamayacağı bir yer haline geliyor. Atmosfer, soluyabilmek için uygun değil ve radyasyon oranı tavan yapmış. Bu yüzden kurtulan insanlar bir uzay istasyonu kuruyorlar ve insan ırkı 300 yıldır uzayın ortasında hayatta kalmaya çalışıyor. Dünya zaten sürekli izleniyor, bir de uzay istasyonunda bir takım sorunlar meydana gelince farklı suçlardan hüküm giymiş 100 çocuk Dünya'nın yeniden yaşanılabilir bir yer haline gelip gelmediğini öğrenmek için dünyaya gönderiliyor. 


 İnsanlar Dünya'yı en karanlık zamanında terk etmişlerdi. Kaç tanesinin geri dönmeye çalışırken öldüğü, Dünya'nın umurunda olmazdı.

Arkadaşıma kitabın hikayesini anlattığımda hemen şunu dedi: "Yasak meyveyi yedikleri için Adem ile Havva'nın dünyaya atılmasına benziyor." Düşününce gerçekten de öyle, bu yorumu çok hoşuma gitmişti.

Kitap gerçekten çok güzel bir kitap. İnanılmaz akıcı ve okuması çok keyifli. Ben dizisini daha önceden izlediğim için detayları biliyordum. Dolayısıyla şaşırmadım ama yine de kitap kendini okuttu. Şunu da söylemek gerekir ki kitapta diziden farklı pek çok nokta var. Dizide olup kitapta olmayan karakter var, dizide olmayıp kitapta olan karakter de var :D Olay akışıyla ilgili de birtakım şeyler okurken dikkatimi çekti.

The 100, 2013'de çıkmış, dizi ise 2014'te başladı. Ama bizde ancak dizinin birinci sezon bittikten sonra kitabın çevirisi yapıldı ve satılmaya başladı. Bir şeyleri okumak yerine izlemeyi tercih eden bir toplum olmak üzücü. Lütfen siz de şu "Aa, Yaprak Dökümü'nün kitabı da varmış"lardan olmayın :D
Bir şeyi okumak, izlemekten kat kat daha keyiflidir. Bunu sonuna kadar savunurum. Şu ana kadar hiçbir yapımın filmi/dizisi kitabından daha çok keyif vermedi.

Kitaba şaşırmadan falan dedim, sonunu da biliyordum ama kitabın bitiş cümlesi müthişti bence, çok etkileyiciydi. İkinci kitabı okutmak için ancak bu kadar güzel biter bir kitap diye düşünüyorum. Ama bizde daha bu yeni çevrilmişken ikinci kitap için çok bekleyeceğiz sanırım. Dolayısıyla bulabilirsem İngilizcesini okuyacağım. 

Sonunu yazarsam çok büyük spoiler olur ama dayanamayacağım galiba :D Şöyle yapalım, belki "Ya ben kitabı okumam, ama sonunu da çok merak ettim şimdi" diyen olur. Kitabı şu an okuyanlar ya da okumak isteyenler aşağıdaki paragrafı okumaya devam etmesin lütfen :D

  !!! SPOİLER ALARMI !!! 

Spoiler Başlangıcı || Yüz kişi, gezegene üç yüz yıldır adım atan ilk insanlar olabilirlerdi ama yalnız değillerdi. Bazıları, Dünya'yı hiç terk etmemişti. || Spoiler Sonu. 

Diziyi izlerken de bunu büyüük bir şaşkınlıkla karşılamıştım. Bildiğim halde kitap da böyle küt diye bitince çok şaşırdım.

Bu arada yazmazsam olmaz. Go! Kitap Türkiye'de bir ilke imza attı ve The 100'ı mıknatıs kapaklı olarak bastı. Gerçekten müthiş görünüyor, kitabı kapattığınızda kutu gibi oluyor. Bu fikir neden daha önce hiçbir yayınevinin aklına gelmedi hayretler içindeyim. Ama Go! Kitap bütün kitaplarını bu şekilde basarsa yeni fanları ben olabilirim :D Ayrıca hem kapakta hem de kitap isminde orjinaline sadık kalarak gönlümü ayrıca fethettiler. Okurlarsa eğer kocaman tebriklerimi iletiyorum.

Kitaba puanım: A+


14 Ekim 2014 Salı

Seçilmiş Kişi (The Giver Quartet, #1)

"Jonas." İlk başta fısıldıyorlardı. Zorlukla duyuluyordu, sesleri bastırılmıştı. "Jonas. Jonas." 
Sonra daha yüksek sesle ve hızla devam etti.
 

"JONAS. JONAS. JONAS."

Kitap adı: Seçilmiş Kişi
Özgün adı: The Giver
Kitap Yazarı: Lois Lowry
Çeviren: Esra Davutoğlu
Yayınevi: Arkadaş Yayınları
Sayfa Sayısı: 167
Baskı Yılı: 2013

Bu yazıyı yazmayı o kadar erteledim ki bu arada bir kitap bitirdim, ikincisini de okumaya başladım :D Ama sonunda oturdum ve yazıyorum.

Seçilmiş Kişi, net olarak belirtilmemiş bir geleceği anlatıyor. Toplum 'aynılaştırılmış' herkesin ten rengi aynı, iklim değişikliği bile yok. Çocuklar yaşlarına göre kategorize ediliyor ve yalnızca o yaş grubuna verilen şeyleri alabiliyorlar. Jonas da bu yıl onbir'lerden olacaktı ve Yaşlılar Komitesi'nin uzun gözlemleri sonucunda yöneltileceği meslek açıklanacaktı. Ama Jonas'ın (ve hiç kimsenin de) beklemediği bir şey oldu.




Anlaşılır bir şekilde "Yirmi" dediğini duydu sesin, "Pierre". Beni atladı diye düşündü Jonas, afallayarak. Yanlış mı işitmişti? Hayır. Numaralar sırayla ilerliyordu. Belki de şimdi adını söyleyecekti. Kendi numarası unutmuş olabilir miydi? Hayır. Her zaman on dokuz olmuştu o. On dokuz yazan koltukta oturuyordu. Jonas başını önüne eğdi ve düşünmeye çalıştı. Nerede hata yapmıştı? 

Seçilmiş Kişi'yi okurken şu dikkatimi çekti. Yazarların böyle distopyalar kurgularken yok ettikleri ilk şey "aile kavramı" oluyor. Mesela Cesur Yeni Dünya'da da çok belirgin olarak gözüküyordu. Yani aile denen şey o kadar yok olmuş ki 'anne' kelimesini kullanmak bile çok ayıp sayılıyor, duyunca yüz kızartıyordu. Lowry'nin Seçilmiş Kişi'sinde de aile birimi olarak adlandırılan yapı çok mekanikleşmiş. Şöyle ki bir kurul tarafından birbirine uyacağı düşünen bir erkek ve kadın eşleştiriliyor. Bir kaç yıl gözlemlendikten ve değerlendirildikten sonra çocuk bakmaya uygun oldukları düşünülürse yine kurul tarafından onlara bir çocuk veriliyor. Zaten bir çiftin en fazla iki çocuk (bir kız ve bir erkek) isteme hakkı var. Bu çocuklarda 11'inde bu göreve uygun görülmüş Doğum Anneleri tarafından doğuruluyor. Her şey atama usulü diyebiliriz :D

Aile ile ilgili bu kurguları düşününce insan düşünmeden edemiyor, gelecekte gerçekten böyle olacak mı? Kaç çocuk yapılacağından tutun, doğum yöntemine kadar her şeye devlet eliyle müdahaleler olduğundan çok da imkansız gelmiyor bana açıkçası :D 

Seçilmiş Kişi ile ilgili bir de şöyle enteresan bir şey öğrendim. Aslında "The Giver Quartet" isimli bir dörtlemenin ilk kitabıymış kendisi. Diğer kitaplar Gathering Blue (Maviyi Toplamak), Messenger (Mesajcı) ve henüz Türkçeye çevrilmemiş Son. Ancak bu alıştığımız serilere pek benzemiyor. Çünkü diğer üç kitaplar aynı konu ya da karakterlerle devam etmiyor. Hepsi başka şeyler anlatıyor ama yorumlardan gördüğüm kadarıyla her şey bir şekilde yerine oturuyor. Yanılmıyorsam, ilk kitabın sonunun nasıl bittiğini üçüncü kitapta bir yerlerde öğreneceğiz. İkinci kitap için de Goodreads'de şöyle bir yorum yapılmış, hoşuma gitti:

It's a whole diffirent story, in a seperate world, but somehow they're alike. 
(Tamamen farklı bir hikaye, ayrı bir dünya ama bir şekilde aynılar.)

Bu arada Seçilmiş Kişi aslında bir çocuk romanıymış. Hatta "Amerikan Çocuk Edebiyatına Yapılan En Değerli Katkı İçin" John Newbery Ödülü'nü kazanmış. Bence distopya sevenlerin keyifle okuyabileceği bir kitap. Özellikle birbiriyle hem ilişkili hem de ilişkili olmayan bu enteresan dörtleme olayı ilgi çekici.

Bu sabah oturup filmini de izledim. Kitaba göre çok fazla değiştirilmiş yer var ama filme ilk başladığımda aslında kitapta açıkça belirtilen bir kısmı hiç öyle hayal etmediğimi fark ettim. Önce bir 'ne oluyor ya?' dedim ama sonra aydınlandım :D Film çok çok güzel değil (IMDb puanı 6.7) ama yine de izlenmesi gerek bence. Lowry'nin distopyasını okurken sevdiyseniz, bir de gözlerinizle görmenizde fayda var.


Kitaba puanım: A-

Herkese keyifli okumalar! 

9 Ekim 2014 Perşembe

Psikiyatrist

Kimseye inanma
Kendine bile güvenme

Gerçeği arama

Kitap Adı: Psikiyatrist
Özgün Adı: Trigger
Kitap Yazarı: Wulf Dorn
Çeviren: Firuzan Gürbüz
Yayınevi: Pegasus
Sayfa Sayısı: 416
Baskı Yılı: 2013

Şiddet mağduru bir kadın hasta, psikiyatrist Ellen Roth'un kabusu haline gelir: Kara Adam Tarafından izlendiğini iddia eden hasta, gizemli biçimde, iz bırakmadan ortadan kaybolur.

Hikayemiz böyle başlıyor. Yüksek güvenlik önlemleriyle korunan bir klinikten bir hasta nasıl kaybolur? Psikiyatrist Roth hastanın içeriden biri tarafından kaçırıldığını düşünür önce. Ancak eli kolu bağlıdır çünkü hastayı kendisinden başka gören hiç kimse yoktur. Sevgilisi Chris hariç, ama o da telefonların bile çekmediği bir adaya tatile gitmiştir. Böyle Ellen Roth 'acaba deliriyor muyum' diye kendini bile sorgulamaya başlar.




Hemen bir eleştiri getireyim. Kitabın özgün adı Trigger, yani tetikleyici. Kitabın hikayesine, kurguya o kadar uygun bir isim ki okuyunca mutlaka hak vereceksiniz. Yahu yazar kendi yazdığı kitaba istediği ismi vermiş size ne? Yayınevi, çevirmen (ya da bu işte her kimin parmağı varsa) kendilerinde kitabın ismini kafalarına göre değiştirme hakkını nereden buluyor anlamış değilim. Bu orijinal isimleri kullanmama meselesine her zaman takılırım, bence kitabı/filmi/eseri bozmaktan başka bir işe yaramıyor. Neyse, sinirlenmeyeceğim :D

Psikolojik gerilimleri fazlasıyla seven biri olarak kitap benim için gayet iyiydi. Güzel bir konu, inanılmaz bir akıcılıkla anlatılmış. Kitabı okurken bir şeyleri tahmin ettiğimi düşünmüştüm ama düşündüklerimden tamamen farklı bir yere gitti olay ve bomba bir sonla da bitti. Spoiler vermeden içerikle ilgili daha fazla bir şey söyleyemeyeceğim sanırım.

Bu aralar derslerde 'psikolojik danışmada güven ortamı ön koşuldur' olayı binlerce kez tekrarlanıp beynime kazındığı için psikiyatrist Ellen Roth'tan alıntı yapacağım şu kısım hoşuma gitti:
"Tamam, Doktor Hanım, şu anda burnunu tutup odadan kaçmak istiyor olsan da, şimdi profesyonelce ilerlemen gerek. Yani: Güven oluştur ve ağzından solu. Bir güvensin, sonra odayı havalandırırız." 

Kitaba puanım: A-


(İçimden bir ses bu kitabın A+'lık olmadığını düşündürdü. Açıklayamadığım bir şey, kitap iyiydi ama sanki 'oha çok iyi' değil :D)


Herkese keyifli okumalar diliyorum. 

Edit: Wulf Dorn Twitter'dan yazıyı paylaşıp teşekkür etti. Hem de Türkçe ! İnanılmaz şaşırdım ve çok mutlu oldum.



6 Ekim 2014 Pazartesi

Okuma Kavanozu

Bu fikri çook uzun zaman önce 9GAG'de (sanırım) görmüştüm ve çok hoşuma gitmişti. Uzun zamandır da hayata geçirmeyi planlıyordum, ancak yapabildim. "Okuma Kavanozu" benim gibi okuyacak çok fazla kitabı olan ve her seferinde kitapların başına geçip uzun süre 'ne okusam' diye düşünen kitap kurtları için ideal bir çözüm. 

Peki, nedir bu? Nasıl kullanılır? Şöyle ki; okumak istediğimiz kitapların isimlerini kağıtlara yazıp kavanoza atıyoruz. Yeni bir kitap okumaya başlayacağımızda da rastgele bir kağıt çekip ne çıkarsa onu okuyoruz. That's it ! :D

Okumak istediğim kitaplar dağ gibi olmasına rağmen hala deli gibi kitap almaktayken artık bu işe bir çözüm bulmak lazım dedim ve hem bu kavanoz fikrini hayata geçirdim hem de artık kitap almayı durdurdum. Herhalde iki hafta gibi bir süredir hiç kitap almadım. Kendimi tutmak için ne kadar zorlanıyorum anlatamam. Kitap manyağı olmuşum ben :D (Bu arada dün akşam bir kitap gördüm sanırım dayanamayıp alacağım onu :D)

Kısa bir süre önce almış olduğum karar ile TÜYAP kitap fuarına kadar hiç kitap almayacağım. Son büyük vurgunumu da fuarda yaptıktan sonra elimdeki tüm kitaplar bitene kadar bir daha kitap almayacağıma dair söz verdim kendime. Tabii bir seriye ait kitaplar istisna olacak, onları almaya izin var. Artık ne kadar dayanabilirim bilemiyorum :D 

İşte "Okuma Kavanozu":


Bunlar da kavanozun içinde okunmayı bekleyen kitaplar:


1.     Kemiklerin Şifresi / Simon Beckett / İthaki
2.     Oyun / Ted Dekker / Martı
3.     Babil Cadısı / D.J. Macintosh / Doğan Kitap
4.     Takıntılar / Oğuz Tan / Timaş
5.     Psiko 101 / Paul Kleinmann / Okuyan Us
6.     Rüyaların Yorumu / Sigmund Freud / Alter
7.     Genç Psikiyatristin El Kitabı / İsmet Kırpınar / Timaş
8.     Günlük Yaşamın Psikopatolojisi / Sigmund Freud / Tutku
9.     Kubbenin Altında / Stephen King / Altın Kitaplar
10. Tıkanma / Chuck Palahniuk / Ayrıntı
11. Limit / Frank Scahtzing / Pegasus
12. Nietzche Öldü Bir Hipopotam Olarak Yeniden Doğdu / Thomas Catchcart & Daniel Klein /  Aylak Kitap
13. Kara Yağmur / Karl Olsberg / Can
14. Ninatta'nın Bileziği / Ahmet Ümit / Everest
15. Yürüyen Ölüler / Robert Kirkman & Jay Bonansigna / Arunas
16. Yürüyen Ölüler İsyan / Robert Kirkman & Jay Bonansigna / Arunas
17. Evrende Tesadüf Yoktur Yankı Vardır / Nusret Kaya / Destek
18. Siyah Kan / Jean-Christophe Grange / Doğan Kitap
19. Bir Sosyopatın İtirafları / M. E. Thomas / Say
20. The Picture of Dorian Gray / Oscar Wilde / Sis Publishing
21. Büyücüavcısı / Elaine Cunningham / Phoenix
22. İnsan Ruhunun Haritası / Ahmet Ümit / Everest
23. Tesla'nın Kutusu / Samanta Hunt / April
24. Saatçi / Jeffery Deaver / Epsilon
25. Pür / Julianna Baggott / DEX
26. Psikanaliz ve Psikanalitik Terapiler / Jeremy D. Safran / Okuyan Us
27. İçimdeki Psikopat / James Falon / Yabancı
28. Yaşlı Adamın Savaşı / James Fallon / İthaki
29. Psikanaliz Üzerine / Sigmund Freud / Say
30. Kitaplardan Kurtulabileceğinizi Sanmayın / Umberto Eco / Can
31. Bilim-Kurgu / Jacques Baudou / Dost
32. Koku / Patrick Süskind / Can
33. Simyacı / John Ward / Kalipso
34. Sherlock Holmes El Kitabı / Ransom Riggs / Nemesis
35. Tanrılara Neden İnanırız? / J. Anderson Thomson Jr. & Clara Aukofer / Okuyan Us
36. Dört / Veronica Roth / Artemis
37. Siliniş / Tess Gerritsen / Martı
38. Günahkar / Tess Gerritsen / Martı
39. İkiz Bedenler / Tess Gerritsen / Martı
40. Ender’in Oyunu / Orson Scott Card / Altıkırkbeş
41. Dünyadan Aya / Jules Verne / İthaki
42. Balonla Beş Hafta / Jules Verne / İthaki
43. Rüzgarın Adı / Patrick Rothfuss / İthaki
44. Bilge Adamın Korkusu / Patrick Rothfuss / İthaki



Herkese keyifli okumalar!

3 Ekim 2014 Cuma

#BookChallengeTag

Sevgili Okuma Bahçesi ve Artemis'in Güncesi beni #BookChallengeTag'e davet etmiş. Görünce çok mutlu oldum. Kitaplarla ilgili böyle etkinlikleri çok seven biri olarak tabii ki hemen bilgisayarımın başına geçip bu postu yazmaya başladım.




1. İlk Hayranlığım: Robinson Crusoe - Daniel Defoe

Çocukluğumun ilk kitaplarından biridir Robinson Crusoe. Çok büyük bir keyifle okumuştum, inanılmaz etkilenmiştim. Hatta bir kez minibüste okurken dalıp inmem gereken yerden çok sonra indiğimi hatırlıyorum :D Okuduktan sonra da uzun süre etkisinde kalıp adada yaşama hayalleri kurmuştum.

2. Favori Serim:  Yeraltı Günlükleri Serisi - Suzanne Collins

Evet, kendileri aslında bir çocuk serisi :D Ancak Açlık Oyunları'ndan sonra Suzanne Collins tarafından yazılan her şey patladı malum. Ben de Yeraltı Günlükleri serisini bu vesileyle tanıdım. Kesinlikle hayatımda okuduğum en güzel serilerden biri. Okuduğum ve bayıldığım bir çok seri kitap var aslında ama evet favorim kesinlikle bu.

3. Favori Kitabım: Oyun - Ted Dekker

Bu soruyu cevaplamak benim için ne kadar zor anlatamam. Ben her zaman zaten incelediğimde çok beğendiğim, büyük bir heves ve merakla aldığım kitapları okuduğum için kütüphanemdeki kitapların pek çoğu benim favorilerim arasındadır. Ama Oyun'un yeri ayrı, okuduğumda müthiş ötesi beğenmiştim :D Okuması için kitabı birine vermiştim ve bir daha geri alamadım. (Kim olduğunu hatırlasaydım elimden kaçamazdı.) Tekrar almak için uzun bir süre de aramama rağmen kitabı bulamamıştım. Bir gün tesadüfen gördüm ve koşa koşa aldım. Artık o kitabı almanız için cesedimi çiğnemeniz lazım :D Bu arada, elinizde ne varsa hemen bırakın ve Oyun'u okumaya başlayın.

4. Favori Erkek Karakterim: Robert Langdon - Dan Brown

Dan Brown da hayranı olduğum, sayfaları boş bir kitabı bile satsa hiç tereddüt etmeden alacağım yazarlardan biri. Kütüphanemde elbette her kitabı var. Hatta kitaplarını orjinal dilinde almaya başlama gibi bir çılgınlığa bile tutuldum :D Robert Langdon da Dan Brown'ın tüm kitaplarında kullanmasa da fazlasıyla aşina olduğumuz temel karakteri. Müthiş zekası ve tabii ki kahramanı olduğu kusursuz kurgular bu sorunun cevabı olmasının sebebi.

5. Favori Bayan Karakterim: Lisbeth Salander - Stieg Larsson

Bu soruyu cevaplarken de zorlandığımı söylemeliyim. Çünkü okuduğum kitapların çoğunda ana karakter bir kadın değildir (Ah şu ataerkil dünya :D) Sonra kütüphanemde göz gezdirirken dedim ki "Oha ben bunu nasıl unuturum". Stieg Larsson'ın Millenium Serisi de 'kusursuz' övgüsünü fazlasıyla hak eden kitaplardan. Eh, zeki kadınlar her zaman daha çekici olmuştur. Salander de bunlardan biri :D

6. Favori Okuma Saatim: Gece, hiçbir ses olmadığında.

Aslında benim için her an okuma saatidir. Çünkü ben metroda, minibüste bile oturacak bir köşe bulduğum an kitabımı çıkarıp okumaya başlarım. Ama mükemmel bir sessizlikte, gece kitap okumanın ayrı bir keyifli olduğunu söyleyebilirim. 

Peki ben kimleri etiketliyorum? 

Kalan etiketlerimi twitter ve instagram'dan yapacağım. Herkese kitap dolu günler !