29 Haziran 2014 Pazar

Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?!

Kitabın Adı: Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?!
Özgün Adı: Emotions Revealed
Kitap Yazarı: Paul Ekman
Çevirmen: Erdem İlgi Akter
Yayınevi: OkuyanUs
Sayfa Sayısı: 392
Yayın Yılı: 2013

Duygular ve mikro-mimikler konusunda dünya çapında tanınan psikolog ve Lie To Me dizisinin gerçek kahramanı; Paul Ekman

(Paul Ekman ve Lie To me hakkında yazmıştım; tık tık)



"Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın ?!" mikro ifadeleri keşfeden psikolog Paul Ekman'ın kendi araştırmalarından da bahsettiği kitabı. Ancak hiç de beklediğim gibi çıkmadı. Açıkçası ben "Bir Psikiyatristin Gizli Defteri" tadında oldukça akıcı ve enteresan hikayeler içeren bir kitap bekliyordum. Kitap hiç de böyle çıkmayınca, bir de yalanlara odaklanmak yerine diğer duygulara yoğunlaşınca oldukça sıkıcı bir okuma süreci oldu benim için. Ekman yalnızca bir bölümü "Yalanlar ve Duygular" konusuna ayırarak, "Farklı Kültürlerde Duygular", "Ne Zaman Duygusallaşıyoruz?", "İğrenme ve Küçümseme" gibi farklı başlıklar altında genel olarak duygularla ilgili bir kitap yazmış. Bu nedenle kitabın ismiyle içeriğinin pek de uymadığını düşünüyorum. Çünkü insan kitabın adını görünce aynen dizide de olduğu gibi bol bol yalan yakalama hikayesiyle karşılaşmayı bekliyor :D

Ancak, kitabın başlarında evrensel yüz ifadeleri araştırmasını anlattığı kısmı severek okudum. Ekman, Darwin'den de esinlenerek insanlarda öğrenme ürünü olmaksızın doğuştan gelen evrensel yüz ifadeleri olduğunu düşünüyordu. Nitekim Darwin de yüz ifadelerinin evrimin bir ürünü ve evrensel olduğunu söylemişti. Ekman, çevresel etkileri ve öğrenmeleri minimuma indirebilmek için izole bir toplum seçti ve Papua Yeni Gine'nin güneydoğu dağları bölgesinde yaşayan Fore insanları ile araştırmasını yürüttü. Kitapta deneklerini şöyle tanımlamış:

"Deney katılımcılarının yirmi üçü dışında hiçbiri film ya da televizyon seyretmemişti, bir fotoğrafa bakmamıştı, İngilizce dilini hiç konuşmamıştı ve anlamıyordu; herhangi bir batı yerleşim yerinde ya da hükümet şehrinde bulunmamıştı ve şimdiye kadar beyaz ırktan biri için çalışmamıştı."

Çalışmalarında sonuçlar mutluluk, kızgınlık, iğrenme ve üzüntü duyguları için kesin ve netti. Ancak korku ve şaşkınlık duygularının ayırt edilmesinde sorunlar vardı. İki duygu birbirine karıştırılıyordu. Ekman daha sonra bulgularını güçlendirmek için Fore insanlarını fotoğrafladı ve bu fotoğrafları Amerikalılara gösterdi. Amerikalılar da duyguları aynen eşleyebiliyordu hatta onlar da korku ve şaşkınlığı birbirine karıştırmıştı. Böylece Ekman çok önemli bir sonuca imza atarak yedi evrensel duyguyu keşfetti: Üzüntü, kızgınlık, şaşkınlık, korku, iğrenme, küçümseme ve mutluluk.

Kitapta mikro ifadelerle ilgili yaptığı çalışmalardan da bahsetmiş. Ekman, kişinin yalan söylediğini kesin bir şekilde anlaşılır kılan saniyenin beşte birinden çok daha kısa sürede gerçekleşen çok hızlı yüz ifadeleri olan "mikro ifadeleri" geliştirdi. FBI, CIA, ATF gibi kurumlarla birlikte çalıştı.

Kitabın sonunda aşağıdaki yüze ait 14 fotoğraftan oluşan yüzleri okuma ile ilgili bir test var. Kitabın içinde fotoğraflardaki kişinin kızı olduğundan bahsediyordu. Ekman test için şöyle bir yönerge vermiş: "Her bir fotoğrafa bir saniyenin parçası kadar kısa bir süre bakın ki, yaptığınız şey mikro ifadeye benzesin."


Kitaptan hoşuma giden şöyle bir alıntıyla bitirelim: "İnsanların psikoterapistlerden destek almasının en önemli nedenlerinden bir tanesi de, onları duygusal kılan şeyler karşısında daha fazla duygusal olmak istememeleridir."

Yeni bir puanlama sistemine geçerek bundan sonra harf notu kullanmaya karar verdim. Bundan ilk nasibini alan da Paul Ekman olsun o halde :D 

Kitabına puanım: B-

Herkese keyifli okumalar...

21 Haziran 2014 Cumartesi

Yaz Okuma Şenliği

Bir öncekini görüp "vayy be ne güzel etkinlik, ne güzel düşünmüşler" dediğim Okuma Şenliği yeniden başlıyormuş. Tabii ki kaçırmadım, ben de hemen katılmaya karar verdim.


Katılmak isteyenler için detaylar: tık tık

Hemen aldım elime kağıt kalemi, oturdum kitaplığımın başına. Yarım saatten fazla oldu herhalde ne okusam, hangi kitabı hangi kategoriye koysam diye kafa patlatıyorum :D Şöyle bir liste yaptım şimdilik, belki ilerleyen zamanlarda yeni kitaplar ekleyebilirim. Okumuş olduğum kitapların rengi turuncuya dönecek ve sizi ilgili yazıma götürecek.

2. Kategori: Sadece tek bir kitabını okuduğunuz ve sevdiğiniz bir yazardan bir kitap: 367 Sayfa

3. Kategori: Bir şiir kitabı: 181 Sayfa
   +Hasretinden Prangalar Eskittim - Ahmet Arif: 181 Sayfa

4. Kategori: Adında sayı geçen bir kitap: 488 Sayfa
   +Bir Cinayetin Psikanalizi - Jed Rubenfeld: 488 Sayfa

7. Kategori: Fransız edebiyatından bir kitap: 383 Sayfa
  +Kaiken - Jean Christophe Grangé: 383 Sayfa

9. Kategori: Yabancı bir yazardan bir öykü kitabı: 52 Sayfa
   +Kontrbas - Patrick Süskind: 52 Sayfa

10. Kategori : Fantastik kurgu/bilim kurgu/distopya/steampunk vb. türde bir kitap: 333 Sayfa
   +Cesur Yeni Dünya - Aldous Huxley: 333 Sayfa

11. Kategori: Yasaklanmış bir kitap: 152 Sayfa
  +Hayvan Çiftliği - George Orwell: 152 Sayfa

1945 tarihli fabl tarzındaki siyasi roman Stalin'i ve ülkesini hicvediyordu. Bunu dikkate alan ABD ve İngiltere 2. Dünya Savaşı sırasındaki müttefikleri Stalin'i gücendirmemek için savaşın en kritik döneminde kitabı basmamayı tercih ettiler. Afrika'da yozlaşmış bazı liderler kitapta anlatılanları üzerlerine alındığı için 1991'de Kenya'da da yasaklandı. (Kaynak: http://tr.m.wikipedia.org/wiki/Dünyada_yasaklanmış_kitaplar)

12. Kategori: Beyaz perdeye aktarılmış bir kitap: 218 Sayfa
   +Bir Ses Böler Geceyi - Ahmet Ümit: 218 Sayfa

19. Kategori: Halen yazmaya, üretmeye devam eden bir edebiyatçıdan bir kitap: 466 Sayfa
   +Kar Kokusu - Ahmet Ümit: 466 Sayfa

20. Kategori: Polisiye/gerilim/korku vb. türde bir kitap: 400 Sayfa
   +Ne Düşündüğünü Biliyorum - Mark Allen Smith: 400 Sayfa

22. Kategori: İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap: 516 Sayfa
   +Uyumsuz - Veronica Roth: 516 Sayfa

24. Kategori: Daha önce okuyup da tekrar okurum dediğiniz bir kitap: 223 Sayfa
   +Robinson Crusoe - Daniel Defoe: 223 Sayfa

Bu kitap ilkokul yıllarında ilk okuduğum kitaplardan biriydi, hatta belki de ilkiydi. O kadar etkilenmiştim ki uzun bir süre adada yaşama hayalleri kurmuştum :D Bu vesileyle tekrar okumak çok iyi olacak.

25. Kategori: Yabancı Dilde Bir Kitap: 148 Sayfa
   +A Tale Within A Tale - Ahmet Ümit: 148 Sayfa

26. Kategori: 3 kitaplık bir seri veya aynı seriden üç kitap: 420 Sayfa
   + Kanka Kanunu - Barney Stinson & Matt Khun: 149 Sayfa
   + Kankanın Av Rehberi - Barney Stinson & Matt Khun: 141 Sayfa
   + Kankanın Dönüşü - Barney Stinson & Matt Khun: 130 Sayfa 


27. Kategori: İsminde zıt anlamlı kelimeler olan iki kitap: 447 Sayfa
   +Süper İyi Günler - Mark Haddon: 289 Sayfa
   +Çıplak Ayaklıydı Gece - Ahmet Ümit: 158 Sayfa

29. Kategori: Şimdiye kadar hiç kitabını okumadığınız dört yazardan birer kitap. Yazarların ikisi Türk, ikisi yabancı, ikisi kadın, ikisi erkek olmalı: 1704 Sayfa
   +Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?! - Paul Ekman (Yabancı, Erkek): 392 Sayfa 
   +Dante Denklemi - Jane Jensen (Yabancı, Kadın): 648 Sayfa
   +Saatleri Ayarlama Enstitüsü - Ahmet Hamdi Tanpınar (Türk, Erkek): 368 Sayfa
   +Öteki - Ece Vahapoğlu (Türk, Kadın): 296 Sayfa

Şimdilik belirlediklerim bunlar, hadi okuyalım!
(Şu an itibariyle listemi 6. kez güncelliyorum. Diğer listelerde hemen her kategoriye girmiş bir kitap var, benim niye yok diye kara kara düşünüyordum. O yüzden gözüme bir kitap takılınca hemen koşup ekliyorum :D)

Yasaklı (The Books of Mortal, #1)

Genetikçiler 2005 yılında doğuştan gelen ve sonradan öğrenilen korku türlerini kontrol altında tutan geni keşfetti. Genetik açıdan varlığını sürdürmesine izin verilen tek duygu ise korkuydu. Sonra, 480 yıl boyunca mükemmel bir huzur hüküm sürdü. Ta ki bugüne kadar...

Kitap Adı: Yasaklı
Özgün Adı: Forbidden
Kitap Yazarı: Ted Dekker & Tosca Lee
Çevirmen: Özlem Gültekin
Yayınevi: Martı Yayınları
Sayfa Sayısı: 512
Baskı Yılı: 2013

Sonunda bitirdim tam 14 gündür okuduğum şu kitabı. Çok sarmadı ama ilgi çekici bir konusu olduğu için de bırakamadım, direndim ve bitirdim :D Aslında orijinal, güzel bir kurgu var ama nedense sarmadı beni. Çok mu böyle şeyler okudum ondan mı bilemiyorum ama filmi çekilirse gerçekten güzel bir şeyler çıkacaktır ortaya.



Evrim olarak adlandırdığımız şeyde, insanlığın temel duyguları kaybetmesi hiç de bir tekamül değildi, daha çok Lejyon olarak adlandırdığımız bir virüsün zayiatıydı. Dört yüz seksen yıl önce, Boş Yıl'da simyacılar tarafından dünyaya salındı. Kaderimizi simya belirledi, Yaratan değil ve yine böyle olacak.

Konumuz şu; Genetikçiler limbik sistemle oynayarak hayatta kalmak için şart olanlar haricindeki duyguları eleyen, insan DNA'sını değiştiren genetik kodlu bir patojen geliştirirler. Lejyon adındaki bu patojen sayesinde insanlar evrilmiş, korku hariç hiç bir duyguyu hissetmemeye başlamışlardır. "Duygu. Çok uzun bir süre önce unutulmuştu, hatta duygu kelimeleri önemsiz bir şey, desteksiz ve aciz bir değerden öte değildi artık. Umut. Kıskançlık. Nefret. Sevgi." Ve yalnız korku hisseden evrilmiş insanlar temelinde kurulmuş bir 'Düzen'... Yeni düzen altında dünya silahsızlaştırılımış, tüm sıradan insan ihtiyaçları -ilaç, yiyecek üretimi ve dağıtımı, güç- sosyalleştirilmişti. İşte bu düzen içinde yer almak istemeyen bir avuç kahramanın hikayesini okuyoruz kitap boyunca. Kahramanlarımız duyguları olmayanların aslında ölü olduklarını düşündükleri için bu düzene bir savaş başlatırlar ve olaylar olaylar :D 

Lejyon serbest bırakıldı ve artık onu durdurmanın bir yolu yok. İnsalık tarihinin gidişatı sonsuza dek değiştirildi. Her ne kadar damarlarından kan akıyor olsa da, Lejyon'la enfekte olanlar artık insan değil, korku dolu ölü bir ırk.

Kitabı okurken, aklıma takıldı acaba yazarlar ilgili patojen için neden Lejyon ismini seçmişler? Ben de biraz araştırdım, Lejyon ne demek ya da bir anlamı var mı diye. Latince askere alma, seçme anlamlarına gelen legere fiilinden türemiş legionis kelimesi Roma Cumhuriyeti ve Roma İmparatorluğu boyunca tüm Roma ordusunu ya da daha dar anlamda ağır piyadeleri kasteden temel askeri birlik demekmiş. Ayrıca Napoléon Bonaparte tarafından oluşturulmuş Légion d'honneur (Lejyon donör) şeklinde bir Fransız Nişanı da varmış. Neyse, ben hikaye ve kelimenin anlamı arasında bir bağ kuramadım. Birbirleriyle ilgili olmuş olsalardı, güzel bir ayrıntı olurdu ama olmadı.

Yasaklı, Tosca Lee ve Ted Dekker ortak yapımı Faniler Kitabı Serisi üçlemesinin ilk kitabıymış. Diğer iki kitabı okur muyum emin değilim açıkçası. Çok boş kalırsam ve hiç de okuyacak bir şey bulamazsam (ki sırada 30'dan fazla kitap olduğu için bu pek mümkün görünmüyor :D) belki alır okurum. 

Aslında ben Ted Dekker'dan Oyun (ya da orjinal adıyla Skin) kitabını okumuştum ve hayatımda okuduğum en mükemmel kitaplardan biriydi kesinlikle. Hayranlığımı anlatmaya kelime bulamıyorum. Ve şu an o kitabın kitaplığımda olmadığını fark ettim, kimdeyse geri getirsin çok kızgınım. En kısa zamanda alıp tekrar okuyacağım.

Bitirmeden önce kitapta hoşuma giden bir kısmı da paylaşmak istiyorum: Nefes nefese, birbirleriyle beslendiler, ikisi de ölüme yakınken birbirlerini bulan iki aç ruhtu ve onlara güç verebilecek tek yiyeceği keşfetmek üzereydiler.

Kitaba puanım: 6
Sırada random numaralandırma ile listelenen kitaplardan 'Yalan Söylediğimi Nasıl Anladın?' var. Herkese keyifli okumalar...

8 Haziran 2014 Pazar

Sis ve Gece


Kitap Adı: Sis ve Gece
Kitap Yazarı: Ahmet Ümit
Yayınevi: Everest Yayınları
Sayfa Sayısı: 265
Baskı Yılı: 2010

Yeni çıkan bir iki kitabı hariç uzuun zamandır Ahmet Ümit okumamıştım. En son 2 yıl önce bir çok kitabını ardarda okuduğumu hatırlıyorum. Kitaplığımda gözüme takıldı da elime aldım ve okuyayım artık dedim Sis ve Gece'yi.


+Yanlış düşünüyorsunuz. Polisler de sizin gibi insan. Hepsinin ailesi, çocukları var. Görevlerini yerine getirerek evlerini geçindirmeye çalışıyorlar.
-Görevlerini nasıl yerine getirdiklerini akşam haberlerinde dinliyoruz. İşkencede sakat kalan insanlar...

Evli ve çocuklu bir MİT görevlisinin aşık olduğu kızın kaybolmasını anlatıyor hikayemiz. Ahmet Ümit'i ilk kez İstanbul Hatırası ile okumuştum ve hayran olmuştum. O zamandan beridir Beğenmediğim kitabı olmadı zaten. Bazılarını bayıldım, bazıları daha az güzeldi ama muhakkak her kitabını beğenerek okudum. Sisi ve Gece de bunlar arasında elbette. Ahmet Ümit'in akıcı, güzel üslubu ve güzel de bir hikayeyle bir iki günde belki bir günde bitirelebilecek bir kitap. (Ben finallerle boğuşurken, minibüsten minibüse okumayla 8 günde bitirmişim o ayrı mesele :D)

Okurken dikkatimi çekti, daha önceki kitaplarında da böyle şeylerle karşılaştığımı hatırlar gibi oldum; Ahmet Ümit bazı kelimelere takılıyor ve kitap boyunca bu kelimeyi sıklıkla tekrarlıyor. Sis ve Gece'nin şanslı kelimesi: İkircim. Bu kadar çok geçince ben de merak ettim anlamını, açıp baktım; kuşku, şüphe gibi anlamları varmış.

Sonlara doğru Cuma isminde bir maphusun hikayesini paylaşıyor Ahmet Ümit bizimle. Ben okurken etkilendim açıkçası. Düşündüm ki belki benim de böyle danışanlarım olacak iki sene sonra. Bizim işin en ağır kısmı bu bence; katiline, sapığına, tecavüzcüsüne yardım etmemiz gerekiyor. Çünkü insan ayrımı yapmamalıyız, karşımızdakini sadece insan olarak görüp dinlemeli ve sorununu çözmesine yardımcı olmalıyız. Neyse, minibüste kitap okurken baya hayatı sorgulamışım sanırım :D

Gelelim kitabın sonunaa. Şaşırtıcı mıydı? Evet, bitirince şaşırdım. Ama bir İstanbul Hatırası değildi :D O kitap benim gönlüme taht kurdu bir kere, yerini kaptırması için Ahmet Ümit'in çok çok çok güzel ve değişik bir roman yazması gerekiyor. Kitaba 8 puan vererek noktalayalım o zaman.

Artık okumadığım kitaplar yığılmaya başladığı için, okumadığım kitapların hepsini topladım ve rastgele numara verme programı ile sıraya dizdim. Olabildiğince o listeye bağlı kalıp elimdeki kitapları eritmeye çalışacağım, artık yeter :D Dolayısıyla sıradaki kitap: Ted Dekker & Tosca Lee ortak yapımı Yasaklı.

Herkese keyifli okumalar...

1 Haziran 2014 Pazar

Peter Pan Ölmeli (Dave Gurney, #4)

Kitap Adı: Peter Pan Ölmeli
Özgün Adı: Peter Pan Must Die
Yazar: John Verdon
Çevirmen: Enver Günsel
Yayınevi: Koridor Yayıncılık
Sayfa Sayısı: 528
Baskı Yılı: 2014

(Saniyeler önce verdiğim kararla artık yazılarımda kitap künyesi de paylaşmaya karar verdim :D)


Peter Pan Ölmeli; Aklından Bir Sayı Tut, Gözlerini Sımsıkı Kapat ve Şeytanı Uyandırma kitaplarının yazarı John Verdon'ın dördüncü kitabı. 

O temel soruyu kafasının içinde birkaç kez tekrarladı. Carl Spalter'ı öldürmenin zor, imkansız gibi görünen tarafı neydi? Hangi zorluğu onu imkansız hale getiriyordu? 
Sonra durduğu yerde kendini tutamadı ve güldü. Çünkü cevap çok basitti. 

Öncelikle şöyle başlayalım. John Verdon'ın şimdiye dek yazdığı en şaşırtıcı kitap falan değil. Bana göre Aklından Bir Sayı Tut'un yanından bile geçemez. 

John Verdon'a kesinlikle hayranım. Aklından Bir Sayı Tut gibi efsane ötesi bir kitaptan sonra kesinlikle 'öldükten sonra beyni korunması gereken yazar' ünvanını benden aldı :D (Ki bu ünvanı sadece Dan Brown'a vermiştim) Ama bu romanı diğerleri kadar çok çok beğendiğimi söyleyemem. Hikaye güzel, yaratıcı, aksiyon dolu ama sanki tam olmamış.

Kitabın bitmesine daha 200 sayfadan çok varken katilimiz Peter Pan'ın kim olduğu ortaya çıktı ve okurken daha bundan sonra ne anlatabilir ki diye düşündüm. (Bu arada hakkını vermek lazım, katil tahminlerimin hiç biri tutmadı :D) Ama son 100 sayfaya girerken yine de aksiyonu yakaladı diyebiliriz. Son sayfaları okurken artık bitsin diye düşündüm. Hem iyi hem de kötü anlamda. Evet sonunda nasıl bir şey çıkacak diye merak ettim ama bitse de başka bir şey okusak diye de düşündüm açıkçası :D 

Ama John Verdon'ın tarzını çok seviyorum. Yani 8-10 sayfalık bölümlerden oluşan kitaplar benim favorimdir ve o da böyle yazdığı için okuması daha keyifli oluyor.

Bu arada söylemeden edemeyeceğim, yabancı kitaplarda İstanbul, Türkiye falan bizden bir şeyler görünce çok mutlu olanlardanım :D Bu kitapta da ufak bir bölümde Ankara'dan bir arkadaşın yardımı alındı, görünce çok sevindim :D 

Kitabımıza 7 verirken, final haftasına giriyor olmama ve toplamda 13 tane sınavım olmasına rağmen tabii ki okumaya ara vermiyor ve uzuun zamandır okumadığım bir Ahmet Ümit romanıyla devam ediyorum.

Herkese keyifli okumalar...